İnsanlar, başkalarıyla birlikte var olan ve yakın ilişkiler yaşayan sosyal varlıklardır. Yakın ilişki veya aşk, bir insanın diğerine duyduğu belli bir duyguyu belirtmek için kullanılmaktadır. Burada önemli olan aşk için mutlaka bir ‘diğer’ kişinin olması gerektiğidir. Aşk; yakınlık (intimacy), bağlanma/içsel yatırım yapma (attachment), güven, saygı ve sevgi gibi duyguları beraberinde getirmektedir. Bu duyguyu insanlar hayatlarında mutlaka en az bir kez yaşadığı ya da yaşamayı umut ettiği bir duygusal durumdur. Aşk psikolojisi, çok uzun süreden beri başta edebiyat olmak üzere birçok sanata konu olmuştur. Ayrıca son 30 yıldır da psikoloji literatüründe çokça işlenmiştir. Aşkın tek bir tanımı olduğunu söylemek doğru olmaz, bu tanım kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Aşka ilişkin farklı kuramcılar farklı tanımlar yapmışlardır. Freud aşkı, cinselliğin yüceltilmesi olarak; Harlow, bağlanma davranışı olarak; Fromm ise ilgi, sorumluluk, saygı ve anlayış olarak tanımlamıştır.
Üçgen Aşk Kuramı
Sternberg’e göre aşk; yakınlık, tutku ve bağlılık öğeleri olan bir kavramdır. Bu üç öğe, bir üçgenin üç açısındaki her bir noktaya denk gelmektedir. Bu sebeple, Sternberg’in kuramı “Üçgen Aşk Kuramı” olarak adlandırılmıştır. Bu kuramda yakınlık, kişiler arasındaki yakınlığı, karşılıklı anlayışı, iletişimi ve duygusal açıdan sevgiliye bağlı olma duygularını içermektedir. Bu duygular, çiftler arasındaki sıcak bir aşk ilişkisi yaşamalarını destekleyen duygulardır. Bir aşk ilişkisinde önemli olan tutku; romantizm, fiziksel çekicilik, cinsellik ve beğenme gibi davranışlardır. Bu davranışlar da çiftler arasındaki bağlanmayı oluşturur. Bağlanmanın anlamı, bireyin birine aşık olduğuna karar vermesiyken, uzun dönemde kendini aşka adaması olarak tanımlanır. Bazen bu böyle olmayabilir tabii; çiftler birbirine gerçek aşk duygusu beslemese de o kişiye bağlı olduğunu hissedebilir ya da tam tersi bağlı olduğunu hissetmese de ona gerçek aşk besleyebilir. Üçgen Aşk Kuramı’nda üç temel birleşen vardır: tutku, yakınlık ve bağlılık.
Peki Bunun Aşk Olduğunu Nasıl Anlarsın?
Herkes ‘ilk görüşte aşk’ cümlesini mutlaka kurmuştur. İki yabancı birbirini görür, karnında kelebekler uçuşur, bir anda bağ hisseder ve bu ani çekim onları ömür boyu sürecek bir ilişkiye götürecek gibi hissederler. Bu tür duyguları yaşayan kişiler, aşık olduğunu tanımlarlar. Peki ilişki hikayesi yavaş, adım adım başlayanlar? Kendinize ‘acaba ben aşık mıyım’ sorusunu soruyor musunuz? Bazı insanlar ilk görüşte aşka inanırken, bazıları buna önem vermezler. Siz inanıyor olun veya olmayın, yapılan araştırmaya göre, ilk görüşte aşk diye adlandırılan şey çok güçlü bir çekim ve ilişkiye açık olma hâlidir. Romantik ilişkiler ise daha kapsamlıdır ve genellikle bir anda değil, zamanla gelişir.
Bahsettiğimiz Üçgen Aşk Kuramı’na göre üç birleşen ile kendimize bazı sorular sorabiliriz. Bu sorular, kişiye nasıl bir aşk beslediğimizi ya da aşık olup olmadığımızı ortaya çıkarabilir. Ancak bazı önemli notlarım da yazının devamında olacak. Öncelikle gelin bu sorulara bakalım:
Kuramın ilk birleşeni olan tutku ile ilgili sorular:
-
Bu kişiyi ne sıklıkla düşünüyorsunuz?
-
Yanında olmadığında onu özlüyor musunuz?
-
Onu gördüğünüzde heyecan, coşku veya fiziksel uyarılma hissediyor musunuz?
Kuramın ikinci birleşeni olan yakınlık ile ilgili sorular:
4. Bu kişiye ne kadar yakın hissediyorsunuz?
5. Duygularınızı ve düşüncelerinizi ne kadar paylaşıyorsunuz?
6. Karşılıklı anlayış düzeyiniz ne durumda?
Kuramın üçüncü birleşeni olan bağlılık ile ilgili sorular:
7. Onunla ilgilenmek, sorumluluğunu alma duygunuz yüksek mi?
8. Bu ilişki için ‘tamamen içindeyim’ diyebiliyor musunuz?
Bu soruları kendinize sordunuz diyelim; hangisi önemli veya değil diye de düşünüyor olabilirsiniz. Ancak, Sternberg’e göre ‘tam anlamıyla aşk’, bu üç birleşenin de olduğu bir sevgidir. Yani tek bir birleşenin var olduğu ilişki yeterli değildir. Örneğin, tutku birleşeni genelde cinsel çekimle ilgilidir. Aşk için gerekli olabilir ancak gerçek sevgi için yeterli değildir. Çünkü bu cinsel çekim kısa süreli olabilir. Ya da yakınlık birleşeni, karşındakine yakın olmayla ilgilidir; ancak bu arkadaşlıklarda da görülebilir, yani gerçek bir sevgi için yine yeterli değil.
Sonuç: Aşık Mıyım?
Bu sorunun net bir ‘evet’ veya ‘hayır’ cevabı olmayabilir. Sonuç olarak, tüm bu birleşenleri içeren tek bir soruyu sorabiliriz kendimize: “Bu kişiye ne kadar aşık hissediyorum ve bu ilişki, duygusal ihtiyaçlarımı ne ölçüde karşılıyor?” Aşk, zaman içinde gelişen bir duygudur. Hızlı başlayan, yani ilk görüşte aşk olması gerekmez; yavaş ve adım adım ilerleyen bir aşk da değerlidir. Önemli olan, ilişki içinde duygularınızın ne şekilde karşılandığı, yakın ve sürdürülebilir olmasıdır.