Çocuklar zaman zaman duygularını ifade edecek kelimeleri bulamazlar. Üzüldüklerinde, sinirlendiklerinde, kafaları karıştığında ya da sadece yorulduklarında ne hissettiklerini anlatmakta zorlanabilirler. Hatta bazen okula gitmek istemediklerinde, bir istekleri reddedildiğinde ya da kendilerini iyi hissetmediklerinde bunu açıkça ifade etmekten kaçınabilirler. Bu tür durumlarda genelde aynı cümleye sığındıklarını görürüz: “Karnım ağrıyor.” Biz yetişkinler de çocukluk dönemindeyken bu cümleyi en az bir kez kullanmışızdır; çünkü o basit gibi görünen ifade, ekseriyetle yalnızca fiziksel bir yakınma değil, duyguların söze dökülemediği bir beden serzenişidir.
Psikosomatik Belirtiler Nedir?
Erken yaşta bir çocuk, duygularını doğru ifade edecek kelimeleri henüz öğrenememiş olabilir. Bazen hislerini anlatmaya çalışsa bile, etrafında onu dinleyip anlayacak birini bulamamıştır. Buna benzer durumlarda genelde “karnım ağrıyor, hastayım, canım acıyor” gibi cümleler daha sık duyulmaya başlar. Bu tarz cümleler, çocukların içinde bulundukları duygusal durumun bedene olan yansımasının bir sonucudur. İşte bu yansımalar “psikosomatik belirtiler” olarak tanımlanır.
Çocukluk Dönemi ve Duyguların İfade Edilmesi
Psikosomatik belirtiler sadece çocuklarda değil, yetişkinlerde de ortaya çıkabilir. Yoğun stresin mide kramplarına, bastırılmış öfkenin kas ağrılarına dönüşmesi gibi. Ancak çocukluk döneminde bu belirtiler daha farklı formlarda kendini gösterebilir.
Erken yaşlarda çocukların duygularını doğru şekilde ifade edebilmeleri ve regülasyonlarını sağlayabilmeleri bazen zor olabilir. Çocuk; okul yaşantısında, sosyal çevresinde veya iç dünyasında yaşamış olduğu olumsuz bir durumu “kaygılı hissediyorum, mutsuzum” gibi net cümlelerle ifade edemeyebilir. Ama kimi zaman yaşadığı bu kaygıları midesinde sıkışma, boğazında yumru ya da gece uykularında huzursuzluk olarak ifade edebilir. Bu durum gözlendiğinde dikkatli olunmalı ve bu konunun üzerinde durulmalıdır.
Ebeveynler Bu Durumla Karşılaştıklarında Nasıl Yorumlamalı?
Ebeveynler böyle bir problemle karşılaştıklarında, durumu yeterince gözlemleyemediklerinde ya da karşılaştıkları durumu sağlıklı bir biçimde değerlendiremediklerinde, çocuğun manipülatif davrandığını ya da dikkat çekmeye çalıştığını düşünebilir. Bu yorum, belirli durumlar söz konusu olduğunda geçerlilik kazanabilir, ancak genellenmesi yanıltıcı olur. Çoğu zaman, çocuğun duygularını başka yollarla ifade etmeyi henüz öğrenemediğine işaret eder.
Psikosomatik Belirtiler
Çocukluk döneminde sık rastlanan ve nedeni açıklanamayan bedensel belirtiler arasında karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı, iştahsızlık ve tuvalet alışkanlıklarında değişiklikler sayılabilir. Elbette bu belirtilerin her zaman psikolojik olduğunu söylemek doğru olmaz. Ancak tıbbi değerlendirmelerle açıklanamayan durumlarda, çocuğun duygu dünyasına dikkatle eğilmek gerekir.
Bu konuda yapılan araştırmalara bakıldığında, çocukluk döneminde yaşanan stresin; bağışıklık sistemi, sindirim sistemi ve sinir sistemi üzerinde doğrudan etkili olduğu görülmektedir (Campo & Fritsch, 1994; van der Kolk, 2014). Özellikle ebeveyn-çocuk ilişkisinde duygusal destek azaldıkça, çocuklarda stres kaynaklı fiziksel yakınmalar artış göstermektedir. Bu belirtileri bir bedensel sinyal olarak algılamak ve çocukları anlamaya çalışmak oldukça önem taşır.
Peki Bu Sinyalleri Nasıl Anlayabiliriz?
Durum fark edildiği zaman, aslında ipuçlarının en başından beri gözünüzün önünde olduğunu göreceksiniz. Her sabah okula gitmeden önce yinelenen mide bulantısı, yalnız kaldığında yoğunlaşan karın ağrısı ya da bir yetişkinle yaşanan çatışmanın ardından beliren baş ağrısı bu ipuçları arasında sayılabilir. Esasında bunların her biri, çocuğun taşıdığı ama kelimelere dökemediği duygusal yüke işaret eder.
Sonuç
Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu belirtileri “naz yapıyor” ya da “ebeveynlerini manipüle etmeye çalışıyor” şeklinde yorumlamaktan öte, bunun bir tür iletişim biçimi olduğunu görebilmek ve duruma bunun bilincinde olarak yaklaşmaktır. Çocuklar, henüz konuşmayı öğrenmeden önce bile bir şeyleri anlatmaya çalışırlar. Kelimelerle ifade edemeseler de bazen davranışlarıyla, bazen oyunlarıyla, bazen bedenleriyle, bazen yalnızca bakışlarıyla anlatırlar. Bu yüzden ebeveynlerin, bakım verenlerin ve öğretmenlerin, çocuğun sözcüklerle dile getirdiklerinin yanı sıra bedensel sinyallerini de duymaya çalışması gerekir.
Sorunun kaynağına inilmediğinde, çocuk kendisini anlaşılmamış hisseder ve bu da bedensel belirtileri kronikleştirebilir. Destekleyici bir ortam, güvenli iletişim kanalları ve duyguları anlamaya yönelik açık bir tutum, çocuğun iç dünyasındaki bu bedensel yakınmaları azaltabilir. Bazen bir “anladım seni” cümlesi, birçok ilaçtan daha tesirlidir.
Kaynakça
- Van der Kolk, B. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. New York, 3.
- Campo, J. V., & Fritsch, S. L. (1994). Somatization in Children and Adolescents. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 33(9), 1223–1235. https://doi.org/10.1097/00004583-199411000-00003