Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Çocukların Yapay Zekayla Duygusal İlişkisi

“Bu çalışma, çocuk ve ergen psikolojisi kapsamında, çocukların dijital araçlarla kurduğu duygusal ilişkilerin gelişimsel etkilerini ele almakta; aynı zamanda aile psikolojisi ve okul rehberlik hizmetleri açısından çözüm önerileri sunmaktadır.”

Yapay zeka (AI) günümüzde birçok alanda kullanılıyor. Birçok insanın hayatını kolaylaştırdığı aşikâr. Ancak gittikçe kendini geliştirmesi, eskiye göre daha fazla hayatımıza yerleşmesi bu tanıdık olmayan konsepte karşı bazı soru işaretleri bıraktı. Yapay zeka, çeşitli alanlarda bize yardım sağlarken aynı zamanda kendini geliştirebilme özelliği ile bizi tanıyor ve bize göre cevaplar veriyor. Hatta öyle ki yapay zeka kullanıcıları kullandığı AI uygulamasına kendini tanıtıp onunla bir arkadaş gibi konuşabiliyor. Örneğin, uygulamaya bir psikolog eklentisi eşleştirince kişi AI uygulamasını bir psikologla konuşuyormuş gibi kullanıyor. Bu ve bunun gibi örnekler bize yapay zekanın gerçek hayatta konuşabileceğimiz insanların yerini tutmaya başladığını gösteriyor. Peki, gerçekten bir eklenti bir psikoloğun yerini tutabilir mi?

Çocukların sosyal gelişiminde, kurdukları iletişimin niteliği oldukça belirleyicidir. Özellikle duygularını ifade edebilecekleri, anlaşıldıklarını hissedebilecekleri bireylerle kurdukları ilişkiler, onların psikolojik iyi oluşunu destekler. Denham ve arkadaşlarına (2003) göre, “çocuklar, duygusal olarak daha etkili ve duyarlı yetişkinlerle daha sağlıklı ilişkiler kurar ve onları tercih eder.” Bu durum bağlanma kuramının da öne sürdüğü gibi, çocukların güvenli ve destekleyici bağlanma figürlerine yönelme eğilimleriyle örtüşmektedir.

Çocuğumuz yapay zekayla ödev yapıyor gibi gözükse de onunla duygusal ilişki kurmuş olabilir. Bu gibi durumlarda çocuğun psikolojik ihtiyaçlarını doğru değerlendirme ve uygun müdahalede bulunma açısından ciddi sınırlılıklar taşımaktadır. Yapay zeka, çocuğun içerisinde bulunduğu durumu fark edip pedagoga ya da çocuk psikiyatristine yönlendirme gibi kritik bir müdahaleyi gerçekleştiremez. Üstelik duygusal yansıtma, empati kurma ve bağ kurma açısından da sınırlıdır. Turkle (2011), çocukların yapay zekayla kurdukları ilişkilerin, sahte bir bağlanma deneyimi yarattığını ve bu durumun duygusal gelişimi olumsuz etkileyebileceğini belirtmektedir. Bu ilişki bir yanılsama ve sahtelik içermektedir. Çocuk, farklı türlerde ilişkilerle sosyal olarak güçlenir ve kendini geliştirir. Ebeveyn ile kurduğu ilişkinin yerini bir arkadaş veya öğretmen ilişkisi dolduramaz. Çocuk genelde bunun farkındadır, farkında olmadığı durumlar nasıl bir yanılsama olarak nitelendirilebiliyorsa aynı şekilde bu ilişkilerin yerini yapay zekayla doldurmak da çocuğun sosyal gelişimini geri bırakacak bir yanılsamadır.

İnsana özgü sosyal ilişkiler, yalnızca mantıksal kararlar değil, duygusal etkileşimler, hatalar ve öğrenmeler üzerinden gelişir. İnsan doğası gereği hata yapan bir varlıktır ve bu hatalar kişiyi olumlu ya da olumsuz yönde etkilemelidir. Oysa yapay zeka daha çok rasyonaliteye dayalı tepkiler verir ve duygusal karmaşıklığı barındırmaz. Bu durum, sosyal ilişkilerimize yapay zekanın dâhil olması hâlinde, insan deneyiminin doğal akışının bozulmasına neden olabilir. Örneğin, bir birey, sadece derdini anlatmak isterken karşısındaki kişi kendi çözülmemiş içsel çatışmalarını yansıtarak ona “ayrıl” gibi doğrudan bir yönlendirme yapabilir. Bu durum Melanie Klein’ın tanımladığı “projeksiyonel özdeşim” kavramıyla örtüşmektedir; kişi, kendi baş edemediği duyguları başkasına aktarır ve onun bu yönde davranmasıyla içsel bir rahatlama yaşar. Ancak bu ve bunun gibi sayısız örnek tamamen insana özgü dinamiklerdir; eksikleriyle, hatalarıyla ve bazen yön kayıplarıyla olumlu veya olumsuz bir şekilde gelişirler. Yapay zeka bu gibi durumlarda ona içini açan kişiyi bahsettiğimiz “hatalı” süreçleri önleyecek şekilde adım atsa dahi bu o kimseyi daha iyi bir birey yapmaz. Aksine, hata yapma hakkından mahrum bırakılmış bireyler, sosyal olarak gelişim fırsatlarını da kaybederler. Bu nedenle insan-insana ilişkinin değerinin muhafaza edilmesi, duygusal gelişim açısından çok önemlidir.

İnsanın sosyal ve duygusal gelişimi, yalnızca doğru kararlar vererek değil, zaman zaman hata yaparak ve bu hatalardan öğrenerek gelişir. Hata, bireyin kendini ve ilişkilerini tanıması, sınırlarını keşfetmesi ve duygusal esneklik geliştirmesi açısından temel bir öğrenme aracıdır. Sosyal gelişimi aktif ve yoğun şekilde devam eden çocuk için hata yapmamak, onun gelişimi açısından oldukça olumsuzdur. Aynı zamanda yapay zeka duygusal etkileşim ve empatik anlayış söz konusu olduğunda, insan deneyimini taklit etmekten öteye geçemez. Yapay zeka, karşısındakini anlıyormuş gibi, onunla duygusal ilişki varmış gibi davranarak bir “yalancı yakınlık” sunar (Sherry Turkle, 2011). Yapay zekayı içini açabileceği bir arkadaşının, öğretmeninin, saygı duyduğu bir yetişkinin, ebeveynlerinin yerine koyan çocuk, sosyal gelişim açısından duygusal olarak tatmin olmayacak ve aldığı rasyonel tavsiyelerle hata yapma özgürlüğü de kısıtlanmış olacak.

Çocuğun yapay zeka ile duygusal ilişki kurduğunun fark edilmesi durumunda, onu kendi hâline bırakmak yerine aktif bir şekilde desteklemek büyük bir önem taşır. Öncelikli olarak çocukların gerçek, yüz yüze insan ilişkileri kurma konusunda cesaretlendirilmesi ve desteklenmesi gerekir. Bu süreçte ebeveynlerin, çocuklarıyla duygu paylaşımına dayalı sohbetler yapması ve açık iletişim ortamı sağlamaları, duygusal-sosyal gelişimi destekleyici bir rol oynar. Ayrıca her ilişki türü – örneğin aile içi, arkadaşlık ya da öğreten-öğrenci ilişkileri – kendi bağlamında değerlendirilerek çocuğun sosyal gelişimi çok yönlü biçimde güçlendirilmelidir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, yapay zeka ile kurulan ilişkilerin çocukların sosyal-duygusal gelişiminde yaratabileceği olası risklere karşı farkındalık geliştirmek hem ailelerin hem eğitimcilerin sorumluluğudur. Teknolojinin sunduğu imkânlar çocukların hayatında yer edinmeye devam edecek olsa da, sağlıklı bir psikososyal gelişim için çocukların gerçek, duygusal temelli ve karşılıklı etkileşime dayanan insan ilişkilerinde bulunmaları vazgeçilmezdir.

Çocuğun kendini yalnız hissetmesi, onu yapay zeka temelli uygulamalarla duygusal ilişki kurmaya itebilir. Çocuğun etrafındaki yetişkinler tarafından aktif olarak gözlemlenmesi oldukça önemlidir. Bu gibi durumlarda okul rehberlik servisinden veya bir pedagogtan yardım alarak gözlemi yapan kişinin kuramayabileceği terapötik ortam oluşturularak çocuğun içerisinde bulunduğu duygusal duruma müdahale edilebilir. Mevcut olarak içerisinde bulunduğu arkadaşlık ortamlarında arkadaşlık ilişkisi kurma konusunda sıkıntı çeken çocuk için akranlarının olduğu farklı sosyal ortamlar kurulabilir. Amaç, çocuğu iletişim kurabileceği başka iletişim kanalları açarak ona yalnız olmadığını hissettirmektir.

Kaynakça

Denham, S. A., Blair, K. A., DeMulder, E., Levitas, J., Sawyer, K., Auerbach-Major, S., & Queenan, P. (2003). Preschool emotional competence: Pathway to social competence? Child Development, 74(1), 238–256. https://doi.org/10.1111/1467-8624.00533  

Turkle, S. (2011). Alone together: Why we expect more from technology and less from each other. New York: Basic Books.

Mert Özaslan
Mert Özaslan
Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden mezun olan yazar, eğitimci ve psikolojik danışman olarak psikolojiyi kişiselleştirmek ve herkese ulaşılabilir hale getirmek için çalışmalar yürütmekte ve deneyim elde etmektedir. Yazar; bilişsel davranışçı terapi, cinsel terapi ve eğitim rehberliği alanlarında yetkinleşmiştir. Herkesin belirli seviyelerde psikoloji ve felsefe alanlarından donanıma sahip olması gerektiğini düşünen yazar, bu donanımların kişide temel oluşturabilmesi için okurlara dokunmayı hedeflemektedir. Kendi duygu ve düşüncelerini tanıyabilen, yorumlayabilen bireylerden oluşan bir toplum yazarın ideal dünya hayallerini süslemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar