Salı, Eylül 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Birey ve Toplumda Sibernetik Perspektif

Birey ve toplum ayrılmaz bir ikilidir. İki olgu da hayatımızın vazgeçilmez parçaları olup, içinde yaşadığımız ve birbirini destekleyen; biri olmazsa diğeri de var olmayacak şekilde düzenlenmiş yapı biçimleridir. Toplumun en küçük birimi bireyden oluştuğu gibi, toplum yapısı bireyin düşünce ve davranışlarını etkilediği için toplumsal davranışları geri bildirim mekanizmalarıyla açıklamamız yerinde olacaktır.

Hayatın giderek karmaşıklaşmasıyla kontrol ve denetleme gün geçtikçe azalmaktadır. İş bölümü ve uzmanlaşma sayesinde ise yaşanan bu karmaşayı, yani akış içindeki işleyişi sistematikleştiririz. Tam burada sibernetik kavramı devreye girmektedir. Sibernetik, en basit tanımı ile kontrol ve iletişim bilimidir. Canlı organizmalar dahil olmak üzere makinelerden başlayıp topluma kadar her düzeyde sistemlerin davranışlarını berraklaştırmak adına geri bildirim (feedback) mekanizmalarını açıklamak ve anlamak üzerine odaklanır.

Buna bir örnek olarak toplumun en küçük birimindeki bireyin gündelik hayatında üşüyüp terlemesi verilebilir. Bu gibi her bireyin yaşadığı gündelik fizyolojik değişimler bile bir sibernetik işleyiştir. Belirli bir sınırın varlığı üzerine iniş ya da çıkış sağlandığında kendiliğinden sınırda homeostasis (dengeleme) sağlanır. Buradan yola çıkarak aslında her şeyin nasıl işlediğini incelediğimizde sibernetik sistemi ile yollarımız kesişmektedir.

Birey ve Toplum Arasındaki Geri Bildirim Döngüleri

Toplumu bir sistem biçimi şeklinde ele alırsak, her birey doğal olarak bu sistemin bileşenidir. Bireylerin davranışları bu karşılıklı etkileşim sonucunda uyaranlarla sürekli olarak şekillenir ve değişir. Aynı zamanda bireyin davranışları doğal olarak toplumun normlarını ve kurallarını da biçimlendirmiş olur. Bu karşılıklı yapılandırma sistemi geri bildirim döngüsü olarak adlandırılır.

Bir davranış toplum tarafından ödüllendirilirse, benzer davranışların sıklığı artarak pekiştirilir. Gündelik hayatımızda bunun en tipik örneği sosyal medya kullanımımızdır. Beğenilerimiz, yorumlarımız ya da izlenme sayılarımız arttıkça bu mecraların içerisine daha çok çekiliriz. Bu bireyler için olumlu bir geri bildirim olduğundan, gün geçtikçe sosyal medya kullanıcılarının sayısında fazlasıyla artış gözlemlenmekte ve bireylerin ekran sürelerinde anormal sayılarla karşılaşmaktayız.

Geri bildirimlerin bir diğer yüzünde ise olumsuz geri bildirimler vardır. Toplum tarafından cezalandırılan ya da doğru görülmeyen dışlayıcı tepkiler, davranışların sıklığını azaltmaktadır. Gündelik olarak trafik kuralları bu olumsuz geri bildirimi destekleyecek en kolay örneklerden biridir. Yanlış bir yere park edildiğinde ve park edilen araba çekilerek para cezası kesildiğinde, muhtemelen bu davranışı bir daha tekrarlamayız.

Dolayısıyla bu bakış açısı, toplumsal düzeni sağlamamızın sadece kurallar yoluyla değil, sürekli ve karşılıklı olarak işleyen bir iletişim ağı ve geri bildirim zinciri üzerinden kurduğumuzu ve bu düzeni etkileşim ile koruduğumuzu gözler önüne sermektedir.

Sibernetik Perspektifin Psikoterapiye Yansımaları

Son zamanlarda hızla değişen toplumsal düzen ve bireyin dijital dünyaya alışma sürecinin zorluğu, psikoterapiye duyulan ihtiyacın artışını kaçınılmaz kılmıştır. Bu süreci daha iyi anlamak adına ele aldığımızda, psikoterapiyi bir mikro-sistem olarak değerlendirmemiz süreci kolaylaştıracaktır. Danışanlar ve terapistler arasında kurulan iletişim, sibernetik prensipler çerçevesinde işleyen geri bildirim döngüleri üzerine kurulmaktadır.

Öncelikle danışanın anlatısı ve öyküsü terapist tarafından dinlenilerek özümsenir. Özümseme ardından yansıtılır; en son ise yeniden çerçevelenir. Buna karşılık terapist bir geri bildirim verir. Verilen geri bildirimde, danışanın anlattıklarını somut olarak yeniden duyması üzerine, düşünceleri ve davranışları danışan tarafından gözden geçirilir. Gelinen noktada ise yeni düşünce ve davranışlar ortaya çıkar. Bu yeni yapılanmış şemalar ve hayata yansıtılan şematik davranışlar, bir süre daha seans içi ya da günlük yaşamda sınanır. Sonuçlar ise terapötik ortamda tekrar gündeme gelir.

Bu süreç tam olarak bir kontrol sistemindeki “girdi, işlem, çıktı, geri bildirim” döngüsünün psikolojik bağlamda işleyişine benzer. Özellikle aile terapisi ve sistematik terapilerde, kişilerin kendilerinde sorun olarak gördüğü birçok olgunun, aslında kişinin içinde değil, iletişim döngülerinde veya ilişkisel bağlamlarda meydana geldiği vurgulanır.

Sibernetik perspektifin buradaki en güçlü rolü, hem terapist-danışan yönünü hem de işleyişin nasıl olduğuna dair çerçeve sunmasıdır. Birey ve toplum arasındaki ilişkiyi ya da terapist ve danışan arasındaki iletişimi anlamaya çalışırken, sibernetik yaklaşım bize şunu gösterir: Davranışlar yalnızca tek yönlü neden-sonuç ilişkileriyle değil, sürekli işleyen geri bildirim döngüleriyle şekillenir.

Toplumu bir sistem olarak ele almak, bireysel davranışların toplumsal düzeyde nasıl pekiştirildiğini; terapötik süreci sibernetik perspektiften görmek ise, iletişimin ve geri bildirimin değişim için nasıl kritik olduğunu anlamamıza yardımcı olur.

Özet ve Değerlendirme

Özet olarak, sibernetik bakış açısı, hem birey-toplum ilişkisini hem de psikoterapi süreçlerini özümsemede güçlü bir mercek sunar. Sibernetik yan sistemler yönetimi, bir davranış biçimi olarak geri bildirim döngüleri ile davranışların nasıl şekillendiğini, değişimin hangi dinamikler üzerinden mümkün olduğunu gözler önüne serer. Toplumsal düzeyde ödül ve cezalar düzeni korurken; terapötik bağlamda geri bildirim, danışanın içgörü geliştirmesine ve yeni davranış biçimleri kazanmasına olanak tanır. Bu yönüyle sibernetik, hem toplumsal sistemleri hem de bireysel iletişimi anlamamızda köprü işlevi görmektedir.

Gülcenaz Arslan
Gülcenaz Arslan
Gülcenaz Arslan, İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji (İngilizce) Bölümü’nde lisans eğitimine devam etmektedir. Eğitim sürecinde hastaneler, özel klinikler ve özel şirketlerde gönüllü staj deneyimleri edinmiş; bu süreçte hem mesleki becerilerini geliştirmiş hem de farklı çalışma alanlarında gözlem yapma imkânı bulmuştur. Akademik gelişiminin yanı sıra, ulusal ve uluslararası platformlarda yazarlık faaliyetleri yürütmekte; çeşitli yönetim kurulu ve organizasyon pozisyonlarında aktif rol alarak liderlik, iletişim ve proje yönetimi becerilerini pekiştirmektedir. Klinik psikoloji ve spor psikolojisi alanlarına yönelmeyi hedefleyen Arslan, çalışmalarında spor psikolojisi, güncel psikolojik gelişmeler ve örgütsel psikoloji temalarına odaklanmaktadır. Yazıları, farklı kurum ve kuruluşların dijital mecralarında yayımlanmış olup, bilimsel doğruluk ve anlaşılır dil ilkelerine bağlı kalarak üretim yapmaya devam etmektedir. Mesleki vizyonunu; psikoloji alanındaki güncel bilgileri toplumla buluşturan, bilimsel temelli ve herkesin erişebileceği nitelikte çalışmalar yürütmek üzerine inşa etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar