Sağlıklı bilişsel işleve sahip bireylerde hatırlamanın, kurulan bağ ile ilişkisini; unutmak dendiğinde akla ilk gelen hastalıklardan biri olan Alzheimer üzerinden gözlemledim. Ve şu soru belirdi: Kopan bağın merhemi vefa olabilir mi?
Bazen kavramları ve kelime kökenlerini sorgulamak, karanlığa bir meşale tutabilir. Canım anneannem ve onunla aynı yolda yürüyen tüm demans hastalarının anısına, empati ve bağlanma duygularının ışığında…
1. Kısaca: Yas ve Alzheimer Nedir
Hayatta stabil kalan, değişime uğramayan çok az şey vardır. Galaksilerden yer kabuğunun derinliklerine, ırmaklardan insanlara kadar her şey doğar, değişir, ölür. Ölüm ve kaybın ardından yas açığa çıkar. Ancak yas yalnızca varlıkların kendisiyle değil, onlara atfettiğimiz anlamlarla da şekillenir. Bu nedenle yas, sadece fiziksel olarak var olana artık ulaşamamakla sınırlı değildir; soyut kavramların kaybını da kapsar. İnsan bazen ulaşamadığı bir hedefin, bazen yitirdiği umudun, kimi zaman da başkalarına dair gerçekleşmeyen beklentilerinin ya da kırmızı bisikletinin yasını tutabilir. Yas, bir yapboz gibidir; kaybedilen parçalar ne kadar çok ve anlamlıysa, duyulan acı da o kadar derin olabilir (Humphrey, 2021, s. 20).
Alzheimer, demansın en yaygın türüdür ve tanı alan bireylerde damarsal ve dejeneratif düzeyde bir bozulma süreci görülür. Basitçe ifade etmek gerekirse, Alzheimer’da ilk yıkım beyinde başlar. Beyin hücreleri zamanla işlevini yitirir, yenilenemez ve var olanlar da ölür. Bu yıkımın şiddetine bağlı olarak zihinsel ve fiziksel yaşam becerileri zamanla azalır. İlk belirtiler genellikle kısa süreli bellekte görülür; kişi yakın zamanı hatırlamakta zorlanır. Semptomlar zamanla artar ve unutkanlık, güncel anılardan geçmişe doğru ilerler. Son evrede birey, işlevlerinin büyük bir bölümünü yitirmiş olur ve tam zamanlı bakıma ihtiyaç duyar (Akyar & Akdemir, 2009).
2. Alzheimer’da Yasın Çok Katmanlı Doğası
A. Kaybederken Yaşamak: Alzheimer’ın İçsel Yası
Alzheimer’da yas çok boyutlu bir süreçtir. Alzheimer’da bir yaşamın tüm izlerinin parça parça kaybolması da bir kayıptır. Bu süreçte yas, yalnızca yakınlar tarafından değil, kişinin kendisi tarafından da yaşanabilir. Alzheimer, kişi için bir yaslar silsilesidir: kişi yaşarken zamanla çocuklarını, eşini, anılarını, kendine bakım verme yetisini, fiziksel kuvvetini birer birer unutmakta ve yitirmektedir (Doka, 2010).
Still Alice filminde, başlangıç evresinde Alzheimer yaşayan Alice, yaşadığı durumu “sanki içimden bir şey kopup gidiyor gibi…” sözleriyle tanımlar ve büyük bir hüzün ile “hayatım boyunca uğruna çalıştığım her şey elimden gidiyor” der (Glatzer & Westmoreland, 2014).
Ben unutulduğum anlarda dahi, anneannemin gözlerinde beni çıkarmaya çalışan, tanıyan ama isimlendiremeyen o ifadeye tanık oldum. Anneannem yasını ifade edecek düşünce ve kelimeleri yitirmişti; ancak yas anneannemin gözlerindeydi. Unutmak, hastanın bilinçli bir seçimi değildir. O da yaşadığı ancak anlam veremediği bu durumun yasını her yıkımla hisseder, fakat bu yas duygusunu adlandıracak düşünce ve kelimeleri çoğu zaman yitirmiştir.
Alzheimer hastalarına öfke, hırçınlık, durgunluk duyguları sık eşlik eder; depresyon tanısı alabilirler (Geldmacher & Whitehouse, 1997). Yas ve depresyon süreçleri benzerlik gösterebilir; ancak iyi ayırt edilmelidir (Worden, 2009). Hatırlama sürecinin zorluklarına rağmen, onlara bu gözle bakmak yaşadıkları acıyı anlamlandırmamıza yardım edebilir.
B. Unutulurken Unutan Olmak: Alzheimer Yakınlarının Yası
Anneannemin yas sürecinde pek çok kişinin dilinde bir teselli vardı: “İlerleseydi daha çok acı çekecekti.” Bu avuntu, teselli kimeydi? Yoksa anneannem Alzheimer teşhisi ile çoktan pek çok kişi tarafından yası tutulmuş biri miydi? İnsan sevinirken aynı anda üzülemez miydi?
Still Alice filminde de görüldüğü gibi tanı alan bireyin yakınları durumu ilk olarak inkâr savunma mekanizmasıyla karşılar (Glatzer & Westmoreland, 2014). Bu hastalık zamanla umudun kaybına da yol açabilir. İnkâr ve umudun tükenmesi sürecine rol kayıpları eşlik edebilir. Bizi başkasının belleğinde var eden nöronların yıkımı, unutulanın rol kaybına yol açabilir.
Anneannemin onu unuttuğunu fark eden insanlar, zamanla birer birer gelmemeye başladı. Kimisi kardeş, kimisi yeğen, kimisi evlat rolünü yitirdi. Herkes onun her evresiyle vedasını çoktan etmiş miydi? Unutmak, unutulmak birer kayıptı ama hatırlamak ve bağ arasında nasıl bir ilişki vardı?
Sonuç
Arapça’da insan kelimesi “üns” kökünden türemiştir ve anlamı yakınlık, bağ kuran demektir (Nişanyan, n.d.). Alzheimer olan biri bizi unuturken, biz de gerçekleşen ünsiyetimizi kaybetmek midir? Alzheimer’da unutmak biyolojik bir yıkımın sonucu; ancak bizdeki neydi? İnkâr mı, tutulmuş bir yas mı, bilinçli bir seçim mi? Doğru miktarda empati, ilerideki başka kayıpları önleyebilir. Zaten aksi mümkün değil, mitokondrimde hep anneannem var.
Kaynakça
-
Humphrey, K. M. (2021). Kayıp ve yas için danışmanlık becerileri (F. Tanhan, Ed., 3. baskı). Nobel Yayıncılık. (Orijinal eser 2009’da yayımlandı)
-
Akyar, İ., & Akdemir, N. (2009). Alzheimer hastalarına bakım verenlerin yaşadıkları güçlükler. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Dergisi, 32–49.
-
Doka, K. J. (2010). Grief, multiple loss and dementia. Bereavement Care, 29(3), 15–20. https://doi.org/10.1080/02682621.2010.522374
-
Geldmacher, D. S., & Whitehouse, P. J. (1997). Differential diagnosis of Alzheimer’s disease. Neurology, 48(5 Suppl 6), 2S–9S. https://doi.org/10.1212/wnl.48.5suppl6.2s
-
Glatzer, R., & Westmoreland, W. (Directors). (2014). Still Alice [Film]. Sony Pictures Classics.
-
Worden, J. W. (2009). Grief counseling and grief therapy: A handbook for the mental health practitioner (4th ed.). Springer Publishing Company.