Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

TÜKENMİŞLİK SENDROMU: Sessiz Tehlike

Günümüzde “meşgul olmak” bir başarı göstergesi, dinlenmek ise neredeyse suç gibi algılanıyor. Koşturmacanın, hedeflerin, üretkenliğin ve sürekli bir şeyleri başarma zorunluluğunun yanında, insanlar zihinsel ve duygusal kaynaklarını farkında olmadan tüketiyor. İşte tam bu noktada devreye giren, çoğu zaman sessizce ilerleyen ancak etkileri oldukça derin olan bir durum vardır: Tükenmişlik sendromu.

Peki ya Tükenmişlik Sendromu Nedir?

Tükenmişlik kavramı ilk kez 1974 yılında Amerikalı psikolog Herbert Freudenberger tarafından kullanılmıştır. Freudenberger, özellikle sağlık sektöründe çalışan profesyonellerin yoğun baskı altında zamanla motivasyon kaybı ve duygusal yorgunluk yaşadığını gözlemlemiştir. Daha sonra bu kavram, sosyal hizmetler, eğitim, hizmet sektörü gibi insanlarla yoğun etkileşim gerektiren meslek alanlarında da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamıştır. Özellikle yardım mesleklerinde çalışan bireylerde ortaya çıkan bu sendrom, zamanla çok daha geniş bir kesimi kapsayacak şekilde evrilmiştir.

Tükenmişlik genellikle bir anda ortaya çıkmaz. Kademeli olarak yavaşça ilerler. Başlarda kişi sadece “biraz yorgun” olduğunu düşünür. Ancak zamanla bu yorgunluk, içsel bir boşluk hissine, işlevselliğin azalmasına ve çevreden kopmaya dönüşür. Ne yazık ki bu süreç çoğunlukla fark edilmez ya da “herkes yoruluyor, geçer” düşüncesiyle ciddiye alınmaz. Oysa ki tükenmişlik sendromu, tedavi edilmediğinde depresyon, anksiyete bozuklukları ve hatta fiziksel hastalıklara yol açabilir.

Tükenmişlik sadece bireyi değil, aynı zamanda kişinin çevresini ve toplumu da etkiler. Aile içi ilişkilerde bozulmalar, iş yerindeki verimlilik düşüşleri, artan iş gücü devri ve sağlık harcamaları tükenmişliğin yaygınlaşmasıyla birlikte toplumda meydana gelen önemli sorunlardır.

Tükenmişlik Sendromu Üç Ana Boyutta Kendini Gösterir:

  1. Duygusal Tükenme: Kişinin enerjisinin azalması, kendini yorgun ve bitkin hissetmesi.

  2. Depersonalizasyon (Duyarsızlaşma): İşe, insanlara ya da sorumluluklara karşı ilgisizlik ve negatif tutum.

  3. Kişisel Başarıda Azalma: Başarısızlık hissi, özgüvende düşüş ve yetersizlik duygusu.

Temel Belirtileri:

  • Duygusal tükenme (kendini bitkin hissetme)

  • İlgisizlik ve motivasyon kaybı

  • Başarı hissinin azalması

  • Fiziksel şikayetler (uykusuzluk, baş ağrısı, sindirim sorunları)

  • Sosyal çekilme, iletişimden kaçınma

Tükenmişlik Sendromuna Nelerin Yol Açtığını İncelediğimizde:

  • Yoğun ve bitmek bilmeyen iş yükü

  • Belirsiz beklentiler, kontrol eksikliği

  • Duygusal talepleri yüksek meslekler (örn. öğretmenlik, sağlık sektörü)

  • Mükemmeliyetçilik, hayır diyememe

  • Düşük sosyal destek

  • Kendi ihtiyaçlarını erteleme eğilimi

Gibi faktörler görülebilir.
Bu faktörler birleştiğinde ise kişi, kendi sınırlarını genişleterek “dayanma” modunda yaşamaya başlar. Ancak fiziksel ve zihinsel kaynaklarımız sonsuz değildir. Tükendikçe ilişkiler bozulur, karar verme becerisi zayıflar ve kişinin özsaygısı fazlasıyla zarar görür.

Tükenmişlik ile Baş Etmek

Tükenmişliği önlemenin ve yönetmenin ilk adımı farkında olmaktır. Kişinin kendisine “Bu sadece geçici bir yorgunluk değil mi?” sorusunu sormak yerine, bulunduğu durumla dürüstçe yüzleşmesi gerekir. Bu yüzleşmenin gerçekleşmesi için ise belirli kriterler vardır:

  • Kendi sınırlarını tanımak ve saygı göstermek

  • Dinlenmeye ciddi anlamda zaman ayırmak

  • Günlük rutinine kısa molalar eklemek

  • Sosyal destekten faydalanmak

  • Gerekirse profesyonel destek almak

  • Mükemmel olmaya değil, yeterli olmaya odaklanmak

Unutulmamalı ki, tükenmişlik zayıflık değil; sistemin aşırı yüklenmeye verdiği doğal bir tepkidir.

Psikolojik Dayanıklılığı Güçlendirmek

Tükenmişlik sadece iş yoğunluğuyla ilgili değildir, bireyin psikolojik dayanıklılığı da bu süreçte belirleyici bir etkendir. Duygularını tanıyan, ihtiyaçlarını ertelemeyen ve sınır çizebilen bireyler, daha az tükenir. Bu nedenle psikolojik dayanıklılığı güçlendirmek, en az fiziksel sağlığı korumak kadar önemlidir.

  • Mindfulness uygulamaları, stresi fark etmeye ve yönetmeye yardımcı olur.

  • Duygusal ifade becerileri, içsel yükleri dışa vurabilmenin yolunu açar.

  • Kendi başarılarını takdir etmek ise özdeğeri korur.

Sonuç: Dinlenmek Lüks Değil, Gereklilik

Son zamanlarda tükenmişlik çağımızın sessiz salgınlarından biri haline geldi. Ne yazık ki çoğu kişi, tamamen tükenmeden dinlenmenin önemini ciddiye almıyor. Oysa iyi hissetmek, verimli olmak ve sürdürülebilir bir yaşam için durmaya, nefes almaya ve yeniden dolmaya ihtiyacımız var.

Tükenmişlik sendromu, göz ardı edilmemesi gereken ciddi bir durumdur. Erken fark edilmesi ve önlem alınması, kişinin hem iş hayatındaki verimini hem de yaşam kalitesini artırır. Bireylerin kendi sınırlarını tanımaları, destek aramaktan çekinmemeleri ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları geliştirmeleri bu süreci yönetmelerine yardımcı olur.
Çünkü en sonunda bedenimiz ve zihnimiz bize şöyle der:
“Dinlenmediğinde, seni ben durdururum.”

Sıla Şahin
Sıla Şahin
Ben Sıla Şahin, İstanbul Kent Üniversitesi Psikoloji 3. Sınıf öğrencisiyim. Öğrencilik hayatım boyunca ilk hedefim kendimi geliştirmek ve değiştirmek olduğu için bir çok farklı alanlara yönelip deneyimleme imkanı edindim. Psikoloji lisans eğitimim bittiğinde Klinik psikoloji yüksek lisansı yapmak istiyorum. Bir süre boyunca bu alanda devam edip, tecrübe kazanıp doktorumu Adli Psikoloji alanında yapmak istiyorum. Araştırma yapmayı, yazı yazmayı çok sevdiğim için de Psychology Times bu yönümü açığa çıkarıp deneyim kazanmamı sağlayacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar