Perşembe, Mayıs 22, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Aynadaki Düşman: Ergenlerde Beden Algısı ve Yeme Bozuklukları

Ergenlik, bireyin yaşam yolculuğunda en karmaşık ve hassas dönemlerden biridir. Hem bedensel değişimlerin hem de duygusal dalgalanmaların yoğun olarak yaşandığı bu geçiş süreci, gençlerin kendilerini tanımaya çalıştıkları bir kimlik arayışını da beraberinde getirir. Ancak bu yolculuk her zaman sağlıklı bir şekilde ilerlemeyebilir. Özellikle beden algısı etrafında şekillenen olumsuz düşünceler, bazı gençlerde yeme davranışlarının bozulmasına yol açabilir. Yeme bozuklukları, sadece fiziksel sağlıkla değil, aynı zamanda benlik algısı, duygusal denge ve sosyal ilişkilerle doğrudan bağlantılı ciddi bir ruh sağlığı sorunudur.

Yeme Bozukluklarının Görünümleri

Yeme bozuklukları, bireylerin yeme alışkanlıklarında ortaya çıkan kontrolsüzlük veya aşırı kontrol eğilimiyle karakterizedir. Bu bozukluklar, genellikle ergenlik döneminde başlar ve erken fark edilmediğinde uzun yıllar sürebilir. En sık karşılaşılan türler şunlardır:

  • Anoreksiya Nervoza: Kişi, kilo alma korkusu nedeniyle neredeyse hiçbir şey yemez ya da çok kısıtlı beslenir. Vücut kütle indeksi çok düşük olmasına rağmen kendisini hâlâ kilolu görür. Bu bozukluk, yaşamı tehdit edecek düzeyde kilo kaybına neden olabilir.  
  • Bulimiya Nervoza: Birey kontrolsüzce yemek yedikten sonra telafi amacıyla kusar, laksatif kullanır ya da aşırı egzersiz yapar. Bu döngü hem fiziksel hem psikolojik olarak ciddi hasarlara yol açar.  
  • Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu: Kişi kısa süre içinde aşırı miktarda yiyecek tüketir ancak ardından herhangi bir telafi davranışında bulunmaz. Bu durum genellikle utanç, suçluluk ve kilo artışı ile sonuçlanır.

Bu bozuklukların dışa vurumu farklı olsa da özünde ortak bir duygusal ve bilişsel bozulma barındırır: bedenin kontrol altına alınmasıyla yaşama dair kaygıların yönetilmesi çabası.

Neden Bu Kadar Yaygınlaşıyor?

Yeme bozukluklarının ergenlerde yaygınlaşmasının altında çok sayıda neden yatmaktadır. Bunlar bireysel farklılıklardan çevresel etkilenmelere kadar geniş bir yelpazeye yayılır.

Psikolojik Etkenler

Ergenlerde yeme bozuklukları çoğu zaman duygusal düzenleme sorunlarının bir dışavurumudur. Özsaygı düşüklüğü, mükemmeliyetçilik eğilimi, kontrol kaybı korkusu ya da travmatik deneyimler, yeme davranışlarını etkileyebilir. Beden algısı, ergen için dış dünyanın beklentilerine uyum sağlamaya çalıştığı bir sahneye dönüşebilir. Kendi bedenini kontrol altında tutmak, bazı gençlerde içsel karmaşayı bastırmanın bir yolu hâline gelir.

Aile Dinamikleri

Aile içindeki iletişim tarzı, beklentiler ve tutumlar, yeme bozukluklarının gelişiminde önemli rol oynar. Aşırı eleştirel ebeveynler, yüksek başarı beklentileri, duygusal ihmal ya da aşırı koruyuculuk, çocuğun beden algısı ve benlik değeri üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.

Toplumsal ve Kültürel Baskılar

Günümüzde medya, özellikle sosyal medya platformları, gençlerin beden algısını güçlü biçimde şekillendirmektedir. Filtrelenmiş bedenler, “ideal” güzellik ölçütleri, takipçi sayısıyla ilişkilendirilen değer yargıları, gençlerin gerçekçi olmayan beklentilere kapılmasına neden olabilir. Aynada gördüğü görüntüyle sosyal medyada karşılaştığı “kusursuz” bedenler arasında fark gören genç, kendi bedenine yönelik hoşnutsuzluk geliştirebilir.

