Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Giden Günlerim Oldu

Geçmişe duyduğumuz özlem sadece anıları değil, duyguları da hatırlatır. Peki bu özlem nereden gelir, neye hizmet eder ve nasıl sağlıklı bir bağa dönüşebilir? 

Bazı anlar vardır… O kadar hızlı geçmiştir ki yaşarken fark edememişizdir bile. Ama yıllar geçer, bir şarkı çalar, bir koku yayılır odaya ya da eski bir fotoğraf geçer elimize. İçimizde bir sızı belirir. Geçmişe döneriz. Özlemle, bazen pişmanlıkla, çoğu zaman da nedenini tam bilmeden.

Bir yaz akşamının serinliği, eski bir dostun kahkahası, çocukken çok da sevmediğimiz ama artık minnet duyduğumuz bir büyüğümüz. Hepsi belirir zihnimizin kıvrımlarında. Hisler, kelimeleri aşar. “Keşke geri dönsem” demeyiz belki ama o ana bir kez daha dokunmak isteriz. Çoğu zaman bu bilinçli bir tercih bile değildir. Hafıza çağırır; kalbimiz yanıt verir.

Peki, gerçekten nedir bizi geçmişe çeken? Zamanla güzelleşen anılar mı? Şu anın eksiklikleri mi? Yoksa sadece insan olmanın bir parçası mı?

Hafızanın Seçici Doğası

Zihnimiz geçmişi objektif biçimde saklamaz. Beyin, duygusal olarak anlamlı anıları önceliklendirir. Ancak zamanla bu anılar bir filtreye dönüşür. Zorlayıcı detaylar silikleşir; sevinçli anlar parlatılır.

Psikolojide buna “anıların seçici işlenmesi” denir. Zaman geçtikçe, belleğin olumlu anıları daha ön plana çıkarma eğilimi, psikolojide savunma mekanizması olarak ele alınır. Bu, aslında bir tür psikolojik savunmadır. Zihin, gereksiz acıdan korumak ve bir anlam duygusu yaratmak ister.

Ergenlik döneminin zorluklarını unuturuz ama bir yaz gecesi edilen kahkahayı hatırlarız. Çünkü o an sadece bir olay değil, aynı zamanda bağ kurduğumuz bir duygudur.

 

Nostalji: Geçmişle Bugün Arasında Bir Köprü

Nostalji, yalnızca hatırlamak değil; aynı zamanda “kim olduğumuzu” hissetmektir. Araştırmalar, nostaljinin insanlar üzerindeki duygusal iyilik halini güçlendirdiğini; özellikle yalnızlık ve stresle mücadelede işlevsel bir kaynak olabildiğini göstermektedir.

Özellikle değişim dönemlerinde -ayrılık, kayıp, taşınma gibi- geçmişe dönmek içsel bir güvenlik alanı yaratır. Bazen çocukluğumuzdaki halimize döneriz zihnimizde. “Daha huzurluyduk” deriz. Bu çoğu zaman geçmişin idealize edilmiş hâlidir ama o duygusal kaynak, bugünü anlamlandırmada işe yarayabilir.

Geçmişe Tutunmanın Riskleri

Ancak geçmişe duyulan özlem bazen bir kaçışa da dönüşebilir. “Eskiden her şey daha güzeldi” düşüncesi, bugünkü hayatla bağ kurmamızı zorlaştırabilir. 

Şimdiyle yüzleşmek yerine geçmişe sığınmak, kişinin bugündeki potansiyelini gölgeleyebilir. Özlem duygusu, farkında olunmadan bugünün değerini örtebilir. Oysa sağlıklı psikolojik işleyiş, geçmişten güç alırken şimdiyle bağ kurabilmeyi gerektirir.

 

Özlem, Ne Eksik Ne Değerli Olduğunun İşaretidir

Geçmişe özlem, yalnızca kaybı değil; kıymeti de gösterir. Bazen bir döneme değil, o dönemde hissettiğimiz güvene, sevgiye, basitliğe özlem duyarız. Bu da aslında bugünde neleri daha çok arzuladığımızı gösterir.

Psikoterapide sık sık geçmişe dönme eğilimi, kişinin duygusal ihtiyaçlarını anlamak için bir anahtar olabilir: aidiyet, görünme, bağlılık gibi. Kimi zaman geçmişe duyulan özlem, aslında bugünde eksik kalan bir parçanın habercisidir.

Son Olarak; Geçmişi Özlemek, Şimdiye Davet Olabilir

Geçmişi özlemek, yalnızca hatırlamak değil; bugüne ne taşıyabileceğimizi keşfetmektir. O çocukluk kahkahasını, bir yaz akşamının dinginliğini, bir dostluğun sıcaklığını… Belki bugün bir yürüyüşte, bir dost sohbetinde ya da sadece bir nefeste yeniden bulabiliriz.

Çünkü insan yalnızca geçmişte yaşamaz. Ama geçmişten aldığı duygularla bugünü daha anlamlı kılabilir. Ve belki de bu, geçmişe özlem duymanın en insani ve en onarıcı hâlidir.

Kaynakça

Bennett-Levy, J., Thwaites, R., Haarhoff, B., & Perry, H. (2015). Experiencing CBT from the inside out: A self-practice/self-reflection workbook for therapists. The Guilford Press.

Kuyken, W., Padesky, C. A., & Dudley, R. (2009). Collaborative case conceptualization: Working effectively with clients in cognitive-behavioral therapy. The Guilford Press.

Shannon, J., Shannon, D., & Padesky, C. (2012). The shyness and social anxiety workbook for teens: CBT and ACT skills to help you build social confidence. New Harbinger Publications.

Melike Dinç
Melike Dinç
2017 yılında Yeditepe Üniversitesi İngilizce PDR bölümünden dereceyle mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından uzun yıllar eğitim kurumlarında Psikolojik Danışman olarak çalışmıştır. 2022 yılında Bahçeşehir Üniversitesi PDR yüksek lisansını “COVID-19 Pandemisi Sürecinde Bireylerin Mindful Kişilik Özelliğinin İyilik Hali ve Stres Düzeyine Etkisi” teziyle tamamlamış, Uzman Psikolojik Danışman unvanını kazanmıştır. Bilişsel Davranışçı Terapi, Çözüm Odaklı Terapi ve Şema Terapi eğitimlerini almış eş zamanlı olarak süpervizyon eşliğinde terapiler yürütmeye başlamıştır. Ayrıca “Family Enchancement and Play Therapy Center” işbilirliği ile Uzman Psikolojik Danışman Filiz Çetin tarafından Çocuk Merkezli Oyun Terapisi eğitimlerini alarak eş zamanlı süpervizyon eşliğinde oyun terapileri yürütmeye başlamıştır. CAS(Cognitive Assessment System) Zekâ Testi Uygulayıcısıdır. Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi, Çözüm Odaklı Terapi gibi terapötik yaklaşımlar üzerine çalışmalar yapmaktadır. Özellikle kaygı bozuklukları, depresyon, OKB, çocuk ve ergen terapisi konularında danışanlarına destek sağlamaktadır. MEB Onaylı Aile Danışmanıdır. Mesleki kariyerinde 8 yılı aşkın süredir ergen- yetişkin bireysel danışmanlık, çocuk merkezli oyun terapisi alanlarında aktif olarak çalışmaktadır. Danışmanlık sürecinde bilimsel ve kanıta dayalı yöntemleri benimseyerek, danışanlarının psikolojik sağlamlığını artırmayı ve yaşam kalitesini iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Türk PDR Derneği ve Şema Terapi Derneği üyesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar