Anksiyete veya bilinen adıyla kaygı günlük hayatın maalesef kaçınılmaz bir parçası. Gündelik hayatta çalışma şartları, eğitimdeki zorluklar, ekonomik koşullar, aile – arkadaş – romantik ilişkiler gibi bir sürü etken kaygı yaratan birer faktördür. Hepimizin iş yerinde “Acaba performansım yeterince iyi mi? Diğerleri kadar iyi yapamadım mı?” gibi endişeleri olmaktadır. Hangi üniversitede nasıl bir bölüm okusam? İş bulabilecek miyim? Geçinebilecek miyim? Eşim benle eskisi kadar ilgilenmiyor, ilişkimiz heyecanını yitirdi mi? Ne yaparsam beni daha çok severler? Ailem beni neden anlamıyor veya arkamda durmuyor? Asla arkadaşlarım kadar iyi olamayacağım. Güvende, mutlu ve tatminkâr bir ilişkim olmayacak… Bu liste daha uzar gider. Herkesin farklı konularda ve farklı düzeylerde onlarca kaygısı olabilir. Ve insanlar bu kaygı düzeyini kontrol edemeyecekleri bir yere geldiklerinde bir ruh sağlığı uzmanına başvururlar. Bazen kaygının kendisinden şikâyet ederler bazense yıllardır kaygılanıyor olmanın getirdiği yorgunluk, bıkmışlık ve çaresizlik hisleriyle başvururlar. Destek almak istediklerinde ise amaçları genelde bu kaygıdan tamamen kurtulmaktır. Peki böyle bir şey mümkün müdür? Bu yazıda bunu konuşuyor olacağız.
The Center For Generational Kinetics tarafından 31 Mart 2025’te yapılan bir ankette özellikle gençlerin yaygın bir kaygı ve endişe içinde oldukları ortaya konmuştur. Bu kaygı hissi Z Kuşağı ve milenyumlarda en yüksekte olarak bulgulanmıştır. Bu oran %62’dir (Kinetics, 2025). Göründüğü üzere kaygı çoğu insan için günlük hayatın bir parçasıdır. Olan her olay veya yaşanan her durumda kafanın içinde bu durumu olabilecek en sert şekilde eleştiren bir iç ses: kaygı.
Kaygınız İşe Yarıyor Mu?
Kesin bir temel dayanmasa da bir günde zihnimizden yaklaşık 60 bin ila 80 bin arasında düşünce geçtiği tahmin edilmektedir. Ve bunların birçoğu tekrarlayan olumsuz düşüncelerdir. İç ses hem acımasız hem de konuşkan olabiliyor. Peki hiç bu iç sese kulak vererek endişeye kapıldığınız ama o an geldiğinde bunun o kadar da kötü olmadığını fark ettiğiniz oldu mu? Aylarca kaygıdan uyuyamadığınız üniversite sınavının ilk beş dakikasından sonrası sanki daha önce onlarcasına girdiğiniz denemelerden biriymiş gibi geldi mi hiç? Ya da yeni başladığınız ve kabul görmeyeceğinizden korktuğunuz bir işte gayet de başarılı olduğunuz ve sevildiğiniz oldu mu? Bu zamanlarda kaygılanmak size ne kazandırdı? Peki sizden ne götürdü? O süreci daha sakin, daha az kaygıyla geçirmiş olsaydınız sonuç farklı olur muydu? Kaygınız geleceğinizi değiştirdi mi yoksa o anınızı zehir mi etti?
Kaygı Tam Olarak Nedir?
Kaygı geçmiş veya gelecek hakkında çoğunlukla felaket senaryolarından oluşan filmdir. Kaygı, size sürekli kural koyan, sizi korumak ve kontrol etmek isteyen ama bazen çok acımasız olabilen bir ebeveyne benzer. Nasıl ki ebeveynler, bazen çekilmez özellikleri olsa da hayatımızda gerekli ve önemliyse kaygı da gerekli ve önemlidir. Ve evet, kaygıdan tamamen kurtulmak mümkün değildir. Ve doğrusu sağlıklı da değildir. Dolayısıyla terapide kaygıdan kurtulmak gerçekçi bir amaç da olmayacaktır. Kaygının bir işlevi vardır. Kaygı alarmda olmamızı, tetikte durmamızı, hazırlık yapmamızı ister. Yaşayabilmemizi yaşayamama kaygısına borçluyuz. Yani aslında kaygı bir düzeye kadar hayati öneme sahip önemli bir duygudur. Aslında her şey zehirdir, önemli olan dozdur.
Peki Kaygıyla Nasıl Baş Edebiliriz?
Kaygının da diğer bütün duygular gibi bir duygu olduğunu kabul etmekle başlayabiliriz. Dolayısıyla baş etmek doğru bir kelime değil. Duygularla baş etmeye çalışmak fırtınaya yumruk atmak gibidir. Ne yapabiliriz? Bütün duygular gibi kaygıyı hissettiğinizde birkaç saniye durun. Şu anda ne hissettiğinizi anlamaya çalışın. Kaygıysa kaygı, korkuysa korku veya öfke… Şu anda neden böyle hissediyorsunuz? Kaygınız size bir mesaj vermek istiyorsa bu mesaj şu anda ne olurdu? Büyük bir belirsizlik var, ne yapacağımı bilmiyorum. Kaygınız şu anda size bir şeylerin yolunda gitmediğini veya gitmeyeceğini söylüyor olabilir. Bunu duyun, dinleyin ve anlamaya çalışın. Ama sorgulamadan kabul etmeyin. Kaygınız aşırı korumacı davranıyor olabilir. Gerçekten şu anda yolunda gitmeyen bir şey var mı? Kaygınız haklı mı? Değilse ve her şey kontrolünüz altındaysa öyleyse derin bir nefes alın ve sizi sakinleştirecek bir şey yapın: kısa bir yürüyüş iyi bir seçenek olabilir. Eğer haklıysa ve gerçekten de belirsizlik varsa o zaman derin bir nefes alın. Kendinize şunu sorun; bu belirsizlik içerisinde ben şu anda kaygılanmak dışında ne yapabilirim ki bu kaygı hissi azalsın? Neyi kontrol edebilirim? Buna verdiğiniz cevapla ufak bir program oluşturabilirsiniz. Üniversiteye yerleşip yerleşemeyeceğimi bilmiyorum. Belirsizlik var. Ama ben şu an bu belirsizlik içinde ders çalışabilirim, bölüm ve iş olanaklarını araştırabilirim.
Şemsiyen Varsa Yağmurdan Korkma
Şunu unutmamakta fayda var: doğduğunuz andan şu ana kadar hissettiğiniz hiçbir duygu ve düşünce kalıcı olmadı. Neden bu kez farklı olsun? Bu kaygı neden sonsuza kadar kalsın? Bir süre misafir olacak ve gidecek bu duygu da. Size bir mesajı var. Bir işlevi var. Ve bu mesajı size vermeden gitmeyecek. Bazen verse de biraz daha kalacak. İzin verin kalsın. Ama alacağınızı, o önemli mesajı aldıysanız ve haritanızı çizdiyseniz o duygu orada misafirken siz işinize devam edin. Kaygıyla, korkuyla yapın yapacağınızı. Onlarla baş etmeye çalışmayın, kabul edin ve dinleyin! Fırtına ile yumruklaşmanın mantığı ve getirisi yok. Evde oturup dinmesini beklemek, şemsiye veya yağmurlukla işine devam etmek gibi seçenekleriniz var.
Kaynakça
Kinetics, T. C. (2025, Mart 31). Majority of Gen Z and millennials are in a ‘constant state of worry’: survey. New York Post: https://nypost.com/2025/03/31/health/majority-of-gen-z-and-millennials-are-in-a-constant-state-of-worry-survey/