Belirtileri Nasıl Anlaşılır?

Yeme bozuklukları, çoğu zaman sessiz ilerler. Gencin doğrudan “Yemekle ilgili problem yaşıyorum” demesi beklenmez. Ancak bazı davranışsal ipuçları bu sürecin işaretçisi olabilir:

  • Sürekli kalori hesabı yapma  
  • Sık sık diyet uygulama girişimleri  
  • Aynaya bakarken rahatsızlık duyma veya beden algısıyla ilgili olumsuz ifadeler kullanma  
  • Sosyal ortamlarda yemek yemekten kaçınma  
  • Yedikten hemen sonra tuvalete gitme alışkanlığı  
  • Yemek yedikten sonra suçluluk hissi

Bu belirtiler, özellikle duygusal değişimlerle birlikte gözlemleniyorsa, altta yatan bir yeme bozukluğu ihtimali düşünülmelidir.

Erken Müdahale Neden Hayati?

Yeme bozuklukları sadece yeme davranışına yönelik bir sorun değildir; temelinde beden algısı, duygusal düzenleme ve çevresel etkileşimlerdeki aksaklıklar yer alır. Bu nedenle tedavi süreci de sadece kilo aldırmaya ya da yeme alışkanlıklarını değiştirmeye odaklanmamalıdır.

Erken dönemde fark edilen bozuk asentlikler, daha kısa sürede ve daha az kalıcı hasarla tedavi edilebilir. Psikoterapi, bu süreçte önemli bir araçtır. Özellikle bilişsel davranışçı terapi, beden algısı üzerindeki çarpıtılmış düşünceleri yeniden yapılandırmada etkili bir yöntem olarak öne çıkar. Aile terapisi ise gençle birlikte tüm sistemin iyileşmesine katkı sağlar.

Önleyici Yaklaşımlar Mümkün mü?

Elbette. Yeme bozukluklarını önlemek için toplumsal ve bireysel düzeyde çeşitli adımlar atılabilir. Bunlar arasında:

  • Çocuklara erken yaşta beden çeşitliliğinin öğretilmesi  
  • Ebeveynlerin yemekle ve beden algısıyla ilgili mesajlarında özenli olması  
  • Medya okuryazarlığının geliştirilmesi  
  • Okullarda beden algısı, özsaygı ve duygusal dayanıklılık konularında rehberlik çalışmaları yapılması  
  • Spor ya da sanat gibi yapılandırılmış etkinliklerle gençlerin benlik değeri güçlendirilmesi

Sonuç: Sadece Yemek Değil, Kimlik Meselesi

Yeme bozuklukları, gençlerin yalnızca nasıl beslendikleriyle değil; nasıl hissettikleri, nasıl algılandıkları ve kim olmak istedikleriyle ilgilidir. Bu nedenle sorunun çözümünde yalnızca bireyi değil, çevresini de içine alan bir farkındalık gerekir. Ergenin aynaya baktığında kendisinde düşman değil, bir bütünlük ve değer görmesi; bunu sağlayan bir toplum yapısı inşa edilmesiyle mümkündür.

İpek Kıran
İpek Kıran
Uzman Psikolog İpek Kıran, İngilizce psikoloji lisans eğitimi sırasında öğrenci değişim programıyla Belçika Lessius Üniversitesi’nde eğitim görmüştür. Uygulamalı psikoloji yüksek lisans mezunudur. Kişisel ve mesleki gelişimi ile ilgili birçok eğitime katılmış ve seminerler vermiştir. İstanbul Psikodrama Enstitüsü’nden, Co-Psikodramatist ünvanını almıştır. Yapılan Uluslararası Psikodrama tanım yarışmasında Mansiyon ödülünü kazanmıştır. “21.Yy’da Psikodrama” kitabında yapmış olduğu çeviri bölümü yer almaktadır. Kurucusu olduğu İzmir Dafne Psikoloji’de ağırlıklı olarak Emdr 2. Düzey, Aile Danışmanlığı, Pass Bilişsel Müdahale Programı, Çocuk Merkezli Oyun Terapisi, Sanat Terapisi, Bilişsel Davranışçı Terapi ekolleri ile çalışmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar