Doğa, bugünkü koşullarla bile, çok az yeterlikle dünyaya gelmiş canlıların, tek başlarına hayatta kalmaları ve büyümeleri için yeterince elverişli değildir. Öyle ki çok daha karmaşık bir yapıda olan ve düşünme yetisiyle diğer tüm canlıların üzerinde tutulan insanoğlu da, doğduğu günden itibaren sığınacak bir limana, kendini koruyacak ve besleyecek bir nesneye veya kişiye ihtiyaç duyar. O halde bağlanma davranışının insanlarda hayati bir ihtiyaç olduğunu söylemek yanlış olmaz. Nitekim Bowlby de (1982) insanların bağlanmaya karşı doğuştan getirdikleri bir eğilim içinde olduklarını ve bağlanmak için yeterli biyolojik donanımla dünyaya geldiklerini dile getirmiştir.
AYRILMA KAYGISI BOZUKLUĞU NEDİR
Ayrılma kaygısı, kişi için önemli olan insandan ayrılma ya da ayrılma korkusunun yaşanmasıdır (Işık, 2006). Ayrılık kaygısı 0-1 yaş aralığında olan bebeklerde yaşanan normal gelişim dönemi özelliği olmakla birlikte anne/bakım verenden ayrılmaya yoğunlaşma durumudur. Ayrılma kaygısı bir yaşına doğru ortaya çıkmaya başlar ve iki buçuk yaşlarında sona erer. Bu süreyi aşan ayrılık kaygısı araştırılması gereken durumlardandır. Üç yaş civarında korku ve endişeler aşırı düzeyde devam etmese de bu yoğunluk devam ettiğinde çocukta uyumsuzluklar artmaktadır (Altınbaş, 2009). Erken yaşlarda yaşanan korkular ve kaygılara yetişkin yaşamında kaçırılma korkusu, hırsız korkusu, sevdiklerini kaybetme korkusu olarak ortaya çıkabilmektedir (Büküşoğlu, 2004). Sonraki yıllarda ayrılma kaygısı bozukluğu ile ilgili daha detaylı çalışmalar da yapılmıştır. Günümüzde ayrılma kaygısı bozukluğu birçok araştırmaya konu olan kaygı türlerindendir.
Ayrılma kaygısı bir bozukluk olarak ilk defasında DSM-3’te tanımlanmış ve 18 yaş öncesinde başlayan çocukluk dönemine özgü bir kaygı bozukluğu olarak değerlendirilmiştir. Tanı için gerekli olan iki haftalık süre DSM-4’te dört haftaya çıkarılmıştır. DSM-4’e göre ayrılma kaygısı bozukluğu tanısı koyabilmek için 8 ölçütten üçünün olması yeterlidir. DSM-5’te kaygı bozuklukları altında tanımlanmıştır. Yine DSM-5’te tanı ölçütlerinde değişiklik yapılarak 18 yaşından önce çıkma zorunluluğu kaldırılmış ve yetişkinler için en az 6 ay, çocuklar için en az 4 hafta sürmesi koşulu eklenmiştir (Atlı, 2011).
Klinik belirtiler olarak okul öncesi çocuklarda bakıcı ve kreş reddi, okul çağı çocuklarında okul reddi durumu ortaya çıkabilir. Çocuklar evde ya da anne babaları ile kalabilmek için hayali ya da başka bedensel semptomlar yaşayabilir (Morrison, 2019). Hastalık şikâyetleri olabilir, uyku sorunu yaşayabilirler. Uykuya dalıncaya kadar anne-babalarının yanında kalmasını isterler. Bağlanılan kişiye zarar geleceğini düşünürler. Ayrılma kaygısı yaşayan çocuklar kendilerinin ya da bağlandıkları kişilerin kaza geçirebilecekleri konusunda aşırı endişe duyarlar ve bir daha onları göremeyeceklerini, kaybedeceklerini düşünürler. Ayrılma kaygısı yaşayan çocuklar kendilerinin ya da ebeveynlerinin ölümü ile ilgili kâbuslar görürler.
Ergenlerde ayrılma kaygısının dışa vurumu az görülür. Ancak yaşadıkları kaygıyı tek başlarına katılabilecekleri etkinlikleri istememe ve huzursuzluk gibi durumlar gözlemlenebilir (Küçüködük, 2015). Yetişkin ayrılık kaygısı on sekiz yaş öncesi veya yetişkinlik döneminde yaşanabilmektedir (Yıldız, 2008). Yetişkinlerde ayrılma kaygısı evden ayrılma durumu, ebeveyn olma durumu ve romantik ilişkiler gibi dönemlerde ortaya çıkabilmektedir. Ayrılma kaygısı bozukluğu olan bireyler eş veya partnerlerine karşı abartılı bir ilgi içinde olabilirler. Bu nedenle herhangi bir ayrılık durumunda oldukça sıkıntılı bir dönem yaşayabilirler. Ayrılma kaygısı bozukluğu yaşayan çocukların yetişkinlik döneminde de bu kaygıları yaşayabildiklerini gösteren araştırmalar bulunmaktadır (Manicavasagar, Silove, Curtis, 2000).
SONUÇ
Çocuğun ilk ve en önemli çevresinin ailesi olduğu düşünülürse ebeveynlerin, bozukluğun ortaya çıkmasını önlemede önemli bir rol üstlendiğini söylemek yanlış olmaz. Her şeyden önce anne baba olarak çocuğun ihtiyaçlarına yeterli düzeyde cevap vermek, sıcak, güven verici ve huzurlu bir aile ortamı oluşturmak bir gerekliliktir. Bu sayede çocuğun, aile bireylerinin hayatı boyunca yanında olacakları ve onu koruyacaklarına kuvvetle inanması sağlanabilir. Elbette anne ve babaların koruyucu ve güven verici tutumunun altında, çocuğa ailenin güvenli, ancak ailenin olmadığı her yerin güvensiz olduğu mesajı yatmamalıdır. Bu açıdan aile, çocuğun özerkliğini destekleyen, bağımsız davranışlarını ödüllendirebilen bir anlayışa sahip olmalıdır. Bir çocuk için bazen yeni bir eve taşınmak, okul değiştirmek hiç de kolay olmayabilir. Bu noktada aile, bu tür değişimlere girişmeden önce, çocuklarının da fikrini alıp tartışarak demokratik bir ortam yaratırsa, bu tür yaşam olaylarının verebileceği stres azaltılabilir.
KAYNAKÇA
Altınbaş, İ. (2009). Ayrılma Anksiyetesi Tanısı Alan Çocukların Ebeveynlerinin Mizaç ve
Karakter Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Klinik
(Uygulamalı) Psikoloji Anabilim Dalı.
Altınbaş, İ. (2009). Ayrılma Anksiyetesi Tanısı Alan Çocukların Ebeveynlerinin Mizaç ve
Karakter Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Klinik
(Uygulamalı) Psikoloji Anabilim Dalı.
Atlı, Ö. (2011). Panik Bozukluğu Ve Yetişkin Ayrılma Anksiyete Bozukluğu hastalarında
CO2 Duyarlılığı. Uzmanlık Tezi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim
Dalı.
Bolwby, J. (1982). Attachment and loss: Attachment (2nd edition.). NY: Basic Books.
Büküşoğlu, N. (2004). Çocuklarda Okul Fobisi Gelişimine Etki Eden Faktörlerin İncelenmesi.
Ege Pediatri Bülteni, s.125-134.
Işık, E., Taner, Y. (2006). Çocuk Ergen ve Erişkinlerde Anksiyete Bozuklukları. İstanbul:
Asimetrik Paralel Kitabevi.
Kaya, M. M. (2021). AYRILMA KAYGISI BOZUKLUĞU ÜZERİNE BİR İNCELEME.
Sosyal Bilimler Akademi Dergisi, 4(2), 209-220.
Küçükdönük, C. (2015). 3-5 Yaş Arasında Ve Anaokuluna Giden Çocuk Annelerinin Ayrılma
Kaygısı Ve Bağlanma Biçimleri İle Çocuğun Davranışları Ve Ayrılma Kaygısı Arasındaki
İlişki: Bilişsel Esnekliğin Aracı Rolü Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Psikoloji Anabilim Dalı Klinik Psikoloji Bilim Dalı.
Manicavasagar V., Silove D., Curtis J. (2000), Continuities Of Separation Anixety From Early
Life İnto Adulthood, J Anxiety Disord,14,1-18.
Morrıson, J. (2019). DSM-5'i Kolaylaştıran "Klinisyenler İçin Tanı Rehberi". Ankara: Nobel.
Yıldız, C. (2008). Üniversite Öğrencilerinin Geçmişte Yaşadıkları Ayrılık Kaygısı ile
Bağlanma Stilleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Üzerine Bir Araştırma. Yüksek Lisans
Tezi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitimde
Psikolojik Hizmetler Bilim Dalı.