İyi bir uyku düzeni, fiziksel ve psikolojik sağlık için olmazsa olmazdır. Yetişkin bir insan günde 6-8 saat uyumalıdır. Özellikle gece uykusu çok önemlidir. Dinlenmemizi sağlayan melatonin hormonu yalnızca karanlıkta salgılanmaktadır. Bu nedenle gece uykusu, dinlenme ve yenilenmemiz için oldukça gereklidir. Psikolojik sağlığımızı korumak için uyku düzenimize dikkat etmemiz şarttır. Psikolojik sorunlar uyku düzenimizi bozabilir ya da uyku düzenindeki bozukluklar psikolojik sorunlara yol açabilir. En sık görülen uyku bozuklukları; uykusuzluk (insomnia), uyku apnesi, huzursuz bacak sendromu ve narkolepsidir.
Uykusuzluk (insomnia), uykuya dalmayı ve uykuyu sürdürmeyi zorlaştıran, çok erken uyanmaya ve tekrar uyuyamamaya sebep olan yaygın bir uyku bozukluğudur. Uyku apnesi, uyku esnasında solunum duraklamalarından kaynaklı olarak uyku düzeninin bozulmasıdır. Huzursuz bacak sendromu ise uyku esnasında bacaklarda rahatsızlık, huzursuzluk, hareket ettirme ihtiyacı, uyuşma ve karıncalanma hissetme durumudur. Narkolepsi, kişide gündüz aşırı uykulu olma ya da uyku ataklarının söz konusu olmasıdır.
Uyku bozuklukları; stres, yaşam biçimi, çevre faktörleri gibi birçok nedenden kaynaklanabilmektedir. Bilişsel davranışçı terapi, uyku bozukluklarının giderilmesinde etkili bir yöntemdir. Burada uyku bozukluğuna neden olan düşünceler ve eylemlerde değişiklikler yapılarak sorunun çözümü sağlanmaktadır.
Uykusuzluk sorunu yaşıyorsanız, aynı saatte yatıp kalkmaya özen göstermeniz fayda sağlayıcı olacaktır. Yatmadan önce çay, kahve içmekten ve yemek yemekten uzak durmanız gerekmektedir. Elektronik eşyalardan uzak ve karanlıkta uyumak, çözüm adına önemlidir. Gündüz uyumamak ve bedeni yoracak fiziksel aktiviteler yapmak yararlıdır. Papatya, melisa çayları ve süt içmek, sakinleştirici ve uyku getirici özellikleriyle fayda sağlamaktadır. Stresten uzak durmak, gerekirse melatonin takviyesi almak işe yaramaktadır.
Uykunun non-REM ve REM olmak üzere iki evresi bulunmaktadır. Non-REM dönemi kendi içerisinde üçe ayrılmaktadır. Bunlar hafif uyku, daha derin uyku ve en derin uyku dönemidir. Bu evrelerde beden dinlenerek fizyolojik iyileşme sağlanmaktadır. Uykunun son evresi ise REM dönemidir. Bu evrede gözler hızlı hareket etmektedir ve uyanıklık aşamasına yakındır. Rüya görme bu dönemde gerçekleşmektedir.
Rüyalar
Rüya görmenin bilimsel bir nedeni aslında yoktur. Yani neden rüya gördüğümüzü bilmemekteyiz. Psikanalitik bakış açısına göre rüya görme, bastırılmış duygu ve düşüncelerin açığa çıkmasını sağlamaktadır. Bilinçli olarak deneyimleyemediğimiz bu duygu ve düşünceler, rüya esnasında dışa vurulma şansı kazanmaktadır. Freud, yorumlanmamış her rüyanın açılmamış bir mektup gibi olduğunu söylemektedir. Bu da rüyaların önemine dikkat çekmektedir.
En sık görülen rüyalar; düşmek, uçmak, dişin dökülmesi, kalabalık ortamda kendini çıplak görmek gibi rüyalardır. Rüyada düştüğünüzü görmek, takıntılı olduğunuz bir konu olduğu anlamına gelebilir. Bu durumda takıntılı olduğunuz bu konudan sıyrılmanız gerekmektedir. Rüyada uçmak ise sizi sıkan sorunlardan kurtulduğunuzu işaret edebilir. Rüyada dişin dökülmesi ise özgüveninizi yıpratacak bir konuyla mücadele ettiğinizi gösterebilir. Bu durumda karşılaştığınız durumun sizi ne kadar güçlendireceğine odaklanmak işe yarayabilir. Kalabalık ortamda kendini çıplak görmek ise sosyal ortamlarda kişinin kendisini savunmasız hissettiği anlamına gelebilir. Bu durumda kendinizi saklamak yerine açık olmak fayda sağlayıcı olacaktır.
Gördüğümüz rüyalar saniyeler sürmektedir. Ancak biz bunu çok daha uzun sürecek şekilde algılamaktayız. Bunun sebebi, rüya esnasında bilişsel süreçlerin çok hızlı çalışmasıdır.
Rüya görme sağlıklı ve olağan bir durumdur. Ancak bazen bizi rahatsız edici ve tekrarlayan rüyalar görmek, kabuslar hayatımızı zorlaştırabilmektedir. Aşırı kaygı, stres ve depresyon, kabus bozukluğu gibi durumlara neden olabilmektedir. Burada stres ve kaygı yönetimini sağlayabilmek için çaba göstermek, kendine yardım kitaplarından destek almak ya da uzman yardımına başvurmak sağlıklı bir seçim olmaktadır.
Rüyalar, REM (Rapid Eye Movement) adı verilen hafif uyku döneminde görülmektedir. Hızlı göz hareketleri adı verilen bu dönemde aslında beynimiz işlenmemiş ve bize zarar veren duygu ve düşünceleri işleme fırsatı bulmaktadır.
Bugün EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) terapide yapılan da aslında aynı süreçtir. İşlenmemiş ve zarar veren deneyimler göz hareketleri ile işlenmekte ve bu şekilde travmatik yaşantıların tedavisi sağlanmaktadır.
Tarihten beri rüyalar psikolojinin konusu olmuştur. Rüyalar üzerine Freud, 3 cilt olan Düşlerin Yorumu kitabını yazmıştır. Sonrasında Carl Jung yine rüyalar ile ilgilenmiştir. Yapılan bir deneyde deneklerin uyuması engellenmiş, rüya görmemeyen denekler halüsinasyon görmeye başlamıştır. Bu da rüya görmenin psikolojik sağlık açısından önemine dikkat çekmektedir.
İyi bir uyku ve rüya görme, psikolojik sağlığımızı korumak açısından önemlidir. Aynı zamanda hayatın olağan akışı içerisinde sorumluluklarımızı yerine getirmemizi sağlamakta ve bizi zinde tutmaktadır. Bu nedenle iyi uyumaya dikkat etmeli ve kendimize özen göstermeliyiz.