Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kimlik Yorgunluğu: Çoklu Kimliklerle Yaşamak Zorunda Kalmak

Sessiz Bir Yorgunluk: Aynı Anda Her Yerde ve Hiçbir Yerde Olmak

“Bize benzeyen ama bizden biri gibi olmayan…”
“Bazı şeyleri çok Avrupalı yaşıyorsun ama hâlâ tam adapte olamamış gibisin.”
Bu cümleler, yalnızca karşılıklı sohbet sırasında söylenen sözler değildir. Çok katmanlı kimlik yapısıyla yaşayan bireyler için bu ifadeler, varoluşlarına yöneltilmiş küçük sorgulamalar gibidir. Kültürel olarak iki (veya daha fazla) dünyaya birden ait olmak, dışarıdan bakıldığında bir avantaj gibi görünse de içsel düzeyde kimlik çatışmalarını ve benlik dağılmasını tetikleyebilir.
Bu yazı, işte tam da bu görünmeyen, dile dökülemeyen ama hissedilen bir durumu ele alıyor: Kimlik yorgunluğu.

Her Ortama Ayrı Bir “Ben”: Günlük Yaşamda Rol Dağılımı

Kültürel geçiş bölgelerinde büyüyen ya da göçmen kökenli bireyler, çoğu zaman birden fazla kimlike sahip olduklarını hissederler. Evde Türkçe konuşan, dışarıda ise Felemenkçeye dönen; bir ortamda geleneksel değerlere göre davranan, bir diğerinde liberal fikirleri savunan aynı kişi… Bu birey, günlük yaşamında aynı anda birkaç sosyal role bürünmek zorunda kalır.
Bu tür geçişler psikoloji biliminde “code-switching” olarak bilinmektedir (Dewaele & Li, 2014). Sadece dil değil, davranış, jest, yüz ifadesi, hatta düşünce biçimi bile bağlama göre değişir. Bu değişiklikler kişi için bir esneklik olarak görünse de bu durum aslında kişi için kendisini “hangi benlik daha doğru, hangisi daha kabul görecek” bir ikilem konusudur.
Bireyin benlik sürekliliği duygusu bu geçişlerin uzun vadeli etkileri nedeniyle hasar görebilir. Her yerde var olmaya çalışmak, hiçbir yerde tam olarak var olamamakla sonuçlanabilir.

Aidiyetin İncelikli Bedeli: Mikroagresyonlar ve “Arada Kalma”

Kimlik yorgunluğunu yalnızca bireyin içsel süreci olarak görmek yetersiz olur. Bu yorgunluğun temel nedenlerinden biri de dış dünyadan gelen mikroagresyonlardır. Yani küçük, doğrudan saldırgan görünmeyen ama sürekliliğiyle kişinin psikolojisini yıpratan sosyal mesajlardır. “Sen bizden değilsin ama tam da yabancı sayılmazsın.” gibi cümleler, sosyal olarak askıya alınmış aidiyet hissi yaratır.
Hollanda’da yaşayan Türk kökenli gençler üzerine yapılan araştırmalar, önemli bir kısmının iki kültür arasında sıkışmışlık yaşadığını ve aidiyet sorunu hissettiğini göstermektedir (Verkuyten & Yıldız, 2007). Bu “arada kalma” hali, yalnızca sosyal ilişkilerde değil, karar alma süreçlerinde, meslek seçiminde ve aile ilişkilerinde bile kararsızlık, kendini ifade edememe ve kişilik gerilimi yaratabilir.
Özellikle ergenlik ve genç yetişkinlik yaşlarında birden fazla kimlik barındıran bireylerde depresyon, kaygı ve düşük özsaygının daha yaygın olduğu tespit edilmiştir. (Verkuyten, 2018). Çünkü bu bireyler yalnızca “kim olduklarını” değil, “kim olmalarına izin verildiğini” de sürekli sorgular hâle gelirler.

Kimliğin Performansa Dönüştüğü Yer: Dijital Dünyada Aidiyet Sınavı

Kimlik yorgunluğu artık sadece fiziksel dünyayla sınırlı değil. Sosyal medya, dijital kimlikin hem ifade hem de bastırma alanı haline geldi. Instagram’da geleneksel değerlere uygun içerikler paylaşırken, LinkedIn’de Batılı kariyer odaklı bir profil çizmek; bir hesapta politik konuşurken diğerinde sessiz kalmak… Her platform için “yeni bir sen” üretmek, kimlikin artık bir performans haline geldiğini gösteriyor.
Bu durum, bireyin dijital benlikleriyle gerçek benliği arasında bir boşluk yaratır. Dijital kimlikin sürekli olarak “kabul edilmesine” dayanması, kimliki içten bir bağlılık değil, dışarıdan bir onay alma durumu haline getirir. Bu da hem bireyin özgünlüğünü gölgeler hem de kimlik yorgunluğunu pekiştirir.

Kimlik Bir Çatışma Değil, Katmanlılık Olabilir

Tüm bu zorluklara rağmen, çoklu kimliklerle yaşamak yalnızca bir zorluk değil; aynı zamanda bir potansiyeldir. Berry’nin (2008), kültürel uyum modeli, bireyin hem köken kültürüne hem de içinde yaşadığı kültüre sağlıklı bağlar kurması hâlinde, psikolojik iyi oluşunun daha yüksek olduğunu savunur.
Buna “entegrasyon” denir. Yani birey, kimlikleri arasında seçim yapmak zorunda kalmadan, onları bir arada taşıyabilir. Phinney ve Ong (2007), entegre kimlik yapısına sahip bireylerin depresyon belirtilerinin daha düşük, yaşam doyumlarının ise daha yüksek olduğunu gösteren birçok araştırmaya öncülük etmiştir.
Kendine şu soruyu sorabilen bireyler, bu dönüşümü başarabilir: “Ben kimlikimin parçaları arasında bir çatışma mı yaşıyorum, yoksa bu parçalar beni daha güçlü mü kılıyor?”

Sonuç: Karmaşıklığın İçindeki Derinlik

Kimlik yorgunluğu, bu çağın yaygın ama sessiz sorunlarından biri. Özellikle çok çeşitli kültürlerin bulunduğu günümüz dünyasında, “bir topluluğa ait olma” isteği, kişileri ya kendi unsurlarından feragat etmeye ya da daima bir maskenin arkasında yaşamaya yönlendiriyor.
Ama kimlik, tek parçalı olmak zorunda değil. Kimliğinizin katmanlı olması sizi daha az “hakiki” kılmaz. Aksine, size çoklu bakış açıları, kültürlerarası empati, esneklik ve içsel derinlik kazandırır.

Unutmayın: Kimlik yorgunluğunun ilacı, tek bir aidiyet değil; kendinize izin verdiğiniz çoklu aidiyetlerdir. Kimliğinizi seçmek zorunda değilsiniz—onu sahiplenmeniz yeterlidir.

Kaynakça

Berry, J. W. (2008). Immigration, acculturation, and adaptation. Applied psychology, 46(1), 5–34.
Dewaele, J.-M., & Li, W. (2014). Intra- and inter-individual variation in self-reported code-switching patterns of adult multilinguals. International Journal of Multilingualism, 11(2), 225–246.
Phinney, J. S., & Ong, A. D. (2007). Conceptualization and measurement of ethnic identity: Current status and future directions. Journal of counseling Psychology, 54(3), 271.
Verkuyten, M. (2018). The social psychology of ethnic identity. Routledge.
Verkuyten, M., & Yıldız, A. A. (2007). National (dis)identification and ethnic and religious identity: A study among Turkish-Dutch Muslims. Personality and Social Psychology Bulletin, 33(10), 1448–1462.

Neslihan Topaloğlu
Neslihan Topaloğlu
Neslihan, lise eğitimini Hollanda’da tamamladıktan sonra Türkiye’de psikoloji lisansını birincilikle ve yüksek onur derecesiyle bitirmiştir. Akademik yolculuğuna sosyal psikoloji alanında yüksek lisans yaparak devam etmekte olup, psikolojinin farklı disiplinlerine duyduğu ilgiyle hem teorik hem de uygulamalı çalışmalara yönelmiştir. Çeşitli kurumlarda edindiği staj deneyimleri sayesinde akademik bilgiyi pratiğe dökme fırsatı yakalamış, insan davranışlarını anlamaya yönelik çok yönlü bir bakış açısı geliştirmiştir. Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapisi eğitimlerini tamamlayan Neslihan, bireylerin psikolojik iyi oluşunu desteklemeyi amaçlamaktadır. Psychology Times’daki köşe yazılarıyla, yalnızca bireysel ve toplumsal psikolojik dinamikleri ele almakla kalmayıp, psikolojinin evrensel boyutlarını da tartışarak uluslararası düzeyde katkı sağlamayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar