Psikolojik sağlamlık, bireyin hem içsel kaynaklarını tanıması hem de dış dünyayla kurduğu ilişkilerde sağlıklı psikolojik sınırlar inşa etmesiyle doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda, psikolojik sağlamlık için iki önemli kavram öne çıkar: öz şefkat ve psikolojik sınırlar. Öz şefkat, kişinin kendi acısını fark etmesi, bu acıya karşı nazik ve yargısız bir tutum geliştirmesi olarak tanımlanır (Neff, 2003). Psikolojik sınırlar ise bireyin benliğini koruyan,CITATION Clou92 \l 1055 duygusal, zihinsel ve fiziksel olarak nerede başlayıp nerede bittiğini tanımlamasına olanak tanıyan koruyucu çizgilerdir (Cloud & Townsend, 1992). Bu iki kavram birbirinden ayrı gibi görünse de aslında birbirini besleyen, hatta birbirini mümkün kılan iki önemli psikolojik beceridir.
Kristin Neff’in öz şefkat modeline göre öz şefkatin üç temel bileşeni bulunur: öz nezaket, ortak insanlık duygusu ve farkındalık. Öz nezaket, bireyin kendine hataları ve zorluklar karşısında anlayışla yaklaşmasıdır. Ortak insanlık duygusu, yaşanan sıkıntıların yalnızca bireysel değil, evrensel bir deneyim olduğunu kabul etmeyi ifade eder. Farkındalık ise bireyin yaşadığı anın bilincinde olması, duygularını bastırmadan ya da abartmadan gözlemleyebilmesidir (Neff, 2011). Bu bileşenler, bireyin hem kendine karşı yumuşamasına hem de yaşadığı içsel deneyimlere daha nesnel bir şekilde yaklaşmasına yardımcı olur.
Psikolojik sınırlar ise yalnızca dış dünyayla olan ilişkilerde değil, bireyin kendine karşı geliştirdiği tutumda da hayati öneme sahiptir. Sınır koymak; ne hissettiğini, neye ihtiyacın olduğunu, neyi kabul edip neyi etmeyeceğini fark edebilmek ve buna uygun davranabilmektir. Ne var ki, birçok kişi için sınır koymak; suçluluk, korku veya reddedilme endişeleriyle iç içe geçmiş bir deneyim olabilir. Bu noktada öz şefkat devreye girerek bireyin kendi ihtiyaçlarını yargılamadan sahiplenmesini ve psikolojik sınırlarını suçluluk hissetmeden ifade edebilmesini sağlar.
Öz şefkatli birey, içsel eleştiriyle değil, içsel destekle hareket eder. Örneğin; bir kişi tükenmiş hissettiğinde kendine “Bu kadar zayıf olma, herkes çalışıyor!” demek yerine, “Yorgunum ve dinlenmeye ihtiyacım var. Bu insani bir ihtiyaç.” diyebilirse, hem öz şefkat göstermiş olur hem de içsel psikolojik sınırlarını tanımaya başlamış olur. Bu farkındalık hali, bireyin dış dünyadaki sınır ihlallerini de daha kolay fark etmesine ve gerektiğinde “hayır” diyebilmesine olanak tanır.
Öz şefkat, bireyin kendine karşı daha kapsayıcı bir içsel ses geliştirmesine yardımcı olurken, psikolojik sınırlar bireyin bu içsel sesin alanını korur. Bu ikili ilişki özellikle duygusal ilişkilerde oldukça belirgindir. Birey, ilişkide kendi psikolojik sınırlarını ihlal etme pahasına karşı tarafı memnun etmeye çalıştığında, zamanla tükenmişlik, öfke ve benlik değeri kaybı yaşar. Ancak öz şefkat, bireye “Benim hislerim de önemli.” deme hakkını verir. Bu hak, karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerin temelini oluşturur.
İçsel psikolojik sınırların zedelenmiş olması, çoğu zaman erken dönem yaşantılardan kaynaklanır. Çocukken duygularına alan açılmayan, psikolojik sınırlarına saygı gösterilmeyen bireyler, yetişkinlikte ya psikolojik sınırlarını görmezden gelen ya da aşırı katı psikolojik sınırlar koyan bireylere dönüşebilir. Bu durumda öz şefkatin iyileştirici etkisi devreye girer. Kişi, “Benim psikolojik sınırlarım o zaman tanınmadı ama şimdi tanımak benim sorumluluğum.” diyebildiğinde, hem geçmişteki duygusal yaralarıyla yüzleşebilir hem de yeni bir benlik inşasına başlayabilir. Terapötik çalışmalarda bu sürece öz şefkat temelli müdahaleler büyük katkı sağlar (Germer & Neff, 2013).
Günlük yaşamda öz şefkatle sınır koymak bazı pratik yollarla desteklenebilir. Öncelikle kişinin kendi bedenini, zihinsel kapasitesini ve duygusal psikolojik sınırlarını tanıması gerekir. “Bugün yorgunum ve bir plan daha eklemek istemiyorum.” demek, hem sınır hem öz bakım ifadesidir. Öz şefkatli farkındalık pratikleri, bireyin neye ihtiyacı olduğunu an be an fark etmesini kolaylaştırır. Ayrıca, bireyin kendine karşı kullandığı dili dönüştürmesi “Bunu yapmak zorundayım.” yerine “Bunu yapmak bana şu an iyi gelir mi?” diye sorması öz şefkatin yaşam pratiğine dönüştürülmesini sağlar.
Sonuç
Öz şefkat ve psikolojik sınırlar birbirini destekleyen, bireyin içsel düzenini kurmasına ve dış dünyada sağlıklı ilişkiler kurmasına olanak tanıyan iki temel yapı taşıdır. Öz şefkat, bireye zor anlarında yanında olma cesareti verirken; psikolojik sınırlar, bu desteğin sürekliliğini sağlar. Bu becerilerin birlikte gelişmesi, bireyin hem kendine hem başkalarına karşı daha sağlıklı, dengeli ve saygılı bir tutum benimsemesine olanak tanır.
Yazar Notu:
Bu yazı, hem kendim hem de danışanlarımla yürüttüğüm içsel yolculukların bir yansıması olarak kaleme alındı. Öz şefkatin sadece acı anlarında değil, sınır koyarken de ne kadar dönüştürücü olduğunu fark ettiğimde, bu farkındalığı paylaşmak istedim. Psikolojik sağlamlık, yumuşak bir sesle “hayır” diyebilmenin gücünden geçiyor. Dilerim bu yazı, okuyan herkesin kendi iç psikolojik sınırlarını keşfetmesine ve onları sevgiyle korumasına küçük bir katkı sunar.
Kaynakça
- Neff, K. D. (2003). Self-compassion: An alternative conceptualization of a healthy attitude toward oneself. Self and Identity, 2(2), 85–101.
- Neff, K. D. (2011). Self-compassion: The proven power of being kind to yourself. Harper Collins.
- Germer, C. K., & Neff, K. D. (2013). Self-compassion in clinical practice. Journal of Clinical Psychology, 69(8), 856–867.
- Cloud, H., & Townsend, J. (1992). Boundaries: When to say yes, how to say no to take control of your life. Zondervan.
- Brown, B. (2010). The gifts of imperfection: Let go of who you think you’re supposed to be and embrace who you are. Hazelden Publishing.