Sosyal medyanın hayatımızın tam ortasında olduğu günümüzde kabul edilmiş bir gerçekliktir. Sosyal medyanın bugün neredeyse değiştirmediği tek bir alan yok. 2025 toplumu bu değişime tanık olan, bu değişimlerle başkalaşan veya bu değişime doğan insanların oluşturduğu bir toplumdur. Bu toplumun bazı fertleri için yeni bir var olma biçimi mümkün: Linç etmek…
Veya sosyal medya ifadeleriyle: “Eğer eleştirilerimizi kaldıramıyorlarsa paylaşmasınlar, doğruları söylüyoruz, haksızlığa sesimizi çıkarmayalım mı, onları överken iyi olumsuz bir şey söyleyince mi kötü olduk?”
Bugün dehşet derecede kavram karmaşası yaşıyoruz. Ne eleştiri ne haksızlık? Hangi cümlelerle hangi adaletsizliği alakasız insanlara yıkıyoruz? Klavye başında öylesine yazdığımız cümlelerin insanların iç dünyasında nasıl bir yıkıma sebep olduğunu umursamıyoruz. Daha sonrasında yerimize oturup olanları izliyor ve bir de hayret ediyoruz. Elbette bir insanın varlığını hissedebilmesi için linçe başvurması ve bunu yaparken kendini çok doğru bir şey yaptığına inandırması, üzerine çok fazla araştırma yapılabilecek ve konuşulabilecek konulardır. Ancak bunların sebepleri ne olabilir diye baktığımızda yaşamda gerçek bir anlam bulamama, kendini yetiştirememe/birey olamama, öfkeyi başkasına yöneltme, bir grubun parçası (her ne kadar bu grup sağlıksız da olsa) olmaya duyulan bir ihtiyacı görebiliriz. Hayatla olan kavgamızı şahıslara yönelttiğimizde alamadığımız sorumlulukların devamı da gelmekte. Ancak tüm bunlar linç etmeyi haklı hale getirmiyor. Sosyal medya ile birlikte insanları incitmekten haz alma giderek daha korkunç sonuçlar doğuracaktır.
Bugün belirli sayıda izlenmiş bir videonun altındaki yorumlara baktığınızda hayret ettirecek kötülükte ifadelerle karşılaşabilirsiniz. Dikkat çekici olan kısım ise şu: Haksızlar! Dikkatli baktığınızda olayların ciddi derecede saptırıldığını, başka bir gerçeklik oluşturulduğunu ve yoğun bir manipülasyonun hâkim olduğunu görebilirsiniz. Bu tarz yorumlar bir tane olduğunda elbette görmezden gelinebilir ki bu da yaralayıcıdır. Ancak bu genelde kartopu etkisi yaratır. Çığın altında ise çoğunlukla paylaşım sahipleri kalır. Ne bu kartopu ne de bu çığ hafife alınmamalıdır. Çığ tehlikesini görebilecek ve kimseyi kurban etmemeyi önemseyecek kadar bilinçli olmak zorundayız. Zorbalık her zaman bir kişiyi aşar. Bir insan olarak eleştiri ve linçi ayırt etmek bizim sorumluluğumuzdur.
Peki bir linçe uğrayan kişi neler hissediyor? Neler yaşıyor?
Bu cevapların ucu açıktır. Yani bir kalp kırıklığından şiddete, ruhsal sorunlar yaşayıp intihara varan sonuçlar doğurabilir. Linçe uğramak düşmanınızı bilmeden her cephede savaşmak gibidir. Linç kurbanlarına dikkatli baktığımızda bu kişilerin sürekli açıklama yapmaya mecbur bırakıldığını görürüz. Kişiler bir şeyi ne kadar açıklarlarsa açıklasınlar karşısındaki grup bundan pek de tatmin olmamaktadır ve olmayacaktır da… Bu durum bir parazit konakçı ilişkisini andırmaktadır. Linçe uğrayanlar bunun sonunun olmadığını, buradaki asıl sorunun kendileri olmadığını bilinçli bir şekilde kavramalıdırlar. Bilinçli diyoruz çünkü çoğu zaman bu pek mümkün olmamaktadır. Bugün sosyal medyada yüzü gülen, hayatı yolundaymış gibi davranan sayısız insanın var olduğunu biliyoruz değil mi?
Kişiler linçe sürekli bir biçimde maruz kaldıklarında ruhsal olarak elbette etkilenmektedirler. Hepimiz bu psikiyatrik tablolara şahit olmaktayız. Dijital dünya o kadar garip bir biçimde hayatımızdaki bir sosyal medya fenomeninin giderek bozulan ruhsal yapısını hikâye hikâye görebiliyoruz. Bu kişiler o sırada da linçe uğruyorlar. Son noktaya geldiklerinde (örneğin intihar gibi) linç edenlerin “yazık, vah vah” dediklerine de şahit oluyoruz. Linç edenler linç edenleri de linç ediyorlar… İkiyüzlü bir mecranın kısır döngüsüne tanık oluyoruz.
Tüm bunlara baktığımızda artık başka bir toplumdan bahsediyoruz. Hazları farklı, kurbanları farklı… Bireysel gelişim ve farkındalık günümüzde daha kıymetli hale geldi. İlk sorumluluğumuz kendi sorumluluğumuzu almaktır. Söylediklerimizin, yaptıklarımızın sonuçlarını görebilmektir. Öyle görünüyor ki linç hep olacaktır. Dönüşebilir ancak var olacaktır. Onun karşısına kendi varlığımızı koyduğumuzda bunu en azından bireysel anlamda aşabiliriz. Sosyal medya kullanımını sınırlamak, dijital olmayan dünyada da var olabilmek bu aşamada çok önemlidir. Sanal dünya ve gerçek dünya arasındaki dengeyi bizler bireyler olarak sağlarız. Sosyal medyada iş yapan veya çok fazla vakit geçiren, linçe uğrayan kişiler psikolojik destek seçeneğini göz önüne almalıdırlar. Ve bu son nokta olarak görülmediğinde, baştan bilinçli bir tercih olduğunda olası sorunların da önüne geçilecektir. Bir birey olarak var olduğumuzda başkalarının beğenisini, övgü ve linçini daha doğru değerlendiririz. Bize ait olmayanı dışlayabiliriz. Çözüm olarak sürekli kendimize yönelik farkındalıkların olduğunu fark etmişsinizdir. Çünkü linç edenler çoğunlukla bu farkındalığı fark edemeyecek kadar başkasını linç etmediğini düşünmektedir.