Çocuğun ebeveynleri arasında duygusal olarak ikiye bölünmesi, sadakat çatışması (loyalty conflict) olarak bilinen bir içsel ikilemdir. Bu durum, özellikle boşanma süreçlerinde ya da yoğun çatışmalı aile ortamlarında sıklıkla görülür. Çocuk her iki ebeveyni de sevmek isterken, bir tarafı seçmek zorunda olduğunu hissettiğinde suçluluk, kaygı ve duygusal baskı yaşamaya başlar (Johnston, Roseby, & Kuehnle, 2009).
Bazı çocuklar sadakat çatışmasını doğrudan ifade edemez; ancak davranışlarıyla bu yükü dışa vururlar. Örneğin, bir ebeveyni överken diğerinin yanında suskunlaşmak, duygularını bastırmak ya da sık sık karın ağrısı, mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler geliştirmek bu örnekler arasındadır.
Psikolojik Etkiler
Sadakat çatışması yaşayan çocuklar, hangi ebeveyne yakınlık gösterirse diğerine haksızlık yapıyor gibi hissederler. Bu durum, düşük benlik değeri, kaygı, öfke ve suçluluk duygusu gibi duygusal sorunlara yol açabilir (Van Dijk et al., 2020). Araştırmalar, bu tür içsel çatışmaların çocuklukta başlamakla kalmayıp, ergenlik ve yetişkinlikte de depresyon, bağlanma problemleri ve ilişki zorluklarıyla devam edebildiğini göstermektedir.
Johnston ve arkadaşları (2009), yüksek çatışmalı boşanmalarda çocukların sadece ebeveynler arasındaki tartışmalardan değil, aynı zamanda bir ebeveyni seçmeye zorlanmaktan da zarar gördüğünü belirtmektedir.
Terapötik süreçte çocukların en sık dile getirdiği ifadelerden biri “Annemi üzmek istemiyorum ama babamı da çok özlüyorum” şeklindedir. Bu, onların hem sevgilerini hem de suçluluklarını aynı anda taşımaya çalıştıklarının açık bir göstergesidir. Bu duygusal yükü, çocukların tek başına taşımaları beklenmemelidir.
Ebeveynleştirme ve Rol Karışıklığı
Sadakat çatışmasının uzun süre devam etmesi, çocuğun “ebeveynleştirme” (parentification) denilen duruma sürüklenmesine yol açabilir. Bu durumda çocuk, bir ebeveynin duygusal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır, yetişkin sorumlulukları üstlenir ve kendi gelişimsel ihtiyaçlarını bastırmak zorunda kalır (Hooper, 2007). Bu rol karmaşası, çocuğun birey olarak gelişimini olumsuz etkiler.
Bazı çocuklar, ebeveynlerinden biriyle telefonla konuşurken diğer ebeveynin duymaması için mutfağa geçip kapıyı kapatır. Bu gibi örnekler, çocuğun ne kadar erken yaşta bir “duygusal arabulucuya” dönüştüğünü gözler önüne serer.
Kültürel Etkenler
Sadakat çatışması kültürel bağlamdan bağımsız değildir. Toplulukçu kültürlerde ebeveyne bağlılık, sadakat göstergesi olarak değerlendirilirken, bireyci kültürlerde çocukların daha bağımsız kararlar alması teşvik edilir (Zhou et al., 2019). Bu farklılıklar, çocuğun çatışmayı nasıl yaşadığını ve dışavurumunu nasıl etkilediğini etkiler.
Türk toplumunda “Babanı üzme”, “Annene laf söyletme” gibi söylemler, çocuğun duygusal özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlayabilir. Bu tür kültürel kalıplar, çocuğun tarafsız kalma hakkını dahi elinden alarak, onu derin bir yalnızlığa sürükleyebilir.
Müdahale Önerileri
Sadakat çatışmalarının önlenmesi ve azaltılması için ebeveyn eğitimi, aile terapileri ve çocuğa duygularını güvenle ifade edebileceği alanlar sunulması önemlidir. Özellikle ebeveynlerin, çocuklarının kendi çatışmalarına taraf olmaması gerektiğinin farkında olması, bu sürecin en temel yapı taşını oluşturur.
Yapılandırılmış aile terapisi gibi müdahale yöntemleri, aile içi sınırları yeniden düzenleyerek, çocuğun birey olarak ihtiyaçlarının görünür kılınmasını sağlar (Nichols, 2013). Psikoeğitim programları ise ebeveynleri çocukların duygusal ihtiyaçları konusunda bilinçlendirerek, çatışmalı ortamın çocuk üzerindeki etkisini azaltabilir.
Sadakat çatışmasının çözümünde en temel iyileştirici unsur, çocuğa her iki ebeveyni aynı anda sevebilme hakkının tanınmasıdır. Ebeveynlerin bu izni vermediği koşullarda, çocuklar kendilerini bir duygusal “suç” işlemiş gibi hissedebilirler. Bu algı, yetişkinlikte bile peşlerini bırakmayan bir yük halini alabilir.
Sonuç
Sadakat çatışması, çocukların duygusal gelişimini önemli ölçüde etkileyen ancak çoğu zaman fark edilmeyen bir sorundur. Çocuk, sadece boşanmış ailelerde değil, duygusal olarak bölünmüş ya da çatışmalı ilişkilerde de bu sorunla karşılaşabilir. Çocukların kendi başlarına yaşama hakkı, onların ruhsal bütünlüğü için hayati önem taşır. Bu hakkı korumak için hem klinik müdahalelerin hem de ebeveynlerin tutumlarının fark edilmesi ve önlenmesi çok önemlidir.
Kaynakça
-
Hooper, L. M. (2007). The application of attachment theory and family systems theory to the phenomenon of parentification. The Family Journal, 15(3), 217–223. https://doi.org/10.1177/1066480707301290
-
Johnston, J. R., Roseby, V., & Kuehnle, K. (2009). In the name of the child: A developmental approach to understanding and helping children of conflicted and violent divorce (2nd ed.). Springer Publishing Company.
-
Nichols, M. P. (2013). Family therapy: Concepts and methods (10th ed.). Pearson.
-
Van Dijk, R., Tharner, A., van IJzendoorn, M. H., & Bakermans-Kranenburg, M. J. (2020). Loyalty conflicts in children: A systematic review. Clinical Child and Family Psychology Review, 23(3), 312–327. https://doi.org/10.1007/s10567-020-00310-8
-
Zhou, N., Eisenberg, N., Wang, Y., & Reiser, M. (2019). Chinese adolescents’ loyalty conflict between parents: Relations with empathy, guilt, and adjustment. Journal of Adolescence, 74, 100–110. https://doi.org/10.1016/j.adolescence.2019.06.008