Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

BEDENİN ALTINDA GİZLENEN KİMLİK: TOPLUMDAKİ BEDEN ALGISININ PSİKOLOJİK ETKİLERİ

“Bedenini sevmek bir devrimdir.”
Nayyirah Waheed (şair)

Beden algısı bireylerin bedenlerine ilişkin içsel süreçlerini içerir ve Paul Schilder beden algısını “bedenimizin zihnimizde oluşturduğu resim” olarak ifade eder. “Beden imajı” ise kişinin bedenine dair sahip olduğu duygu, düşünce ve tutumların tümünü içerir. Beden imajını bilişsel ve duyuşsal boyutta ele almak mümkündür.
Bilişsel boyutta kişinin bedeniyle ilgili deneyimleri, düşüncelerini içerir.
Duyuşsal boyutta ise bireyin bedeninden memnun olup olmaması, sevip sevmemesiyle ilgilidir.

Özellikle artan TikTok, Instagram gibi “olumsuz beden algısına” yol açabilecek sosyal medya kullanımı ve sosyal medya platformlarında herkesin mutlaka karşılaştığı “siber zorbalık” zihnimizdeki beden algısını şekillendirir ve bizi toplum standartlarına uymaya zorlar.

Toplum standartlarına uymayan bedenleri dışarıda bırakmaya ve dışarıda bırakılan bedenler içindeki kimlikleri kaybolmaya sürükler. Bedenin gerisindeki “biz” yani düşüncelerimiz, hayatı yaşayış şeklimiz, inançlarımız, sevdiğimiz şeyler değersizleştirilir. Asıl kimliğimiz değersizleştirildikçe toplumda son zamanlarda artan yeme bozukluklarına, özgüven eksikliklerine, sosyal kaygıya, depresif duygu durumlarına sürükler.

Özellikle ergenlik döneminde bireylerde düşük öz saygıya yol açar. Birey sosyal ortamlardan kaçınarak kendini koruma altına aldığını düşünür.

Beden algısı çok boyutlu olarak kendini gösterir:

  • Tutumsal boyutta: Kilo aldığını düşünerek kendi bedeninden memnun olmaz.

  • Algısal boyutta: “Kusurlarım beni çirkin yapıyor.” gibi dış onay ve medya etkisiyle şekillenen estetik inançlara sahip olabilir.

  • Davranışsal boyutta: Aşırı spor yaparak kendine yüklenebilir.

Beden algısının boyutlarını oluşturan bu düşünce, inanç ve davranışların altında kişinin ideal beden imgesi yatar. İdeal beden imgesi sadece sosyal medyayla şekillenmez. Oyuncaklarla bile şekillenebilir. Kız çocuklarının, şu anki beden algısını şekillendirmiş olan Barbie bebeklerle oynaması ve Barbie bebeklerin şu an sürdürülen güzellik standartlarını taşıyor olması bunun en büyük kanıtı olabilir. Erkek çocuklarının ise güç sembolü olan Batman, Hulk gibi karakterlerle büyümüş olması geçmişten bu yana ideal beden imgesini şekillendirmiş ve dayatılmıştır.

Günümüzde hâlâ kadınlara ince uzun bacaklar, ince bel, beyaz ten dayatılmakta ve erkeklere hem fiziksel hem psikolojik açıdan sürekli “güçlü gözükmek” zorunda kalmaları gerektiği dayatılır. Bireyler gerçek kimliklerini unutmuş, yüzeysel ilişkilerin kurbanı olmaya devam etmektedirler.

Aynı şekilde ailenin ve çevrenin tutumu da ideal beden imgesini zamanla şekillendirmektedir. Ailenin bedene ilişkin yorumlamaları, değerlendirmeleri çocukların gelecekte bedenleri üzerindeki algılarını şekillendirir. Şekillenen bu beden algısıyla benlik kavramı, arkadaş çevresi, romantik ilişkileri de buna göre şekillenmeye devam eder ve hayattaki tüm süreçlerde bir iz bırakır. Birey, ebeveyninden gördüğü davranış ve eleştirel düşünceleri içselleştirir. Bu içselleştirdiği düşünce ve davranışlarla kendine yeni bir alan yaratamaz ve ebeveynleri nasıl düşünüp davranıyorsa birey de onların şeklini alır.

Bu iz benlik gelişimiyle başlar ve yetişkinlikte devam eder. Yetişkin birey ne yapsa yetemediğini düşünür kendine. Estetik ameliyatlar, filtrelerle idealize edilen beden ve yüzler, saatler süren spor, yetersiz beslenmeyle gerçek kimliğini gizler ve kendinden uzaklaşmaya başlar.

Kendinden uzaklaşan birey kimliğini göremez olur veya kimliğini gizler. Gizlenen kimlik yok olmaya yüz tutar. Bir kimliğin yavaş yavaş yok olmaya başlamasıyla kendini tanıyamayan, dolayısıyla sevdiklerini tanımak için de çaba göstermeyen kişi görünmek için değişen ama sonra görünmez ve göremez birine dönüşür.

Birey kendini toplumun, sosyal medyanın, ebeveynlerinin tutum ve eleştirilerinden nasıl koruyabilir?

  • Sosyal medyayı sınırlandırmak bireyin siber zorbalığa karşı riskini azaltabilir ve kendini dinleyebileceği ve kendi iç sesine odaklanabileceği bir alan yaratır. Kendi yarattığı bu alanda “olumlu beden algısı” geliştirme şansını artırır.

  • Sosyal medyada tükettiğimiz içerikler giderek artmakta ve bilgi kirliliğine yol açmakta. Bu bilgi kirliliğini azaltabilmek için birey iyi oluşuna katkı sağlayabilecek içerik üreticileri ve kanallar takip edebilir.

  • Birey kendi düşüncelerine kulak vermeye başladıkça ve öğrendiği eleştirel iç sesi fark ettikçe duygularının daha çok farkına varmaya başlayacak ve bir birey olarak kendine olan şefkati artacaktır.

  • Duygu ve düşüncelerinin farkına vardıktan sonra “olumlu beden algısına” yardımcı olacak şekilde profesyonel destek alabilir.

  • Ama her şeyden önemlisi, içinde bulunduğumuz bedenin ne kadar özel ve biricik olduğunu fark etmek gerekir. Kendine özgü yüz şeklimiz, beden yapılarımız ve bedenimizin bize sunduğu kusur sandığımız her yanımızla birçok duyguyu taşıyan bedenimizin değerinin paha biçilemez olduğunu bilmek gerekir.

Kaynakça

Schilder, P. (1999). The image and appearance of the human body (1st ed.). Routledge. https://doi.org/10.4324/9781315010410

Selenay Çalışkan
Selenay Çalışkan
Selenay Çalışkan, 2025 yılı Cerrahpaşa Psikolojik danışmanlık ve rehberlik mezunudur. Daha önce yaptığı stajlarda da makaleler yazmış ve yazarak kendini geliştirme ve topluma faydalı olabilme konusunda çabalamaya devam etmektedir. Kısa süreli çözüm odaklı terapi alanında aktiftir. Özellikle çocuklarla çalışmayı hedeflemektedir. Eğitimlerle kendini daha da yetkinleştirmeye ve insanlara faydalı olmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar