Perşembe, Ekim 9, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

AYNI BEDENDE BİRDEN FAZLA GÖLGE: OKB’NİN KOMORBİDİTELERİ ÜZERİNE

Komorbidite kavramı son yıllarda daha çok kullanılmaya başlanmıştır. Klinisyen Feinstein, 1970 yılında “var olan veya inceleme altındaki bir hastalığa sahip olan hastanın, klinik seyri sırasında ortaya çıkan farklı, ek bir patolojik bozukluk” olarak tanımlamıştır. Psikiyatrik müdahale sırasında neyin çözümleneceğini bilmek, yani seansa bir hedef koymak açısından psikolog için oldukça önemlidir (Mintzer, 1992). Bu durum, hastalık ve semptomların şiddetini, tedavi stratejilerini, tedaviye uyumu ve prognozu (bir hastalığın gelecekteki durumunun öngörülmesi) etkilemektedir. Ayrıca, kişilik bozukluklarının komorbiditesi hastalığın şiddetini artıracağı gibi, prognozu da olumsuz yönde etkileyeceğine dair bulgular mevcuttur (Mavisakalian, 1990). Bu çalışmada OKB’de (Obsesif Kompulsif Bozukluk) görülen komorbiditeler araştırılmaktadır. OKB ile birlikte en fazla görülen komorbiditeler; panik bozukluk, anksiyete bozukluğu, depresyon ve tik bozukluklarıdır. Son yıllarda en fazla anksiyete bozukluğu görülmektedir. Bu tanıların konulabilmesi için yaşamı anlamlı derecede bozmuş olmaları ve DSM-5’e göre altı aydan fazla, OKB teşhisiyle birlikte yaşanan bozukluğun sürmesi gerekmektedir (Kolada, 1994).

OKB Nedir?

OKB, genellikle ergenlik ya da erken yetişkinlik döneminde başlar, ortalama başlangıç yaşı 20-26 yaş arası olarak tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalarda, hastaların %75’inde semptomların 25 yaşından önce başladığı tespit edilmektedir. Bazı çalışmalarda cinsiyet dağılımı eşit çıkarken bazı çalışmalarda kadın oranı erkeklerden fazla çıkmıştır. OKB’li hastalarda alt ve orta sosyo-ekonomik düzeyde kümelendiği görüldü. Aynı zamanda OKB’nin evlenip boşanmış ve bekar kişilerde daha çok görüldüğü tespit edilmiştir (Tynes, LL, 2000).

OKB İle Görülen Sosyal Anksiyete Bozukluğu (SAB)

Aynı zamanda sosyal fobi olarak da adlandırılan Sosyal Anksiyete Bozukluğu, OKB ile sık görülen bir bozukluktur. Genelde çocukluk döneminde başlar ve diğer hastalıklara da eşlik etme riski yüksektir. SAB, aynı zamanda depresyon ve madde kullanımına da teşviki artırabilir. Bu süreçte hem danışanın hem de psikoloğun çok dikkatli olması gerekir; ayrıca gözleme de ihtiyaç vardır. Bazı kaynaklar panik bozukluğu farklı bir başlıkta değerlendirirken, bazı kaynaklar tüm anksiyete bozukluklarını aynı başlıkta yer verir. Örneğin, panik bozukluk OKB ile çok sık görülür. DSM-4’e göre; çarpıntı, kalp atımlarını hissetme veya kalp atışında artma, terleme, titreme ve en önemlisi panik atak geçirme korkusu yaşama belirtileri olarak yer almıştır. OKB ve panik bozukluk birlikte olduğunda; tanı, tedavi ve klinik seyir açısından bazı zorluklar ortaya çıkar. Örneğin, hangi semptomun baskın olduğu, tedavi planlaması, aşırı kaçınma davranışları gibi etkenler önem kazanır (Jennifer, 2022). OKB hastaları, ellerinin çok kirlendiği düşüncesiyle anksiyete bozukluğu yaşayabilir. İstemediği, ona göre pis bir alanda bulunduğunda panik atak geçirme riski yüksektir. Kısacası, OKB obsesyonları tetikleyici olabilir; kişi obsesyonla karşılaştığında aniden yoğun korku ve panik hissi yaşayabilir. Bu tarz vakalarda, uzmanın sadece OKB ile çalışması doğru bir yol değildir; panik semptomlarına da yönelik tedavi planı kullanmalıdır (David S., 2014).

OKB ile Görülen Depresyon

Rasmussen ve arkadaşları, OKB’li hastaların üçte ikisinin yaşamları boyunca en az bir kez depresyon yaşadığını tespit etmiştir. Diğer üçte birinde ise depresyonu, öğrenilmiş çaresizlik veya vazgeçişin bir sonucu olarak değerlendirmektedir. Zitterl ve arkadaşları, depresif obsesif kompulsif bozukluğu olanlarda saldırganlık obsesyonunun; depresif olmayan obsesif kompulsif bozukluğu olanlarda ise kontrol etme, belirli ve tekrarlayıcı kompulsiyonların daha sık görüldüğünü saptamıştır (Pigott, 1994). Özellikle ajite depresyonu olanlarda obsesif kompulsif belirtilere daha sık rastlanmaktadır. Çeşitli epidemiyolojik çalışmalarda, depresif bozuklukların genel popülasyonda %2-5 oranında bulunduğu saptanmıştır. ABD’de yapılan bir epidemiyolojik alan tarama çalışmasına göre, panik bozukluk ve depresyonun yaşam boyu birlikte bulunma olasılığı normalden 11 kat daha fazladır.

OKB İle Görülen Tik Bozukluk

Tikler motor ve vokal olarak ikiye ayrılır. Motor tiklere örnek olarak baş sallama, el hareketleri, bacak titremeleri verilebilir. Vokal tiklere ise boğaz temizleme, ses çıkarma (küfür etme) gibi örnekler verilebilir. Tik bozuklukları kişinin benlik saygısına ve kendilik psikolojisine oldukça zarar veren bir işlev bozukluğudur (Leckman JF, 1997). Tourette Sendromu, motor ve lokal tiklerle senkronize olmuş bir nöropsikiyatrik bozukluktur. Diğer tiklerden farkı motor ve vokalin aynı anda görülmesidir. Genelde başlama yaşı 5-7 yaş aralığındadır (Cohen D, 1994). Erken yaşta başlayan tiklerin daha geç tedavi edildiği gözlemlenmiştir (Carter AS, 1994). Diğer yandan tik bozuklukları ile sık olarak birlikte görülen DEHB ve OKB tedavi önceliği taşırlar. Tik Bozukluğu (TB) ve OKB birlikte görüldüğünde, tedavi süreci tartışmalı bir konudur. Klinik uygulamalarda, tek başına bir tedavi yönteminin yeterli olmayabileceği, bu nedenle farklı ilaç gruplarının birlikte kullanılmasının gerekebileceği bildirilmiştir. Özellikle, Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SSRI’lar) ile nöroleptik ilaçların (antipsikotikler) birlikte kullanımının bazı vakalarda etkili olabileceği öne sürülmektedir. Ancak her bireyin klinik seyri farklı olduğundan, tedavi planı kişiye özgü olarak düzenlenmelidir (Bruun RD, 1997). Tedavisi için kişinin okul hayatındaki insanlar, sosyal çevresi, ailesi bilinçlendirilmelidir. Sağıltımda davranışçı ve destekleyici yaklaşımların yanı sıra en etkin tedavi yöntemlerindendir. İlaç kullanımında ise şizofrenideki kadar ağır değil, düşük doz başlayıp sonrasında yavaş yavaş yükselmek gerekmektedir.

Sonuç

Bu çalışmada Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) ile birlikte görülen başlıca komorbiditeler ele alınmıştır. Bulgular, OKB’nin sıklıkla panik bozukluk, sosyal anksiyete bozukluğu, depresyon ve tik bozuklukları ile birlikte görüldüğünü ortaya koymaktadır. Komorbiditenin varlığı, hem tanı sürecini hem de tedavi planlamasını güçleştirmekte; semptomların şiddeti, tedaviye uyum ve prognoz üzerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Özellikle depresyon ve anksiyete bozukluğu ile birlikte görüldüğünde, klinik seyir daha karmaşık bir hâl almakta ve multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Ayrıca, bazı vakalarda seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar) ile nöroleptik ilaçların birlikte kullanımının etkili olabileceği bildirilmektedir. Sonuç olarak, OKB’ye eşlik eden komorbiditelerin göz önünde bulundurulması, hem klinik değerlendirme hem de tedavi sürecinin başarısı açısından kritik öneme sahiptir. Bu bağlamda, konunun daha iyi anlaşılması için “Takıntılar” (The Aviator) filmi de önerilebilir; film, obsesif kompulsif bozukluğun bireyin yaşamını ve işlevselliğini nasıl etkileyebileceğine dair güçlü bir sinemasal örnek sunmaktadır.

REFERANSLAR

Tamam, L., Saygili, M., & Ünal, M. (2003). Obsesif kompulsif bozukluğu olan hastalarda diğer anksiyete bozukluklarının komorbiditesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 4, 69-80.
BAKIŞ, G. B. ANKSİYETE BOZUKLUKLARINA.
Yaluğ, İ., Kocabaşoğlu, N., Aydoğan, G., & Günel, B. (2003). Obsesif kompulsif bozukluk ve panik bozuklukta depresyon ve kişilik bozukluğu komorbiditesi. Düşünen Adam: Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi, 16(1), 28-34.
ÖZDEMİR, D. F., & ÜNAL, F. (2006). Tik Bozuklukları. Turkiye Klinikleri J Pediatr Sci, 2(8), 31-34.
Cohen D, Leckman JF. Developmental psychopathology and neurobiology of Tourette’s Syndrome. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1994;33:2-15.
Bruun RD, Budman CL. The course and prognosis of Tourette syndrome. Neurol Clin 1997;15:291-8.
Carter AS, Pauls DL, Leckman JF. A prospective longitudinal study of Gilles de la Tourette’s syndrome. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1994;33:377-85.
Amerikan Psikiyatri Birliği. Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı. Dördüncü baskı (DSM-IV), Amerikan Psikiyatri Birliği, Washington, DC, 1994’ten, çeviri editörü Köroğlu E. Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1998.

Çağla Gül Çalışkan
Çağla Gül Çalışkan
Çağla Gül Çalışkan, İstanbul Rumeli Üniversitesinde 2. Sınıf İngilizce psikoloji bölümü okumaktadır. Genç Psikologlar Dayanışma Platformu ve Türk psikologlar Derneği Öğrenci Biriminde görev almıştır. Bu görevler arasında mesleki bilgilendirme komisyonu ekip liderliği, sosyal etkinlik ekip liderliği ve sosyal sorumluluk ekip üyeliği vardır. Ayrıca Psiko-hayat Eğitim Ve Danışmanlıkta gönüllü olarak staj yapmıştır. Yaratıcı Drama ve Çocuk Değerlendirme Testleri Sertifikasına sahip olan yazar, psikoloji bilimini ve kendini geliştirmeyi sevmektedir. Yazarlık alanındaki deneyimleri ise Psikoloji dersleri sayesindedir. Aldığı Akademik yazı dersinde makale yazmayı öğrenmiş . Literatür taramaları, film analizi yazıları ve deney önerileri yazmıştır, psikoloji bilimini seven yazar bu alanı ve kendini geliştirmeye devam edecektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar