Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bir Zihnin Sessizce Uzaklaşması: Demans ve Bakım Veren Yorgunluğu

“Annemin yüzüne her sabah yeniden bakıyorum. O, benim kim olduğumu hatırlamasa da ben onun hâlâ kim olduğunu biliyorum.” Bu bazılarımız için çok tanıdık, bazılarımız için ise hâlâ uzak ama yakın olan bir gelecek… Demans yalnızca bir bireyin hafızasından, dilinden ya da zaman-mekân algısından parçalar almaz. Aynı zamanda yakınlarının yaşamlarını da derinden dönüştüren, çoğu zaman görünmeyen ama hissedilen bir gölge gibi yayılır. Bu hastalıkla birlikte, sadece bir zihin değil, bir aile de yavaşça dönüşür. Ve bu dönüşümde en çok yorulan, en çok sessizleşen kişi genellikle hastanın bakımını üstlenen kişidir: bakım veren. Demans yalnızca hastayı değil, onunla birlikte tüm aile sistemini etkileyen derin bir dönüşüm sürecidir. Bakım veren, demans tanısı almış bireyin günlük ihtiyaçlarını karşılayan, ona hem fiziksel hem duygusal hem de sosyal yönden destek sunan kişidir. Mevcut araştırmalar, Alzheimer hastalarının büyük bir kısmına aile bireylerinin, özellikle kadınların baktığını ortaya koymaktadır. Hastaların bakımını üstlenenler genellikle eş, kız evlat ya da gelin olmaktadır. Toplumsal normlar gereği, ev içi bakım hâlâ kadına ait bir sorumluluk olarak görülmekte; bu da kadınların görünmeyen bir emek sürecine dâhil olmasına ve ciddi psikolojik yüklerle baş başa kalmasına neden olmaktadır. Oysa bakım vermek yalnızca fiziksel bir görev değil; aynı zamanda duygusal bir bağlılığı, derin bir sorumluluk hissini ve çoğu zaman da yalnızlık, tükenmişlik ve çaresizlik duygularını beraberinde getiren zorlu bir süreçtir. Bu nedenle, bakım veren kişinin yalnızca hastaya değil, kendi ruh sağlığına da özen göstermesi ve çevresindekiler tarafından desteklenmesi hayati önemdedir. Çünkü bir hastanın iyilik hâli, ona bakım veren kişinin iyi oluşuyla yakından ilişkilidir.

Bakım Verenin Günlük Gerçekliği: Görünmeyen Emek

Demans yalnızca hastanın hayatında derin izler bırakan bir durum değildir, asıl izler bakım verenin hayatında keskindir. Günleri, ilaç saatlerini, hastalıktaki ilerlemeyi, hastanın hijyenini ve güvenliğini takip etmek bakım verenin sorumluluğundadır. Tüm bu görevler dış gözler tarafından çoğu zaman takdir edilmez hatta görülmez bile. İşte bu nedenle bakım süreci görünmeyen bir emek biçimine dönüşür. Özellikle kadın bakım verenler için bu daha da ön plandadır. Geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri, kadına “bakıcı” rolünü doğal ve sorgulanmaz biçimde yükler. Eşini, annesini ya da kayınvalidesini evde bakım altına alan kadın; çoğu zaman kendi hayatını askıya alır. Kendi bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarını erteleyerek, görünmez bir sadakat zinciri içinde gün be gün tükenir. Birçok kadın bu süreci “zorunlu fedakârlık” olarak yaşar ve kendi duygularını ifade etmeye dahi çekinir. Bakım verenin günlük yaşamında yaşadığı bu tükeniş, çoğu zaman mikro travmalarla örülüdür: Hastanın onu tanımadığı bir gün, beklenmedik bir öfke patlaması, fiziksel bir zorluk ya da bir başkasından gelen eleştiri… Bunlar birikerek bakım vereni yalnızlaştırır, duygusal dayanıklılığını aşındırır. Ancak bu emek ne kadar görünmez olursa olsun, değersiz değildir. Bakım verenin taşıdığı yük, sadece hastanın değil, toplumun da sorumluluğudur. Bu noktada, bakım sürecinin kolektif bir farkındalıkla ele alınması, yalnızca hastaya değil, bakım verene de iyi gelecek bir sistemin inşa edilmesi için ilk adımdır. Alzheimer’s Association (2023) verilerine göre, Alzheimer hastalarına bakım veren kişilerin %70’inden fazlası depresyon, anksiyete ya da uyku bozukluğu gibi psikolojik belirtiler göstermektedir. Türkiye’de yapılan benzer çalışmalar da bakım verenlerin %60’ından fazlasının ruhsal destek ihtiyacı duyduğunu, ancak bu desteği çoğu zaman talep edemediğini göstermektedir (Yıldız & Arslan, 2021). Lazarus ve Folkman’ın (1984) baş etme kuramına göre, birey stresli bir durumu değerlendirdikten sonra ya problem odaklı ya da duygu odaklı baş etme stratejileri geliştirir. Ancak demans gibi kronik ve kontrolü zor durumlarda, bireyin kaynakları yetersiz kaldığında bu baş etme stratejileri tükenebilir. Bakım verenlerin sıklıkla yaşadığı tükenmişlik, bu “baş edememe hâli”nin kronikleşmiş bir sonucudur. Bu nedenle psikolojik destek, yalnızca duygusal yükü hafifletmek için değil, bireyin baş etme kaynaklarını yeniden inşa edebilmesi için de gereklidir.

