Pazar, Nisan 27, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kayıp Nesne: Çocuklar Nasıl Yas Tutar?

Derin boşluk, yarık, eksik taraf. Bu serbest çağrışım kelimelerinin ortak özelliği, tarifinde zorluk çekilen, yitirilen “şeyin” üzerine konuşulması için bir tür ön hazırlığı temsil etmeleridir. “Bu acının tarifi zor!” cümlesinin sıklıkla duyulduğu taziye alanlarında, kayıp için yine bu cümleyi zihinde canlandırmak mümkün olmaktadır. Önceden var olan “şeyin” şimdi yerinde olmayışı; boşalan yeri doldurmanın kaybeden için tahammülü zor duyguları doğurduğunu, bu sebeple birçok karmaşık duyguyu bireyin kendisinin de anlamlandıramadığını ve kayıp nesnenin yerini doldurmak için de kendi içinde mücadele verdiği bir süreci tarif eder. Bu tam anlamıyla bir süreci ifade eder, yani zaman gerektirir. Birbirini izleyen birtakım değişimleri zorunlu kılan yol, psikanaliz ekolüne göre nasıl tanımlanmaktadır ve yetişkin için bile tarifi zor olan bu kayıp, çocuk bakış açısından nasıl işlenmektedir?

Psikanalizde Kayıp Nesne Kavramı – Çocuklukta Ölüm Kavramı

Ölüm kavramı, psikanaliz ekolünün perspektifinden, yitirilen bir kayıp nesne üzerinden önce o nesnenin kişiselleştirilmesi sonrasında bu kişiselleştirilen nesne ile bir özdeşim gerçekleşmesi şeklinde işlemektedir. Anna Freud’un 1974’te yayınlanan yazısında, kayıp nesne kavramının bireyde işleyişi ile ilgili bu iki temel bileşeni ele almıştır (aktaran Salgın (Ed.), 2024). Okulda kalemini kaybeden bir çocuk düşünüldüğünde, zihninin kaybettiği o yer ile meşgul olması, kaleminin tek başına bir köşede kaldığı, belki üşüdüğü, hatta üzüldüğü, yalnız ve korkmuş hissettiği ya da birinin onu aldığı ile ilgili zihninde canlanan görüntüler çocuğun bununla ilgili endişe duymasına sebep olmakta ve beraberinde davranışsal olarak o kayıp nesneye yönelik çeşitli fiziksel belirtiler (panik halinde olmak, ağlamak gibi) deneyimlemesine de yol açabilmektedir. Kayıp nesne olgusu psikanalizde metaforik olarak bu şekilde ifade edilirken yaş grubuna göre gelişim psikolojisinde söz konusu olan çocukta kayıp kavramının yeri ve ifade edilişi nasıl olmaktadır?

Gelişimin temel ilkelerinden biri gelişimin sürekli olarak devam eden bir oluşum olduğudur ve aşamalar halinde gerçekleştiğidir. Anne karnında başlayan bu serüven ölüm ile tamamlanmaktadır. Bunun için önce, kısaca yaş gruplarına göre kayıp kavramının çocukta nasıl gözlemlenebileceğine bakıldığında; 1-3 yaş grubu duyguları ile davranışları aracılığıyla tanışmaktadır. Öfkesini ve korkusunu ağlama krizleri ya da etrafındaki kişi ya da nesneye fiziksel gücünü kullanmaya çalışarak ifade etmeye çalışır. Öteki kavramını ilk olarak anne ile öğrenmeye başlayan çocuk için diğerleri ile ilişkiye geçiş bu dönem bir seviye atlama gibi düşünülebilir. Burada çocuk, ebeveynden ayrılmaya yönelik kaygılar yaşayabilmektedir fakat yine akranları ile kuracağı ilişkiler ile bunu aşabileceği de düşünülmektedir. 3-6 yaş grubu hayal ile gerçek arasında net sınırlar çizemeyebilir. Bu dönemde somut düşünme olsa dahi hayal kurma kabiliyetinin güçlü olması ile soyut korkular (hayalet, canavar, karanlık korkusu vb.) sıklıkla görülmektedir. Gerçek ile hayal arasındaki bu ince sınırı çizmekte zorlanırlar ve bu sebeple de yaşadıkları korku ve endişe duyguları kendini karın ağrısı, baş ağrısı gibi psikosomatik semptomlarla anlatmaya çalışabilir. 6-12 yaş grubuna gelindiğinde ise artık korkular hayali olmaktan çıkmış, daha çok kendi hayatına dair somut tehlikelere doğru kaymıştır. Ölüm kavramı bu noktada, bu yaş grubunda önemli bir yer almaktadır. Aslında somut anlamda, idrak etme noktasında ölüm, bu dönemde gözlemlenebilecek korkular arasında en üst sırada yer almaktadır. Son olarak, 12-18 yaş grubu için endişe ve korku duyguları daha çok ötekinin kendisini nasıl gördüğü ile ilişkilidir. Daha abartılı bir örnek verecek olursak “biri beni gözetliyor” düşüncesi ile bir nevi performans kaygısına girebilmektedirler (Galanti, 2024). Bu yaş grubu için arafta kelimesini kullanmak daha anlamlı olacaktır çünkü ne yetişkindirler ne de çocukturlar. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak deneyimledikleri bu dalgalanmalar ölüm gibi gerçek bir hayat olgusunu kavrayabilecek bilişsel yeterliliğe sahip olsalar dahi bu yaş grubunda gerçekçi olmayan düşünce kalıplarının varlığı (“biri beni gözetliyor”) ve duygulardaki ani değişimleri yönetmek özellikle ölüm gibi zorlu yaşam olaylarında onları riskli davranışları (alkol-madde kullanımı gibi) daha kolay gerçekleştirmeye davet edebilmektedir.

Kayıp Nesne: Çocuklarda Yas Nasıl Tutulur?

Her birey biriciktir anlayışı ile aynı fiziksel hastalığa sahip bireylere uygulanan tedavinin planlanması dahi bireyden bireye farklılık göstermektedir. Her bireye verilen tek bir reçete olmadığı gibi kayıp sonrasında tutulan yas sürecinin de tek bir ifadesi yoktur. Yas süreci, bireye özgüdür ve herkesin yas tutma biçimi farklıdır. Kimisi kendini zayıf, yalnız ve kaybolmuş hissederken, kimisi için bu duygulara yer yoktur ve hatta herhangi bir duygu hissetmeyebilir de, bunun akabinde davranışsal olarak bir dışavurum gerçekleşmeyebilir. Hepsi yas sürecine dâhil ve yas tutmaya özgürdür.

Öte yandan, ebeveyn olarak çocuğunuzda bu yas sürecinin sağlıklı ilerlemesi ve aynı zamanda işlevselliği bozacak düzeydeki yas tepkilerini de kaçırmamak adına bir kontrol listesi oluşturulabilir. Bu listede, aşağıdaki semptomları yaklaşık 2 haftalık olacak şekilde kontrol edebilirsiniz:  

  • Aniden bilince gelen zorlayıcı anı ve onu gerçekten tekrar yaşıyormuş hissi,  
  • Kolayca öfkelenme ve ağlama krizleri,  
  • Uzun süre olumsuz duyguların içerisinde olma ve o duygudan çıkmakta zorlanma,  
  • Diken üstünde olma, panik halinde olma (siren sesi duyduğunda şiddetli bir irkilme hali gibi) ya da donakalma,  
  • Eskiden ona zevk veren şeylerden zevk alamama ya da uzak durma,  
  • Uyku düzensizlikleri (kabus görme, uykuda irkilme, uykusuzluk ya da tam tersi sürekli uyku ihtiyacı),  
  • İştah düzensizlikleri (artması ya da azalması),  
  • Psikosomatik semptomlar (baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı gibi bedensel tepkiler),  
  • Kendine zarar verme düşünceleri ve/veya davranışları,

Ve tabii, bu semptomların bir fotoğrafı çekildiğinde ortaya çıkan şey aile, okul ve sosyal çevresinde görülen bozulmalar yani çocuğun işlevselliğindeki gözle görülür azalmadır. Sonuç olarak, önce ailenin evde takibi, çocuk eğer okula gidiyorsa rehber öğretmeni tarafından takibi, rehber öğretmenin gerekli durumda yönlendirmesi sonrasında bir çocuk psikoloğuna ya da psikiyatristine gitmesi izlenecek yol haritası olabilir.

Kaynakça

  • Freud, A. (2024). Kaybetmek ve kaybolmak üzerine. A. Salgın (Ed.), Çocuk psikanalizi yıllığı 2024 – Ayrılık içinde (s. 1-10). İstanbul: Sfenks Kitap.  
  • Galanti, R. (2024). Kaygılı çocuğa ebeveynlik etmek. İstanbul: Timaş Yayınları.  
  • Trickey, D. (2023). Çocuğunuz kayıp veya travma yaşadığında ne yapmalısınız? İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık.
Laçin Sevin
Laçin Sevin
Laçin Sevin, uzman psikolog ve yazar olarak çocuk-ergen bireysel danışmanlık, özel gereksinimli bireylerle psiko-sosyal çalışmalar, ebeveyn danışmanlığı ve psiko-onkoloji alanlarında deneyime sahiptir. Psikoloji lisansını Onur Derecesi ile bitiren, pedagojik formasyona sahip ve yüksek lisans tezini psiko-onkoloji alanında yapmış olan Sevin’ in çalıştığı alanlar özellikle çocuk-ergen psikolojisi, çocuklarda bilişsel-davranışçı terapi, ebeveyn danışmanlığı ve psiko-onkolojidir. Bunun yanı sıra, ağırlıklı olarak yine çocuk-ergen psikolojisi ve ebeveyn danışmanlığı alanlarında, dijital ortamda, bilimsel temelli blog yazıları gönüllüpsikolog.org ve çocuğumneden.com’ da istikrarlı bir biçimde yaklaşık 3 sene boyunca yayınlanmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar