Günümüz ebeveynlik anlayışı, çocukları tehlikelerden korumaya, onların duygusal ve akademik gelişimlerini en üst düzeye çıkarmaya odaklı bir hale geldi. Ancak bu yaklaşım, zamanla çocuğun bireysel gelişimini desteklemek yerine onu baskılayan ve sınırlayan bir yapıya dönüşebiliyor. “Helikopter ebeveynlik” ya da “snowplow parenting” gibi terimlerle tanımlanan bu tutum, ebeveynlerin çocuğun hayatındaki her detaya müdahale etmesi, engelleri önceden kaldırması ve çocuğun karşılaşabileceği her türlü zorluktan onu koruma çabası olarak özetlenebilir. Bu iyi niyetli ama kontrolcü yaklaşım, hem çocuğun psikososyal gelişimini sekteye uğratıyor hem de ebeveynin kendi kimliğini kaybetmesine neden oluyor.
Kimliğini Yitiren Ebeveyn
Özellikle anneler, toplumsal beklentiler ve kültürel baskılar nedeniyle “iyi ebeveyn” olma rolüne daha çok hapsoluyor. Sosyal medyada idealize edilen annelik imgeleri – her şeye yeten, her şeyi bilen, daima sabırlı ve özverili anneler – birçok kadının kendi ihtiyaçlarını görmezden gelmesine ve zamanla bu beklentileri içselleştirerek kendi benliğini silikleştirmesine yol açıyor. Annelik, elbette kutsal ve özel bir rol; ancak bu rol zamanla tüm kimliğin önüne geçiyorsa, bireysel gelişim sekteye uğruyor.
Aşırı ebeveynlik yapan kişiler, sadece ebeveyn olarak var olmaya başlıyor. Kendi hayatlarına dair hedeflerinden uzaklaşıyor, arkadaşlık ilişkileri zayıflıyor, hobiler terk ediliyor. Bu durum, özellikle çocuk büyüyüp daha bağımsız bir birey haline geldiğinde derin bir boşluk hissine, anlamsızlık duygusuna ve depresif belirtilere neden olabiliyor. Ebeveynin sadece çocuk odaklı bir yaşam sürmesi, onun psikolojik dayanıklılığını da zayıflatıyor. Bu da ebeveynin çocukla olan ilişkisini daha da bağımlı hale getirerek sağlıksız bir dinamiği besliyor (Steinberg, 2014).
Gölge Altında Büyüyen Çocuk
Aşırı koruyucu ve müdahaleci bir ebeveynlik tutumu, çocuğun kendi ayakları üzerinde durmasını zorlaştırıyor. Çocuk, zorluklarla baş etmeyi öğrenemiyor çünkü zorluklar onun adına çözülüyor. Problem çözme becerileri gelişemiyor, duygusal dayanıklılık kazanamıyor. Bu durum, çocukların kendi potansiyellerini keşfetmelerine engel olurken, yetişkinlik döneminde karar verme güçlüğü, özgüven eksikliği ve dışa bağımlı bir yaşam tarzı gibi sonuçlar doğurabiliyor.
Araştırmalar, bu tür ebeveynlik yaklaşımlarının çocuklarda anksiyete ve depresyon riskini artırdığını ortaya koyuyor (Segrin et al., 2013). Ayrıca, aşırı müdahale gören çocuklar, sosyal ilişkilerde sınır çizmekte zorlanabiliyor. Kimi zaman bağımlı ve edilgen, kimi zaman ise aşırı bireyci ve kopuk bireyler olarak gelişebiliyorlar. Her iki durumda da sağlıklı bir benlik algısı oluşturmakta zorlanıyorlar. Bu çocuklar büyüdüklerinde ya sürekli dış onaya ihtiyaç duyuyor ya da kimseye güvenmeyen, izole bireylere dönüşebiliyor.
“Feda” Değil, “Denge”
Ebeveynlik, elbette belli fedakarlıklar gerektirir. Ancak bu fedakarlıkların bireyin tüm varlığını yutmasına izin vermemek gerekir. Sağlıklı bir ebeveynlik, çocuk gelişimine katkı sunarken, ebeveynin kendi yaşam alanlarını da koruduğu bir dengeyi içerir. Çünkü çocuklar, sadece söylediklerimizle değil, kim olduğumuzu izleyerek öğrenirler. Kendisiyle barışık, duygusal olarak dengeli bir ebeveyni gözlemleyen çocuk, kendi bireysel kimliğini oluşturmakta da daha sağlıklı adımlar atar.
Annelik ya da babalık bir insanın kimliğinin önemli bir parçası olabilir; ancak tüm kimliğin tek sahibi haline gelmemelidir. Ebeveynin kendi içsel yolculuğu, duygusal ihtiyaçları, hedefleri ve değerleri de bu kimliğin bir parçası olarak görülmeli ve yaşatılmalıdır. Çocuğuyla kurduğu bağı sağlam temeller üzerine inşa etmek isteyen bir ebeveyn, önce kendiyle kurduğu bağı gözden geçirmelidir.
Unutulmamalıdır ki bir çocuk yetiştirirken, o çocuğa eşlik edecek dengeli, kendine yeten, güçlü bir yetişkin de şekillenmelidir. Aksi halde, bir çocuk yetiştirilirken bir yetişkin kaybedilebilir.
Kaynakça
Segrin, C., Woszidlo, A., Givertz, M., & Montgomery, N. (2013). Parent and child traits associated with overparenting. Journal of Social and Clinical Psychology, 32(6), 569–595. https://doi.org/10.1521/jscp.2013.32.6.569
Steinberg, L. (2014). Age of Opportunity: Lessons from the New Science of Adolescence. Houghton Mifflin Harcourt.