Görünmeyen Yas: Kaybetmeden Kaybetmek Durumu

Demansla birlikte ortaya çıkan en karmaşık duygulardan biri de görünmeyen yas duygusudur. Bakım veren kişi, fiziksel olarak hâlâ yanında olan ama zihinsel olarak artık “eskisi gibi olmayan” birini izlemeye başlar. Bu kişi bazen adını hatırlamaz, bazen göz teması kurmaz, bazen de ona yabancıymış gibi davranır. Böyle anlarda bakım verenin zihninden geçen cümle çoğu zaman şudur: “Benimle ama artık o değil.” Bu deneyim, psikoloji literatüründe belirsiz kayıp (ambiguous loss) olarak tanımlanır. Pauline Boss tarafından ortaya atılan bu kavram, bir kişinin fiziksel olarak varlığını sürdürmesine rağmen psikolojik, bilişsel ya da duygusal olarak artık “erişilemez” oluşunu ifade eder. Demans süreci, bu tür bir kaybın en çarpıcı örneklerinden biridir. Zira kişi kaybedilmiştir ama cenazesi yoktur; ağıt yakılamaz, görünmeyen yas tutulamaz. Görünmeyen yas süreci başlar ama hiçbir zaman tamamlanmaz. Bu tamamlanamayan görünmeyen yas, bakım verenin iç dünyasında karmaşık duygulara yol açar: suçluluk, öfke, çaresizlik, bazen de utanma. Birini özleyip hâlâ yanındayken kaybetmenin acısı hem açıklanması hem anlaşılması zor bir duygudur. Bu nedenle birçok bakım veren, duygularını bastırır, konuşmaz, hatta zamanla kendi görünmeyen yasını bile tanıyamaz hâle gelir. Oysa bu görünmeyen yasın tanınması, ifadelendirilmesi ve desteklenmesi bakım verenin psikolojik sağlığı açısından hayati önemdedir. Demans sürecinde sadece bir hafıza değil, bir ilişki de yavaş yavaş çözülür. Ve bu çözülme karşısında görünmeyen yas tutmak, bir kaybın varlığını kabul etmekten çok daha karmaşık, çok daha sessiz bir süreçtir.

Sonuç: Bir Zihnin Sessizce Uzaklaşması

Demans, sadece bireyi değil, aynı zamanda ailesini de derinden etkiler ve değiştirir. Bu süreçte hem hastaya hem de bakım veren kişiye gösterilen anlayış, destek ve farkındalık; insani bir bakımın vazgeçilmez unsurlarıdır.

Kaynakça

  • Alzheimer’s Association. (2023). 2023 Alzheimer’s Disease Facts and Figures. [Yayın detayları belirtilmemiş].  
  • Lazarus, R. S., & Folkman, S. (1984). Stress, Appraisal, and Coping. New York: Springer.  
  • Yıldız, E., & Arslan, G. (2021). Alzheimer hastalarına bakım veren bireylerin ruhsal destek ihtiyaçları. [Yayın detayları belirtilmemiş].
Esra Söylemez
Esra Söylemez
Ben Esra Söylemez. 22 Eylül 1999’da dünyaya geldim. Her yeni yaş, hayatımda yeni keşifler ve deneyimlerle dolu bir yolculuk… Bu süre zarfında, kişisel gelişimime katkı sağlayan birçok anı ve ders biriktirdim. Şimdi, hayatın sunduğu fırsatları kucaklayarak, hedeflerime ulaşmak için heyecanla ilerliyorum. Lisans eğitimimi Başkent Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamladım. Lisans eğitimim sırasında Türk Psikologlar Derneği’nde Spor ve Egzersiz Birimi öğrenci komisyonunda bir yıl üye olarak görev aldım. Takım dinamikleri, motivasyon ve performans psikolojisi konularında bilgi edindim. Bu süreçte, spor psikolojisi ve egzersizin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini keşfetme fırsatı bulurken, insan zihninin sınırlarını zorlayan deneyimlerle karşılaştım. Lisans eğitimim sonrasında Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, Moxo Dikkat Testi ve Bilişsel & Davranışçı Terapi eğitimlerimi tamamladım. Çeşitli seminer ve kongrelere dinleyici olarak katılma şansı yakaladım. Aynı zamanda Türk Psikologlar Derneği ve CİSEF’te üyeliklerim bulunmaktadır. Çeşitli konularda yazılar yazmayı lise dönemimden beri çok seviyorum. Yazmak, insan zihninin derinliklerine bir yolculuk gibidir. Kelimelerle düşünceler şekillenir, duygular anlam kazanır. Akademik bilgimi yazıya dökerek, psikolojiyi herkes için daha anlaşılır ve erişilebilir kılmayı amaçlıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar