Yeni çıkan yönetmelik hepimiz tarafından okundu, ancak kafalar hâlâ karışık. Psikoloji lisans eğitimi, klinik psikoloji yüksek lisansı, yıllarca süren emek… Peki, şimdi ne işimize yarayacak? Psikologların iş bulma süreci nasıl olacak? Milyonlarca gencin aklında tek bir soru yankılanıyor: Ben nasıl geçineceğim? Yıllarımı adadığım bu bilimi nasıl icra edeceğim?
Yeni Yönetmelik ve Psikologların Terapist Olma Şartları
Yeni yönetmeliğe göre, 4 yıllık psikoloji lisans mezunları için terapist olmanın yolu artık yalnızca Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’ndan geçiyor. Ancak devlet üniversitelerindeki kontenjan sorunları, mezunları özel ve vakıf üniversitelerine yöneltiyor. Soru şu: Yüksek lisans program ücretleri ne kadar? Kaçımız bu maliyetleri karşılayabilecek durumdayız?
İş ilanı sitelerinde durum daha da vahim. Psikolog iş ilanları oldukça nadir. Açılan ilanlar genellikle rehabilitasyon merkezleri ile sınırlı ve teklif edilen maaşlar asgari ücret seviyesinde. Yani hem okuyup hem çalışmak artık hayal. Psikologların geçim sıkıntısı çekmemesi için ya zengin bir aileden gelmek ya da mirasa konmak gerekiyor. Aksi takdirde, bu ücretlerle başa çıkmak imkânsız.
Nöropsikolog, adli psikolog gibi uzmanlıklar ya da alınan sertifikalar da artık işlevsiz. Klinik psikolog değilseniz, iş bulma şansınız neredeyse yok. Peki, klinik psikolog olmak yeterli mi? Hayır, yetmiyor. Daha yapılacak çok şey var.
Klinik Psikolog Oldunuz, Peki Sonra?
Diyelim ki yüksek lisansı bitirdiniz ve klinik psikolog oldunuz. Bir yerle anlaşıp portföy oluşturma sürecine girdiniz. Ancak geçiminizi sağlamak için oda paylaşımı ilanlarına başvurduğunuzda yeni bir engel karşınıza çıkıyor: Oda paylaşımı yasak! Eğer terapi hizmeti verecekseniz, o odaya ait bir ruhsat almanız şart. Yönetmelik, bir psikoloğun yanında en fazla bir kişi daha bulundurmasına izin veriyor, ancak ruhsatsız çalışmak mümkün değil. Yani, ya bir sermaye bulup kendi yerinizi açacaksınız ya da bu yolda pes edeceksiniz.
Kendi kliniğinizi açma süreci de artık çok daha zor. Eskiden uygun bir bütçeyle yola çıkmak mümkündü, şimdi ise neredeyse imkânsız. Her adımda ruhsat talep ediliyor. Üstelik, açacağınız yerin yönetmeliğe uygun olması gerekiyor. Her lokasyonda, her binada yer kiralayamazsınız; belirli fiziki şartlar sağlanmalı. Bu durumu duyan emlakçılar, muhtemelen şimdiden kira fiyatlarını artırmaya başlamıştır.
Yönetmelikteki Şartlar Neler?
Gelin, yönetmelikteki şartları hep beraber inceleyelim:
- Tüzel şirket adı altında terapi hizmeti sunulamayacak.
- Klinik psikologsanız, en fazla 3 kişi ile ortak olabilirsiniz.
- Ortakların tamamının klinik psikolog olması ve her birinin kendi odası bulunması gerekiyor. Her oda için ayrı ruhsat alınmalı.
- Oda paylaşımı yasak. Her çalışan, kendi adına ruhsat almak zorunda. Başkasının ruhsatı altında çalışamazsınız.
- Aynı anda iki yerde çalışma izni yok. Yani sabah maaşlı bir işte çalışıp akşam kendi kliniğinizde seans veremezsiniz.
Kendi Kliniğinizi Açtınız, Peki Kurallar Neler?
Tüm bu şartları sağladınız ve yerinizi açmaya karar verdiniz. Ancak burada da yeni kurallar sizi bekliyor:
- Her klinik psikolog için 10 metrekarelik bir oda sağlanmalı. Bu odayı sadece ruhsat sahibi kullanabilir.
- Ulaşılabilir bir lavabo olması zorunlu.
- En az 8 metrekarelik ortak kullanım alanları bulunmalı. Bu alanlar; tuvalet, bekleme salonu ve danışma köşesi gibi bölümleri kapsıyor.
Ayrıca, danışanların öncelikle bir psikiyatri hekiminden tanı almış olması gerekiyor. Açıkçası, ben bu şartı DEHB’li bireyler için zaten uyguluyordum. Tanı alındıktan sonra terapiye başlıyordum. Ancak bu madde, psikoterapinin bağımsızlığı ilkesine ters düşüyor ve bizi psikiyatristlerin yardımcısı konumuna indirgiyor.
Geçiş Süreci ve Ruhsat Zorunluluğu
Fiziki koşulları sağlama kriterleri için geçiş süreci Aralık 2025’e kadar devam edecek. Ancak ruhsat işlemleri, Haziran 2025’e kadar tamamlanmış olmalı.
Yönetmeliğin Psikologlar ve Danışanlar Üzerindeki Etkileri
Ruh sağlığı hizmetlerine erişim zaten zorken, bu yönetmelik hem terapi almak isteyenler hem de terapi vermek isteyenler için caydırıcı bir engel oluşturuyor. Kendi kliniğini açma süreci, şimdiye kadar daha az maliyetli ve yorucuydu. Artık terapistler, hizmete odaklanmak yerine prosedürlerle boğuşarak yola yorgun başlıyor. Bu süreçlerin getirdiği maliyetler, doğal olarak terapi ücretlerine yansıyacak. Sonuç? Terapi, yalnızca belirli bir zümrenin erişebileceği lüks bir hizmet haline gelecek. Ulaşılabilir terapi hizmetleri, ne yazık ki artık eskisi kadar erişilebilir olmayacak.
Genç Psikologların Geleceği Ne Olacak?
Ben kendi yolumu çizdim, ancak yeni mezun psikologlar yersiz ve yönsüz kalmış durumda. Nereye baksalar bir kısıtlama ile karşılaşıyorlar ve bu durum onları ciddi şekilde yıpratıyor. Genç psikologlara ya yeni istihdam alanları yaratılmalı ya da eğitimlerine devam edebilmeleri ve kendilerine bir yer edinebilmeleri için destek sağlanmalı. Aksi takdirde, bir neslin emeği heba olacak, umutları tükenecek. Ülkemiz, umutsuz psikologlar diyarına dönüşecek. Psikolojik desteğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde, psikoloji bilimi mensuplarının potansiyelinin kaybolması, uzun vadede büyük yıkımlara yol açabilir.