Hayatınızın bazı dönemlerinde “Ben kimim? Neden yaşıyorum? Hep yalnız mı olacağım? Hayatın anlamı ne? Ölümden sonra ne olacak?” diye hiç düşündünüz mü? Sevdiğiniz birini kaybettiğinizde, işinizden çıkarıldığınızda, kriz anlarında, önemli bir karar vermek zorunda kaldığınızda bu sorgulamayı yapmış olabilirsiniz. Tam da bu noktada size varoluşsal kaygılardan bahsetmek istiyorum.
Kaygı, insan varlığının bir tehditle karşı karşıya kaldığında hissettiği bir duygudur (Kula ve Erden, 2017). Varoluşsal kaygı, bireyin varlığını, hayatın anlamını, ölümün kaçınılmazlığını sorguladığı psikolojik kaygıdır. Bu kaygılar, yaşamın her döneminde yaşanabilir. Her bireyin varoluşu üzerine düşünmesi, insan doğasının bir parçasıdır (Demir ve İkizer, 2020). Kayıp yaşadığımızda, terk edildiğimizde, hedeflerimize ulaşamadığımızda, derin düşüncelere daldığımızda, sosyal çevreden soyutlandığımızda, ölümle yüzleştiğimizde, önemli kararlar vermek zorunda kaldığımızda, yalnız kaldığımızda, özgürleştiğimizde ve kendi seçimlerimizden sorumlu olduğumuzda varoluşumuz üzerine düşünmek, varoluşsal kaygıyı ortaya çıkarır. Irvin Yalom, varoluşsal kaygıları dört ana başlıkta inceler.
1. Anlamsızlık Kaygısı
Anlamsızlık kaygısı, hayatımızdaki anlam katan her şeyin yok olması ve yaşam amacımızın olmamasıyla ortaya çıkan boşluk hissidir. Dış dünyada hayat devam ederken boşluk hissi, insanı kendinden kopmuş ve yönünü kaybetmiş gibi hissettirebilir. Her şey yolunda, ama bir şeyler eksik gibidir. Önceden heyecan duyduğumuz şeyler artık bir şey ifade etmez. Duygularımızı hissedemeyiz. Belirsizlik ve kararsızlık, şu anımızı bulanıklaştırabilir.
Hayatın anlamını bulamamaya ve amacımızın olmamasına bağlı ortaya çıkan boşluk hissinden kaçmamalı ve yüzleşmeliyiz. Bazen anlamsızlık kaygısını kabul ederek onunla yaşamayı öğrenmeli, bazen de hayatın anlamını ve amacını biz yaratmalıyız. Çünkü insan, hayatının anlamını ve amacını bulmaya ihtiyaç duyar. Çalışma hayatında amacın olması, bir meslek edinmek, kişinin kendisine ve çevresine faydalı olacaktır (Ayhan, 2020). Buna bağlı olarak bireyin kendini mutlu, huzurlu, doyum sağlayacak bir alana yönelmesi, anlamsızlık kaygısıyla baş etmesine yardımcı olur (Bakırtaş, 2011).
2. Ölüm Kaygısı
Ölüm kaygısı, insanın yaşamının bir gün sonlanacağının farkında olmasıdır. Evrenseldir. Sevilen kişinin ölümü, kendi ölümümüz, ölüme yüklenilen olumsuz anlamlar bu kaygıyı ortaya çıkarır (Demir ve İkizer, 2020). Ölümle yüzleşmek, olumlu kişisel değişimi de beraberinde getirir. Bu kaygıyı daha işlevsel anlamda dönüştürebilmek, hayatı anlamlı kılmamıza yardımcı olur. Yaşamın getirdiği gerçekleri inkar etmek yerine kabul etmek, istemediğimiz şeyleri yapmamak, anda kalma becerisini geliştirmek, yaşam önceliklerini değiştirmek, insanlarla bağ kurabilme becerisini geliştirmek, yeni hedefler belirlemek, sanatla uğraşmak gibi. İnsan, yaşamı yeniden anlamlı kılabildiğinde ölüm kaygısıyla baş etmeye başlar (Bakırtaş, 2011).
3. Yalnızlık Kaygısı
Yalnızlık kaygısı, insanın kendisiyle baş başa kaldığı, yaşamda kendisi yerine kimsenin karar veremeyeceği gerçeğiyle yüzleşmesidir. Yalnızlık, sosyal ilişkilerden uzak olma durumuyken, varoluşsal yalnızlık, bireyin insan doğasının farkında olmasıdır. Kendini bir hiçmiş gibi hissetmek, sanki her şey geçiciymiş, yaşamda tek başınaymış, kimseyle bağlantı kuramıyormuş, diğerlerinden farklıymış, doğruyu yanlışı ayırt edemiyormuş, yönünü kaybetmiş gibi hissettirebilir.
İnsan, hem bağlanmak hem de özerk olmak isteyen bir varlıktır. Başkalarıyla anlamlı ilişkiler kurmaya ihtiyaç duyduğu kadar, kendisiyle de ilişki kurmaya ihtiyaç duyar. Bunun yolu da yalnızlıkla yüzleşebilmektir. İnsanın kendini keşfettiği, tanımaya çalıştığı, hayattan ne istediğini ve ne istemediğini belirlediği bir süreçtir. Varoluşsal yalnızlık kaygısını anlamak, ondan dersler çıkararak hayatımıza yön vermek, koşulsuz kabulün, gerçekliğin, etkileşimin, duygusal paylaşımın olduğu ilişkiler kurmak, cinsiyet, din, dil, ırk ayrımı gözetmeden insanlarla tanışmak, varoluşsal yalnızlıkla baş edebilmeye yardımcı olur (Ayhan, 2020).
4. Özgürlük Kaygısı
Özgürlük kaygısı, insanın kendi davranışlarından, seçimlerinden, yaşam tarzından kendinin sorumlu olduğunun farkında olmasıdır (Kıraç, 2007). Burada bireyin hayatının merkezinde olması, kendinden başka bir otoritenin olmaması kaygıyı yaratabilir (Demir ve İkizer, 2020). Yaşamımızı oluştururken davranışlarımızı ve değerlerimizi oluşturmak geniş bir özgürlük hissettirirken, ağır bir yükte hissettirebilir. Her şeyin kendimize bağlı olmasından kaynaklı yanlış seçim yapmaktan kaygılanabiliriz, kendimizden ve dünyadan sorumlu olduğumuz düşüncesiyle suçlu hissedebiliriz, insanların arasındayken yalnız hissedebiliriz, kararsızlık yaşayabiliriz, sonsuz olasılıklar karşısında bocalayabiliriz, belirsizlikte önümüzü göremediğimiz için endişelenebiliriz. Tüm bunlar bunaltı yaratabilir.
Baş edebilmek için insan isteklerini netleştirmeli, karar verme becerisini geliştirmeli, verilen kararın sorumluluğunu üstlenme becerisini güçlendirmeli, sorumluluk almaya motive olmalıdır (Bakırtaş, 2011).
Sonuç
Varoluşsal kaygılar, gerilim yaşattığı için rahatsız edici ve bunaltıcı olabilir. Bunu bir eziyet olarak görmek yerine, kişisel gelişimimiz için bir fırsat olarak görmeliyiz. Kendimizi tanımamıza, farkındalığımızın artmasına, kişisel değerlerimizi oluşturmamıza, özgün bir yaşam sürmemize olanak sağlamaktadır. Varoluşsal kaygının hemen geçmesi için acele etmemek ve sabırlı olmak gerekir. Hayattaki anlam arayışımızı, varoluşsal kaygıyı kabul ederek, kişisel gelişimimizi ön plana alarak, yeni hobiler edinerek, sosyal yaşama katılarak, sanatla ilgilenerek, yeni insanlarla tanışarak, felsefi yaklaşımları araştırarak destekleyebiliriz. Kendi psikoterapi sürecimize başlayarak uzman eşliğinde de ilerleyebiliriz.
Kaynakça
- Kula, T. ve Erden, M. (2017). Varoluşsal Kaygı ve Din. Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 17(2), 21-41.
- Demir, Ş. ve İkizer, G. (2020). Varoluşsal Kaygının Kişilik, Sağlık ve Demografik Özellikler ile İlişkisi. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 18(4), 352-368.
- Bakırtaş, T. (2011). Varoluşçu Psikoterapi (I. D. Yalom). Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 18(1), 645-649.
- Ayhan, D. (2020). Varoluş Kaygısı ve Çalışma: Sartre’ın Varoluşçuluk Anlayışı Üzerinden Bir Gözden Geçirme. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(1), 71-77.
- Kıraç, F. (2007). Dindarlık Eğilimi, Varoluşsal Kaygı ve Psikolojik Sağlık. (Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi. 31162127.