Pazartesi, Kasım 17, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İçimizdeki Cevhere Duyulan Özlem

Her bir kayıp, içimizden başka bir cevheri koparıp götürür.
Sonrası hep bir döngüdür…
Ve bu döngünün bağlandığı nokta genellikle aynıdır: özlem.

Bu özlem yalnızca kaybedilen kişiye duyulmaz; kendimizi de özlemeye başlarız. Bir zamanlar olduğumuz halimizi, sesimizi, gülüşümüzü, o kayıptan önceki yanımızı…

Yas sürecinde içimizde bir ışığın söndüğünü hissederiz; çünkü sevilen her insan, içimizde bir cevher gibi ışıltılı ve kıymetlidir.
Kayıp belki de bu yüzden biraz da eksilmedir.
Bir yanımız hep orada kalır; zaman geçse de içimizde o eksikliğin yankısı sürer.

Yasın Sessiz Dili ve İçsel Eksilme

Yas tutmak, sevdiğimiz kişiyi onurlandırmanın en insani yoludur.
Bir nevi şunu söyleriz:

“Benim için öyle kıymetlisin ki, artık bu hayatta olmayışın benim devam edişimi güçleştiriyor.”

Ardından içimizde bir pişmanlık belirir:

“Sevdiğim kişi yok ve ben devam ediyorum…”

Bu duygu bazen bir zehir gibi yayılır; ancak bir süre sonra yeni bir duygu filizlenir:
Sevdiğimizin gözüyle dünyaya bakmak.

Artık o kişi hayatta olmayabilir; ama içimizde, kıymetli bir cevher gibi yaşamaya devam eder.
Bir güzellikte, bir yavru kuşta, masmavi bir denizde, gökyüzünde süzülen bir bulutta…

Ve o anlarda yürek hem sızlar hem de ısınır; çünkü sevgi, hatırlandıkça yeniden doğar.
Siz andıkça, sevginizin sıcaklığını yüreğinizde hissettikçe onun yaşamını onurlandırırsınız.

Yasın Gerçekliği ve Toplumsal Sesler

Yaşam döngüsü doğum ve ölüm üzerine kurulu.
Dolayısıyla var olduğumuz sürece, yas da bizimle olacak.

Bu farkındalık ve kabulleniş, sağlıklı bir yas süreci için çok önemlidir.

Yas sürecinde çevrenizden pek çok ses yükselebilir:

“Ağlama.”
“Güçlü dur.”
“Artık toparlan.”
“Evden çıkmamalısın.”
“Ailen için ayakta kalmalısın.”

Herkesin yas hakkında bir fikri olabilir.
Ama siz, kendi yasınızı, kendi hızınızda yaşayın.

Belki ağlayarak, belki sarılarak, belki sevdiğiniz bir aktiviteyi yaparak…
Bunlar sizi “daha az üzülen biri” yapmaz; aksine, acınızı kabullenmenin yollarıdır.

Bastırılan duygular beden tarafından kaydedilir ve ileride başka biçimlerde karşımıza çıkabilir.

Acıyı Onurlandırmak ve Dünyaya Yeniden Dönmek

Kendinize zaman tanıyın.
Acınızı yaşayın, ifade edin, bazen konuşun, bazen sadece susun.

Ve ardından, sevdiğiniz kişi için yeniden dönün bakın dünyaya.
Onun sizinle birlikte yaşamaya devam ettiğini hissedin.

Bir çiçek dikin, bir ağaç ekin, belki bir şarkı yazın.
Hatta belki sadece bir mum yakın.
Onun adına hayata bir iz bırakın.

Bir önceki yazım öz-şefkat üzerindeydi; çünkü yas sürecinde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey de yine kendimize şefkat göstermek.

Yas, herkeste farklı şekillerde yaşansa da çoğu zaman kendimizi suçlama eğilimine sürükler.
İşte tam o noktada, kendinize sarılmanız çok kıymetlidir.

Şunu unutmayın, hayata yeniden karışmak, unutmak değildir.

Pinhani’nin şarkısında dediği gibi:
“Dön bak dünyaya…”

Şimdi siz de dönün;
ama sadece kendi gözlerinizle değil,

sevdiğiniz, artık fiziksel olarak yanınızda olmayan kişinin gözleriyle de.

Bir taşı denize attığınızda onu artık göremezsiniz;
ama bilirsiniz, o oradadır.

Tıpkı sevdikleriniz gibi…
Onları göremeseniz de, kokularını, gülüşlerini, seslerini hep bilirsiniz.
Ve bilirsiniz ki, yüreğinizde taşımaya devam ediyorsunuz.

Yas Ağırlaştığında: Destek Aramak Bir Güçtür

Bu yazıyı okurken duygularınızın yoğunluğu size ağır gelirse ya da kaybın yükü omuzlarınıza binerse,
lütfen psikolojik destek almaktan çekinmeyin.

Yas normaldir;
ama sağlıklı biçimde ilerlemediğinde, patolojik yas sürecine dönüşebilir.

Bu noktada profesyonel destek almak, yasınızı onurlandırmanın en şefkatli yoludur.

İçindeki Çocuğu Unutmamak

Son olarak Sezen Aksu diyor ya hani:
“Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor…”

Bir başka şarkısında ise:
“Kendini kimsesiz hissediyorsan, içindeki çocuğa sarıl.”

Şimdi sevgili okur, senden şunu hatırlamanı istiyorum:

Herkes bazen kendini kimsesiz ya da kalabalığın içinde yalnız hissedebilir.
Tam da böyle anlarda, içindeki çocukla temas etmenin yollarını bul.

Dans et, bağıra bağıra şarkı söyle ya da kendine sevdiğin bir yemek yap.
Ama mutlaka içindeki küçük çocuğun hoşlandığı bir şeyi bul ve onu yap.

Çünkü unutma, zehir dışarı akmadan yürek yıkanmaz.
Ve bazen yüreği yıkamanın en nazik yolu,
içindeki çocuğun elini yeniden tutmaktır.

Yazar Notu

Bu yazı, yokluklarında bile hayatıma ışık olabilen iki kişiye armağan: babam ve Cevher.

Ermenilerin bir sözünde der ki:
“Güneş onlardan sonra yer değiştirdi.”

Belki de gerçekten öyle oldu.
Onlar gittikten sonra, ben kendi yolumu onların ışığında bulmayı öğrendim; yaşamımı ise yokluklarından değil, varlıklarının bıraktığı ışıktan okumaya başladım.

Ranya Kimyongür
Ranya Kimyongür
Psikolog, aile danışmanı ve oyun terapisti olan Ranya Kimyongür, çocukluk dönemi, travma, psikolojik iyi oluş, çift ve aile ilişkileri üzerine çalışmaktadır. Mültecilerle edindiği saha deneyimi ve Arapça ana dil yeterliliği, farklı kültürlerle derinlemesine iletişim kurmasına ve kültürel duyarlılık geliştirmesine olanak sağlamıştır. Afet sonrasında gençlerle psikososyal destek grupları yürütmüş; görev aldığı kurumların sosyal medya hesaplarında gerçekleştirdiği canlı yayınlarla toplumsal farkındalık yaratmıştır. Psychology Times Türkiye’deki yazılarında, bilimsel bilgiyi herkesin anlayabileceği sade ve erişilebilir bir dille aktarmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar