Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İlişkilerde Bağlanma Stilleri: Neden Aynı Döngüde Takılıp Kalıyoruz?

Yine aynı şey oldu. Farklı biriyle başladım ama sonu yine aynı…”

Bu cümleyi kaç kez kurdunuz? Bitmesini istemediğiniz ama sizi tüketen ilişkiler, hep benzer şekillerde başlayan ve sona eren döngüler… Peki neden bazı insanlar güvenli ve sağlıklı ilişkiler kurabilirken bazıları sürekli kaçan ya da bağlanmakta zorlanan partnerlerle karşılaşıyor? Cevap, çocukluk yıllarımızda şekillenen bağlanma stillerinde saklı olabilir.

Bağlanma Teorisi Nedir?

John Bowlby tarafından geliştirilen bağlanma teorisi, bireylerin hayatlarının ilk yıllarında bakım verenleriyle kurdukları duygusal bağların, sadece bebeklik ve çocukluk dönemlerini değil, yetişkinlikteki romantik ilişkiler dahil olmak üzere tüm yakın ilişkilerini derinden etkilediğini öne sürer.

Bu teoriye göre, erken dönemde edinilen bağlanma deneyimleri, bireyin sevgi, güven ve yakınlık kurma biçimini şekillendirir. Mary Ainsworth’un gerçekleştirdiği ve “Yabancı Durum Deneyi” olarak bilinen deney, bağlanma teorisinin temelini oluşturur ve dört ana bağlanma stilini tanımlamıştır.

1) Güvenli Bağlanma:

Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler, hem kendilerine hem de partnerlerine karşı duygusal olarak güven duyarlar. Yakınlık onlar için bir tehdit değil, bir ihtiyaçtır ve bu yakınlığı rahatlıkla kabul ederler.

Duygularını açıkça ve samimiyetle ifade edebilirler, aynı zamanda partnerlerinin duygusal ihtiyaçlarına da duyarlıdırlar. Bu kişiler, ilişkilerinde dengeyi sağlama konusunda başarılıdır; hem bağımsızlıklarına saygı gösterir hem de yakınlık kurmaktan çekinmezler. Zorluklar karşısında yapıcı iletişim kurar, sorunları birlikte çözmeyi tercih ederler.

2) Kaçıngan Bağlanma:

Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, yakınlık kurmayı genellikle bir tehdit olarak algılarlar. Bağımsızlıkları onlar için çok önemlidir ve duygusal bağlar içinde boğulmuş hissedebilirler.

Bu nedenle, genellikle duygularını bastırır, derin duygusal paylaşımlardan kaçınırlar. Yakınlık isteyen partnerlere karşı mesafeli durarak ilişkide kontrolü ellerinde tutmaya çalışırlar. Bu kişiler, kendi sınırlarını korumaya çok önem verir, ancak bu tutum bazen ilişkide soğukluk ve kopukluk olarak algılanabilir.

İçsel dünyalarında ise, bazen yalnızlık ve bağlılık arzusu arasında çelişkiler yaşayabilirler.

3) Kaygılı Bağlanma:

Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, sevilmeye dair derin bir güvensizlik hissederler. Partnerlerinin onları gerçekten sevip sevmediğini sık sık sorgularlar ve bu endişe, ilişkilerinde yoğun bir ilgi ve onay arayışına dönüşür.

Terk edilme korkusu, kaygılı bağlanmanın en belirgin özelliğidir ve bu korku, kişinin aşırı derecede bağlı, yapışkan ve zaman zaman kıskanç davranmasına yol açabilir. Duygusal dalgalanmalar sık yaşanır; partnerden uzaklaşıldığında panik yaşanırken, yakınlık arttığında ise kendini güvende hisseder.

Bu tutum bazen ilişkiyi zorlaştırsa da, kaygılı bağlanan kişiler derin bağlar kurma ve duygusal yakınlık arzusu taşırlar.

4) Çelişkili (Kaygılı-Kaçıngan) Bağlanma:

Çelişkili bağlanma, bağlanma stilleri arasında en karmaşık ve çetin olanıdır. Bu stil, hem yakınlık kurma isteği hem de aynı zamanda bundan kaçma eğilimiyle karakterizedir.

Bu kişiler, bir yandan derin bağlar kurmayı arzularken, öte yandan yakınlık karşısında geri çekilirler. İçsel dünyalarında sürekli bir çelişki ve karmaşa yaşarlar; kalpleri yakınlık isterken akılları buna direnç gösterir.

Bu durum, duygusal iniş çıkışlara, kararsızlıklara ve ilişkilerde tutarsız davranışlara neden olur. Çelişkili bağlanan bireyler genellikle çocukluk travması nedeniyle bakım verenlerinden hem güven hem de korku duymuş olabilirler; bu da onları karmaşık ve zorlayıcı ilişki kalıplarına iter.

Aynı Döngü Neden Tekrar Ediyor?

Jeffrey Young’ın Şema Terapi kuramına göre, çocuklukta gelişen “bağlanma şemaları”, bireyin hem kendini hem ilişkilerini nasıl algıladığını büyük ölçüde belirler.

Örneğin “terk edilme şeması”na sahip biri, partnerinin küçük bir mesafe koyması durumunda bile yoğun kaygı hissedebilir; bu da ilişki içinde aşırı tepki vermesine ve süreci sabote etmesine neden olabilir.

Çocuklukta öğrendiğimiz bu ilişki kalıpları, yetişkinlikte farkında olmadan tekrar eder. Özellikle güvensiz bağlanma stillerine sahip bireyler, hep aynı ilişki döngüsünün içine sürüklenebilir.

Kaygılı birey, genellikle kaçıngan bireylere çekilir çünkü onların mesafeli tavırları, eski yaraları ve tetikleyici inançları harekete geçirir. Kaçıngan birey ise fazla yakınlık karşısında savunmaya geçer ve uzaklaşmayı seçer. Bu dinamik, hem bağlanma korkusunu hem de onaylanma ihtiyacını sürekli besleyen bir kısır döngü yaratır.

Psikanalitik kuramda bu durum “ilişkisel tekrar” olarak tanımlanır. Kişi, farkında olmadan çocuklukta yaşadığı olumsuz ilişki deneyimlerini yeniden canlandıran partnerlere yönelir. Bu döngü, ancak kişi kendi bağlanma örüntülerini fark edip üzerinde çalışmaya başladığında kırılabilir.

Peki Değişmek Mümkün mü?

Elbette mümkün. Araştırmalar, bağlanma stilimizin sabit kalmak zorunda olmadığını gösteriyor. Literatürde “Earned Secure Attachment” (Sonradan Kazanılmış Güvenli Bağlanma) olarak adlandırılan kavram, bireyin geçmişte güvensiz bir bağlanma deneyimi yaşamış olsa bile zamanla güvenli bağ kurmayı öğrenebileceğini ortaya koyar.

Bu dönüşüm, özellikle sağlıklı ilişkiler, terapi desteği ve içsel farkındalıkla mümkün hale gelir.

Bu süreç, kişinin duygusal tetikleyicilerini tanımasıyla başlar. İlişkilerde sınır koyma becerisini geliştirmek, hızlı ve yoğun bağlanma ya da duygusal uzaklaşma eğilimlerini fark etmek bu farkındalığı derinleştirir. Aynı zamanda, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ile otomatik düşünce kalıplarının yeniden yapılandırılması da daha sağlıklı ilişki dinamikleri geliştirmeye yardımcı olur.

Şema Terapi ise kişinin çocukluk kökenli duygusal ihtiyaçlarını ve ilişkisel döngülerini anlamasına katkı sağlar.

Unutulmamalıdır ki bağlanma stilimiz bir kimlik damgası değildir; zamanla şekillenebilir ve dönüşebilir. Yeter ki kişi kendine dürüstçe bakmaya ve değişim için adım atmaya istekli olsun.

Şevval Küçük
Şevval Küçük
Şevval Küçük, lisans eğitimini psikoloji alanında tamamlamış olup, şu anda psikoloji alanında yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Aynı zamanda çocuk gelişimi alanında da çalışmalar yürütmektedir. Eğitim sürecinde hastaneler ve danışmanlık merkezlerinde görev alarak klinik deneyim kazanmıştır. Çocuk, ergen ve yetişkinlerle bilişsel davranışçı terapi yaklaşımıyla çalışmaktadır. Zorluklarla başa çıkma gücünü artırmayı ve bireysel farkındalığı geliştirmeyi amaçlayan Şevval Küçük, psikoloji alanında hazırladığı içeriklerle bu bilimi daha erişilebilir ve anlamlı kılmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar