Aşk, tek hecelik bir sözcük olmasına rağmen insanlık tarihinde çok merak edilmiş ve üzerine araştırmalar yapılmış duygulardan biridir. Güçlü bir duygu olmakla birlikte aşkın yaşı ve algılanma biçiminin yaşa bağlı olarak değişim gösterdiğini söylemek mümkündür. Peki aşkın yaşı var mıdır? Bu soru; gerek günlük yaşamda, gerek bilimsel makalelerde büyük bir alanı kapsamaktadır. Kişiler arası ilişkilerde aşk sadece gençlik dönemlerine özgü yoğun bir deneyim olarak algılansa da psikoloji aşkın belli bir kesime hitap eden değil, tüm yaş gruplarında farklı şekillerde algılanan ve yaşanan bir duygu olduğunu ortaya koymuştur. Psikolojiye göre insan, yaşam döngüsü boyunca farklı gelişim dönemlerinde aşka farklı anlamlar yükler ve aşkı bu doğrultuda yaşar.
Aşk; yaşam boyu gelişim perspektifi ele alınarak incelendiğinde çocukluk, ergenlik, genç yetişkinlik, orta yetişkinlik ve ileri yetişkinlik olarak ayrıma uğrar.
1. Çocukluk Dönemi
Çocukluk dönemi, bireyin sevgiyi ve yakınlığı yeni yeni tanımaya ve anlamlandırmaya çalıştığı evredir. Çocuk, bu sevgi ve yakınlığı genellikle ilk olarak bakım vereniyle deneyimler. Çocukluk döneminde kurulan bu bağlar, bireyin sonraki gelişim evrelerinde bağlanma stillerinin, yakın ilişkilerinin temelini oluşturur. Bu dönemlerde çocuklar tarafından “aşk” olarak nitelendirilen duygu aslında romantik bir aşk olmaktan ziyade hayranlık ve yakınlığı ifade etmektedir. Bu dönemde yakın ilişkiler genellikle oyun ve paylaşım üzerinden kurulur (Martorell, 2024).
2. Ergenlik Dönemi
Ergenlik dönemi, çocukluk ve yetişkinlik arasında köprü kuran bir gelişim dönemidir. Ergenlik döneminde bireyin kimlik arayışının yoğun olması sebebiyle aşk, karmaşık duyguları ve olayları beraberinde getirebilir (Erikson, 1968). Bu dönemde aşk, içinde şiddetli tutkuyu ve heyecanı barındıran bir yolculuk olarak deneyimlenir. Bu süreçte yaşanan aşklar genellikle kısa süre içerisinde birden çok duyguyu içinde barındıran tutkulu deneyimlerdir. Tam olarak yetişkinlik dönemine ulaşılmamış olması nedeniyle kişi kendini tozpembe bulutların üzerinde görür ve aşk yaşadığı kişiyi bu doğrultuda idealize eder. Gerçeklerle yüzleşildiğinde ise sonuç çoğu zaman hayal kırıklığıdır. Sonuç olarak ergenlikte yaşanan aşklarda algılanan tutku, heyecan gibi duygular ne kadar yoğunsa sancıları da aynı yoğunlukta hissedilir.
3. Genç Yetişkinlik Dönemi
Ergenlik döneminden farklı olarak bu dönemde birey kimliğini büyük ölçüde şekillendirmiş ve uzun soluklu ilişkilere kısmen hazır hale gelmiştir. Bu dönemde bireyin aşk konusunda temel amacı kimliğini paylaşmak ve güvene dayalı bir ilişki kurmaktır (Papalia ve arkadaşları, 2024). Bireyler bu dönemde çoğunlukla ergenlik döneminin aksine sadece tutkuya bağlı kalmak yerine yakınlık ve bağlılık gibi konulara daha çok önem verir fakat yüzeysel veya derin ilişkiler kurmak her alanda olduğu gibi bireysel farklılıklara göre değişmektedir. Bu evrede bireyler aşkı, yaşamı başkasıyla paylaşmak olarak algılarlar.
4. Orta Yetişkinlik Dönemi
Bu dönemde aşk sorumluluk ve dayanışma üzerine kuruludur. Yaklaşık 40–65 yaş arasını kapsayan bu evrede bireyler iş, aile kurma gibi toplumsal konular üzerine eğilmektedir. Aile yaşamı, çocuk yetiştirme gibi sorumluluklarla karakterize bir dönem olduğunu söyleyebilmek mümkündür. Bu dönemde tutku ve heyecan duyguları artık yerini güven, sadakat ve bağlılık gibi daha durağan duygulara bırakır ve bireyler birbirine bu duygularla bağlanır. Bu bağın sürdürülebilirliği ise bireylerin bu dönemde sırtına yüklenen yeni sorumluluklar karşısında birbirine destek olması ile ilişkilendirilebilir.
5. İleri Yetişkinlik Dönemi
İleri yetişkinlik dönemi 65 yaş ve sonrasını kapsar. Bu dönemde aşk yoldaşlık ve paylaşım üzerine kuruludur. İlk dönemlerdeki heyecan, tutku ve çekim gibi duygular yerini huzur, bağlılık ve dostluk ile dolu bir bağa bırakır (Santrock, 2018). Gelişimsel olarak ise birey geçmiş yaşamını inceleyerek hayatının anlamını sorgular, kimliğini bütünleştirme çabası içine girer.
Partnerler için aşkın asıl amacı yalnızlığı gidermek ve karşılıklı bakımdır. Bu yaşlarda aşk çoğunlukla şefkat temelli bir ilişki biçiminde görülür.
Sonuç
Aşk, gelişim psikolojisi perspektifinden incelendiğinde aşkın belirli bir yaşının ya da döneminin olmadığını söylemek mümkündür. Çoğu zaman düşünülenin aksine aşk, sadece gençlik dönemlerine hitap eden bir kavram olmadığı gibi farklı yaş gruplarında farklı şekillerde algılanan bir duygudur ve her yaşta çok kıymetlidir. Her yaş döneminin kendine özgü farklı görevleri vardır ve bireyler bu görevleri tamamlama çabasıyla hayatını sürdürür. Bu durum ilişkilere de yansıdığı için farklı yaş gruplarındaki bireylerin aşkı algılama ve yaşama şekli bazı farklılıklar göstermektedir.
Erken yaş dönemlerinde aşk tutku ve heyecan üzerine kuruluyken bu duyguların daha ileri yaşlarda daha durağan duygulara yerini bırakma sebebi bu yüzdendir. Sonuç olarak “Aşkın yaşı kaçtır?” sorusunun belirli bir cevabı yoktur. Aşk, aynı bireylerin gelişim dönemleri gibi sürekli değişim ve dönüşüm halinde varlığını sürdürür. Bu konuda asıl kıymetli olan ise aşkın farklı yaş dönemlerindeki değişim ve dönüşümlerini anlamak, buna uyum sağlayabilmektir.
Kaynakça
Erikson, E. H. (1968). Identity: Youth and crisis (128-171). New York: W. W. Norton & Company.
Erikson, E. H. (1982). The life cycle completed. New York: W. W. Norton & Company.
Papalia, D. E., Martorell, G., & Feldman, R. D. (2014). Experience human development (400-460). New York: McGraw-Hill.
Santrock, J. W. (2018). Life-span development (350-420, 440-500). New York: McGraw-Hill Education.