İşimizi elimizden alacağından korkarken bir de bakmışız hayatımızın baş köşesine geçmiş, en özel anlarımızı aktardığımız, her konuda fikrini aldığımız hatta kendimizi yalnız hissettiğimizde dertleştirdiğimiz yapay zekâ sandığımız gibi bizim dostumuz mu? Yoksa kuyumuzu kazan bir düşman mı? Hadi gelin birlikte inceleyelim…
-
yüzyılın ortalarında makinelerin düşünüp düşünemeyeceği, insanları taklit etme konusunda makine üretmenin mümkün olup olamayacağı sorularının ortaya çıkması ile yapay zekâ kavramı ortaya çıkmıştır. Öğrenme, akıl yürütme ve karar verme gibi insan sinir sisteminden ilham alınan özelliklerin bir dizi hesaplama teknolojisine dayandırıldığı bilim alanı olarak tanımlanabilir.
Ortaya çıkarken 4 temel esas göz önünde bulundurulduğu söyleyebiliriz.
-
İnsanca Düşünmek (Karar alma, problem çözme, öğrenme gibi faaliyetlerin otomasyonu)
-
Rasyonel Düşünme (Bilgisayar temelli modellerin kullanılmasıyla insana ait zihinsel yeteneklerin makinelere aktarılması)
-
İnsanca Davranmak (İnsanların zekâ kullanarak gerçekleştirdikleri işleri makinelerle yaratmak)
-
Rasyonel Davranmak (İnsan aklıyla ilişkili faktörlerin bilişsel yapılarının incelenmesi ve makinelere aktarılması)
Gelişen dijital teknolojilerle birlikte özellikle son yarım yüzyıldır yaşadığımız büyük ve karmaşık bir dünyayı nasıl algılayabildiğimiz, anlayabildiğimiz ve gerektiğinde bu karmaşık yapıyı nasıl manipüle edebildiğimize dair çalışmalar ve araştırmalar artarak devam etmektedir.
Bilimin teknolojik gelişmelerden katkı alması ve kendi araştırmalarına dijital teknolojileri de dahil etmesiyle birlikte “yapay zekâ teknolojisi” adında yeni bir çalışma alanı ortaya çıkmıştır. Bu teknoloji, bilime destek olmasının yanı sıra insanların ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda kendi hayatlarını kolaylaştırmalarına yardımcı olacak nitelikte yeni akıllı makineler üretilmesine de imkân sağlamaktadır. Yapay zekâ ayrıca bilim ve mühendislik alanında en yeni ve en aktif çalışılan alanlar arasında yer almaktadır.
Psikoloji, tıp, mühendislik ve adli bilimler gibi pek çok disiplinde kontrol ve karar vermede aktif olarak insan yerine yapay zekâ kullanımı giderek artmakta. Hem fiziksel hem de karar verme süreçlerinde rol alan insan iş gücünü tehdit edebilir hale gelmektedir. Sadece iş sahasında değil, ev içerisinde de yapılması gereken işler yapay zekâ temelli makineler tarafından gerçekleştirilmektedir.
İş sahasındaki avantajlarını ise göz ardı edemeyiz. Hem fiziksel olarak ağır, sağlıksız olan işleri yerine getirmesi hem de iş motivasyonu düşük olan işleri yapabilecek olması yapay zekâyı iş dünyasının gözdesi haline getiriyor. Ancak dünya ülkeleri bu aşamaya geçerken işten çıkarılacak insanların ilgi ve yeteneklerini göz önünde bulundurarak yeni istihdamları sağlama konusunda çalışmalarına şimdiden başlamalıdır.
Psikoloji dünyasında ise psikiyatrik bozuklukları tespit etme açısından efektif bir araç olarak kullanılması bilim dünyasında ilgi görmeye başladı. Sanal gerçeklik uygulamaları sıklıkla değerlendirilen sağaltıma destekleyici bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapay zekâ teknolojilerinin toplumsal yapıya derinlemesine nüfuz etmesi bireylerin toplumsal rollerini, ilişkilerini ve kimlik inşasını köklü bir şekilde dönüştürmektedir.
Yapay zekâ, ruh sağlığı bozukluklarının erken teşhisi ve öngörüsünde değerli bir araç olarak ortaya çıkmıştır [1]. İster konuşma, ister metin, ister yüz ifadeleri veya elektronik sağlık kayıtlarını analiz eden bu teknolojiler, ruh sağlığının teşhis ve yönetim biçimini dönüştürmektedir [1,2]. Yapay zekâ destekli araçlar, zihinsel sağlık bozukluklarının erken belirtilerini tespit etmek için konuşma, metin ve yüz ifadelerini analiz etmede önemli ilerlemeler kaydetmektedir.
Duygu analizi, sosyal medya paylaşımlarını, sohbet kayıtlarını veya yazılı günlükleri inceleyerek bir bireyin duygusal durumundaki nüanslı değişiklikleri belirleyebilir [3]. Üstelik ses analizi, perde, ton ve ritimdeki değişiklikleri de kapsayan konuşma kalıplarındaki değişiklikleri tespit edebilir; bu da potansiyel olarak kaygı, depresyon veya diğer ruh sağlığı durumlarının göstergesi olabilir [4,5].
Peki sizce bu değişim bizim faydamıza mı yoksa zararımıza mı olacak?
Araştırmacılar bu sorunun net olarak cevabını veremiyorlar çünkü bizim için hem avantajlı hem de dezavantajlı bir alan olduğunu destekleyen sonuçlar mevcut.
Herhangi bir adresi bulmak, o adres için uygun rotayı oluşturmak, alışverişlerde kişisel öneri listesi oluşturmak ve en uygun ürünleri sunan uygulamalar, yollarda kaza riskini en aza indiren sürücüsüz araçlar gibi pek çok yapay zekâ ürünü hayatımızı kolaylaştırıyor.
Öte yandan yapay zekânın kontrolden çıkması ve insanlığın sonunu getirmesi gibi senaryolar ise herkes için kaygı oluşturmakta. Yapay zekâya dayalı sistemler insanlarla olan etkileşimleri sayesinde gelişmekte ve daha üst sistemlere dönüştürülüyor. Ancak insanlık için büyük faydalar sağlayan bu sistemlerin insan eliyle düşman sistemlere dönüştürülmesi de olasıdır.
Microsoft şirketi tarafından geliştirilen “Tay” isimli sohbet robotu ile Twitter üzerinden düzenlenen sosyal medya deneyinde bu yapay zekâ uygulamasının nefret saçan, ırkçı, bağnaz ve ahlak dışı söylemleri nedeniyle on altı saatin sonunda deney sonlandırılmak zorunda kalmıştır [6].
Yapay zekâ insanların duygularını, tepkilerini önemli ölçüde etkileyebilir. Duygusal tepkileri tahmin edebilen bu teknoloji bazen bireylerin duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilir. Ancak bu süreç her zaman olumlu sonuçlanmayabilir. Yapay zekânın duygusal tepkileri yanlış yorumlaması veya manipüle etmesi kişilerin duygusal durumları üzerinde olumsuz etkiler doğurabilir. Ayrıca insanların duygusal deneyimlerini ve ilişkilerini yüzeyselleştirebilir. Sadece duygusal tepkilerimiz değil davranışlarımızı ve karar verme süreçlerimizi de dönüştürebilir.
Yapay zekânın hayatımızın bu kadar içinde yer alması etik ve mahremiyet kaygılarını da beraberinde getirir. Günlük hayatımızdaki kullanımlarında etik kullanımı kritik bir öneme sahiptir. Yapay zekânın geliştirilmesi ve uygulanması sırasında da etik prensiplere dikkat edilmelidir.
Genel olarak, yapay zekânın zihinsel sağlık hizmetlerindeki geçmişi, erken bilişsel modellemeden günümüzün gelişmiş yapay zekâ destekli müdahalelerine kadar bir dizi evrimsel dönüm noktasıyla işaretlenmiştir [7]. Bu süreç, teknolojinin zihinsel sağlığı destekleme ve geliştirme potansiyelinin giderek artan kabulünü yansıtmakta ve yapay zekânın zihinsel sağlığı ele almasında önemli bir rol oynadığı bir geleceği önermektedir.
Bahsedilen gelecek için atılan adımlardan biri Woebot uygulamasıdır. Bu uygulama, depresyon ve anksiyete için bilişsel davranışçı terapi (BDT) tabanlı bir sohbet robotudur. Klinik çalışmalarda depresyon ve anksiyete semptomlarını azaltmada etkili olduğu gösterilmiştir [8].
Wysa, depresyon, anksiyete, stres ve yalnızlık gibi çeşitli ruh sağlığı sorunlarına terapi desteği sağlayan bir sohbet robotudur. Kullanıcıların ruh sağlıklarını iyileştirmelerine yardımcı olmak için bilişsel davranışçı terapi, farkındalık ve pozitif psikolojinin bir kombinasyonunu kullanmaktadır [9].
Talkspace, danışanları video, metin ve sesli mesajlaşma yoluyla lisanslı terapistlerle buluşturan çevrimiçi bir terapi platformudur. Yapay zekâyı kullanarak hastaları ihtiyaçlarına en uygun terapistlerle eşleştirmeyi hedeflemektedir [10].
Klinik ortamlarda kullanılan yapay zekâ modellerinin geçerliliği ve şeffaflığı hayati önem taşımaktadır. Yapay zekâ destekli müdahalelerin doğru, güvenilir ve güvenli olmasını sağlamak için titiz test ve doğrulama süreçleri gereklidir. Kapsamlı klinik denemelerden ve doğrulamalardan geçmiş yapay zekâ modelleri giderek daha fazla ön plana çıkmaktadır [11].
Bu modeller, kanıta dayalı uygulamalara dayanmaktadır ve ruh sağlığı sonuçlarını iyileştirmedeki etkinliklerini kanıtlamışlardır. Yorumlanabilir ve önerileri için açıklamalar sunabilen yapay zekâ modelleri geliştirmek giderek artan bir eğilim olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dolayısıyla tüm teknolojik gelişmelerde olduğu gibi yapay zekâyı da insanlık yararına ya da zararına kullanmak yine insanoğlunun kendi elindedir.
Referanslar
[1] S. D’Alfonso, AI in mental health, Curr. Opin. Psychol. 36 (2020) 112–117,
https://doi.org/10.1016/j.copsyc.2020.04.005.
[2] S. Graham, C. Depp, E.E. Lee, et al., Artificial intelligence for mental
health and mental illnesses: an overview, Curr. Psychiatry Rep. 21 (11) (2019)
116, https:// doi.org/10.1007/s11920-019-1094-0.
[3] A.S. Uban, B. Chulvi, P. Rosso, An emotion and cognitive based analysis
of mental health disorders from social media data, Future Gener. Comput.
Syst. 123 (2021) 480–494, https://doi.org/10.1016/j.future.2021.05.032.
[4] O. Flanagan, A. Chan, P. Roop, F. Sundram, Using acoustic speech
patterns from smartphones to investigate mood disorders: scoping review,
JMIR mHealth uHealth 9 (9) (2021) e24352, https://doi.org/10.2196/24352.
[5] G. Fagherazzi, A. Fischer, M. Ismael, V. Despotovic, Voice for health: the
use of vocal biomarkers from research to clinical practice, Digit. Biomark. 5 (1)
(2021) 78–88, https://doi.org/10.1159/000515346.
[6] Wolf, M. J., Miller, K., & Grodzinsky, F. S. (2017). Why we should have
seen that coming: comments on Microsoft's tay" experiment," and wider
implications. Acm Sigcas Computers and Society, 47(3), 54-64.
[7] S. D’Alfonso, AI in mental health, Curr. Opin. Psychol. 36 (2020) 112–117,
https://doi.org/10.1016/j.copsyc.2020.04.005.
[8] Woebot Health, Mental health chatbot, Woebot,
〈https://woebothealth.com/〉
[9] W. Wysa, Everyday mental health, Talkspace, 〈https://www.talkspace.
com/〉
[10] Talkspace, Online therapy, counseling online, marriage counseling,
Talkspace. com. 〈https://www.talkspace.com/〉
[11] Olawade, D.B., Wada, O.Z., Odetayo, A., David-Olawade, A.C., Asaolu, F.,
Eberhardt, J., 2024b. Enhancing mental health with artificial intelligence:
Current trends and future prospects. J. Med. Surg. Public Health, 100099.
https://doi.org/10.1016/j.glmedi.2024.100099