Bu hafta bir seansımda danışanım dedi ki, “Ah Pınar Hanım, şu an idealimdeki erkek ChatGPT. O kadar güzel sohbet ediyoruz ki… Sanattan, felsefeden, fine dining restoranlardan… Ama maalesef erkek arkadaşımla bu sohbeti yapamıyorum. Bir de sesli ayarladım ChatGPT’yi, ses tonu da o kadar güzel ki…”
2025 yılına geldik… Yaşları 25-75 aralığında olan bizler neler görmedik ki… İki tane yüzyıl, değişen bir sürü moda akımı, bilgisayar oyunlarındaki devasa gelişim, müzik sistemlerindeki müthiş ilerleme (kaset doldurttuğumuz dönemlerden bluetooth hoparlörlere uzanan bir devinim), lastik atladığımız, sokaklarda top kovaladığımız dönemlerden, korunaklı site içi, ev içi, oda içi yaşamlar ve daha neler neler… Bir yandan dünyadaki her şeye erişimimiz hızla ilerlerken bir yandan da küçücük odalara, evlere giren bizlerin çocuklarının hayatları. Hayatı bir iPhone/iPad ekranından ibaret olan bir sürü genç. Büyüdük mü küçüldük mü acaba?
Ruhsal ve duygusal gelişim teknoloji gibi hızlı ilerleyemez. Bizim insanoğlu olarak değişimimiz yavaştır. Kendimizi tanımamız, kimliğimizi bulmamız, istek ve arzularımızı anlamamız hep zaman alır. Şu zamanda bizlerin en büyük tehdidi aslında hız ve kullan-at ilişkiler.
Süper hızlı ilerleyen bir teknoloji var. Yapay zekanın çok hızlı yükselişe geçtiği zamanları yaşıyoruz. Peki ya biz? Teknolojinin hızıyla duygu dünyamız da ilerleyebiliyor mu acaba? HAYIR!
Son dönemlerde dijital arkadaşlık platformları ve ilişki simülatörleri çıkmaya başladı. Bu platformlar, insanlara duygusal bağlar kurabilecekleri yapay zeka tabanlı “sevgili” ya da “ilişki simülatörleri” sunuyor. Seçtiğin özelliklerde bir sevgili buluyorsun ve onunla sohbet ediyorsun, hatta hologram olarak bile var olabiliyor hayatında istediğin özelliklerdeki sevgili. Ne kadar süper gözüküyor değil mi? Her şey istediğin gibi. Müthiş gibi gözükse de insan olarak yaratılmış bizler için aslında çok da sağlıklı değil.
Duygularımızdaki değişim yavaş olur. Hız duyguya ait bir kelime değildir. Mesela aşkı ele alalım. Aşk, emek verilmeden deneyimlenen, bizim hormonlarımızı etkileyen yüksek düzeyde dopamin, noradrenalin ve serotoninsalgılamamızı sağlayan bir durumdur. Ama bu durum geçicidir. İlişki denen durum zaman içinde, yavaş yavaş, emek verilerek elde edilir. Tarafların birbirini tanıması, birbirleriyle ilişki içindeyken kendilerini tanımaları için zaman gereklidir. Her farklı kişi sendeki farklı bir yapıyı tetikler. Uyumlanabileceğin bir ilişkide olduğunu ancak zamanla anlayabilirsin. Maalesef bugünümüze baktığımızda hızla tüketilen ilişkiler görüyoruz, duyuyoruz ve deneyimliyoruz. Uygulamalar, sağa sola doğru yapılan bir parmak hareketiyle, oturduğumuz koltuktan ilişki bulabilmemize olanak tanıyor. İş kolaylaştıkça harcaması da kolay oluyor. Aynı kolay kazanılan para gibi… Haydan gelen huya gider hesabı.
Hayat bir düalite dünyası. Her şeyin pozitif ve negatif bir yanı var. Kapris, trip yapmayan, söylenmeyen, kavga çıkarmayan robot sevgililer bir yandan size bir ilişki deneyimi sunsa da hiçbir zorluğun olmadığı ortamların insanı geliştirmediğini hepimiz biliyoruz. Bir kasın büyümesi için zorlanması gerektiği, aynı şekilde kasın esnemesi için de biraz acı çekilmesi gerektiğini ve bu çalışmaları düzenli yapmak gerektiğini biliyoruz. Sürekli kolaylık içinde olunması durumu, düalite gereği, mutlaka bir zorluk/hastalık/sıkıntı yaratır. Bu nedenle sağlıklı ilişkiler için zorlanma, zorlu durumları aşmak için emek verme ilişkide büyüme yaratır. Öbür türlü hep bebek kalan ilişkiler deneyimleyip dururuz.
Seanslarımda şu sıralar, kısa zaman içinde sürekli farklı farklı ilişkiler deneyimleyen kişiler var. Özellikle sürekli değişen cinsel partnerler kişinin ruhsal ve fiziksel sağlığını çok olumsuz etkilediğini görüyorum. Fazla emek vermeden kolayca yaşanan ilişkilerin düalitesi hastalık olarak sana geri gelir.
Son sözler olarak şunu söyleyeceğim: Hayatın akışını vazgeçtiklerin belirler. Bu sebeple bir karar alırken neyi seçtiğinden çok, nelerden vaz geçtiğini sorgula. İlişki yaşamamayı seçtiğinde nelerden, yaşamayı seçtiğinde ise hangi şeylerden vaz geçtiğine bak. Buradaki en önemli ayrıntı seni sen yapan şeylerden vazgeçiyorsan burada dur ve düşün. Bu yolculukta da en önemli şey kendini bilmek ve iyi tanımaktır. Kendini tanıdığın sürece, hayatı nasıl yaşamayı seçersen seç tatmin olursun çünkü kazanımların ve ödediklerin konusunda bilinçli olursun. O yüzden bu yazıyı bir Fars atasözüyle bitirelim:
“O ki, bilmiyor ama biliyor bilmediğini; çocuktur, onu eğitin, yetiştirin.
O ki, bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini; cahildir, ondan uzak durun.
O ki, biliyor ama bilmiyor bildiğini; belki uykudadır, onu uyandırın.
O ki, biliyor ama biliyor bildiğini; bilge kişidir, onu takip edin.”
Bilmek her şeydir. Kendini bil ve hep geliştir.