Pazar, Kasım 16, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Delilik Değil, Gerçeklik: Şizofreni ve Damgalama

Toplumda psikolojik bozukluklara sahip bireylerin damgalandığına hiç şahit oldunuz mu?
Kişilerin damgalanması ve ön yargı ile karşılaşması tipik ve olağan şekilde seyredebilir. Peki bu durum neden bu kadar sık karşımıza çıkar? Ön yargılara sebebiyet verebilecek faktörler belki de gözümüzün önündedir. Mesela rahatsızlıkların nedenlerini ve zorluklarını bilmemek, düşünmemek veya empati kuramamak bu faktörler arasında kendini gösterebilir. Bazı araştırmalarda psikolojik rahatsızlığa sahip bireylerin, toplumda dengesiz, deli veya ne yapacağı belli olmayan kişiler şeklinde damgalandığı görülmektedir. (Öztürk & Çam, 2020).
Bireylerin özellikle şizofreni yaşayanları deli olarak damgalaması, olumsuz ön yargı tutumu sonucunda görülmüştür. Aynı zamanda araştırma sonucunda ortaya çıkan bir bulgu ise damgalamadan en sık etkilenen hasta grubunun şizofreni hastalarının olduğu yönündedir.
Peki tam olarak nedir bu şizofreni ve damgalama, gelin beraber bir bakalım.

Şizofreni Nedir?

Şizofreni, düşünceyle gerçek bağlantının kesilmesi sonucu algıda ve davranışta bozulmaların yaşandığı; gördükleri, duydukları ve yaşadıklarıyla ilgili gerçek ve hayal ayrımının yapılamadığı zihinsel bir hastalıktır. Şizofreniye, var olmayan şeyleri görme veya duyma şeklinde halüsinasyonları ve paranoyak düşünceleri içeren bir psikolojik rahatsızlık da diyebiliriz.
Şizofreni yaşayan kişiler seslerin ya da yaşananların gerçek ve hayal ayrımına varamaz.
Sanrılar, halüsinasyonlar, paranoya, korku ve kendini ifade etmede zorluk yaşama şizofreni belirtileri arasında yer alır. Fakat şizofreni hastalarında şiddete eğilimi bulunmamaktadır. Bu yüzden toplum içerisinde yaşamlarına devam edebilirler.

Genellikle yavaş yavaş ortaya çıkan bu psikolojik rahatsızlıkta erken teşhis ve tedavi büyük önem taşır. İlaç ile tedavi edilebilen bu hastalığın tekrarlamaması için genellikle ömür boyu tedavi yöntemlerinden yararlanılması gerekir.

Damgalama Nedir?

Damga (stigma) kavramı, sosyoloji alanında doğmasına rağmen; tıp, psikoloji, örgütsel davranış gibi alanlarda da kısa sürede kullanılmaya başlanmıştır (Bos vd., 2013: 1).
Bir kişi veya grup için toplumun ‘normal’ saydığı sınırların dışındaki, utanılması gereken bir durumun varlığı nedeniyle yaftalama, etiketleme ve kara lekeyi ifade etmektedir (Soygür ve Özalp, 2005: 75).

Damgalanan kişinin adının kötüye çıkması ve utanç verici bir atıf yüklenmesi sonucu, normal sayılanlar ve damgalananlar arasına çizilen sosyal sınırlardır (Goffman, 1963: 6).

Damga kavramı, ilk kez Yunanlılar tarafından ahlaki anlamda kötü görülen, normal kabul edilmeyen kişileri, köleleri, hainleri bedenlerine kazıdıkları ya da demirle dağladıkları işaretlerle birlikte kullanılmaya başlanmıştır.

Damgalamanın farklı türleri mevcuttur. Bu durum kişilerin birçok yönden damgalanabileceğini gösterir. Örneğin:

  • Doğuştan sahip olunan özellikler (ten rengi, cinsiyet)

  • Sosyo-kültürel statü (etnik köken, inançlar)

  • Fizyolojik ve psikolojik sağlık sorunları (AIDS, obezite, ruhsal hastalıklar, gebelik)

Toplumda görülen damgalamalar, kişilerin negatif ön yargılarından kaynaklanabilir. Özellikle psikoloji alanında damgalamayla sık karşılaşmak mümkündür.

Bu sebeple psikolojik rahatsızlığa sahip olup en sık damgalanan kişiler şizofreni hastalarıdır.
Genellikle ne yapacakları belli olmayan, şiddet uygulayabilecek bireyler veya deli şeklinde damgalanmaya maruz kalırlar.

Fakat bireylerin sahip olduğu psikolojik bozukluklar diğer tüm bedensel hastalıklar kadar yaygın ve normal karşılanmalıdır.

Hayatımızdaki her türlü damgalamaya ve ön yargıya karşı durmalıyız ki olumsuz düşünceler diğer bireyleri etkilemesin.

Kişilerin özellikle psikolojik rahatsızlıklarını damgalamak, toplumda bu rahatsızlıklarla yaşamı ve tedavisini güçleştirecektir. Çünkü psikolojik rahatsızlıklara dair damgalama, toplumun bireylere önyargıyla yaklaşmasına neden olabilir.

Bu kişilerle yaşam sürülmeyeceğine ve bu kişilerin sürekli zarar verici olacağına dair inançlar yaygınlaşırsa, gruplaşmalar ve sosyal ortamlardan dışlama söz konusu olabilir.

Bilinçlenerek, gözlemleyerek ve öğrenerek bu olumsuz tavırları bitirebiliriz.
Aksi taktirde bir gün biz de farklılıklarımız dolayısıyla damgalanabilir, ön yargıyla karşı karşıya kalabiliriz.

Kaynakça

Acun Kapıkıran, N. ve Kapıkıran, Ş. (2013). Psikolojik Yardım Aramada Kendini Damgalama Ölçeği: Geçerlik ve Güvenirlik.
Bos, A. E. R., Pryor, J. B., Reeder, G. D., & Stutterheim, S. E. (2013). Stigma: Advances in Theory and Research.
Goffman, E. (1963). Stigma: Notes on the Management of Spoiled Identity.
Köroğlu, E. (1996). Şizofreni, Psikiyatri 7.
Soygür, H., & Özalp, E. (2005). Şizofreni ve Damgalanma Sorunu.

Meryem Ayça Keskin
Meryem Ayça Keskin
Meryem Ayca Keskin, Doğu Akdeniz Üniversitesi İngilizce Psikoloji Lisans öğrencisidir. Klinik psikoloji alanında uzmanlaşmayı hedeflemekte olup; sosyal ilişkiler, depresyon ve anksiyete, sosyal medya, fobiler, yeme bozuklukları, çocukluk döneminin birey gelişimine etkileri ve çift terapisi gibi konulara ilgi duymaktadır. Lisans eğitiminin yanı sıra sürekli olarak kendini geliştirmeyi ve mesleki alanda ilerlemeyi amaçlamaktadır. Aldığı çeşitli eğitimler ve klinikte yaptığı gönüllü stajyerlik deneyimleri, bu hedef doğrultusundaki en güçlü örneklerdir. Psikolojiye ilgi duyan herkesi bilgilendirmeyi ve aydınlatmayı amaçlayan Keskin, sade, akıcı ve herkesin rahatlıkla anlayabileceği bir dil kullanarak psikoloji meraklılarına ulaşmayı hedeflemektedir. 23 yaşında başladığı bu yolda, bilgi paylaşımının dönüştürücü gücüne inanmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar