Salı, Nisan 29, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Romantik İlişkilerde Mitler ve Gerçekler

İlişkiler hayatımızda önemli bir yer tutar. Bu nedenle, hepimizin duyduğu ve hatta benimsediği birçok inanış vardır. “Mutlu çiftler asla kavga etmez”, “Eğer doğru kişiyle bir birlikteyseniz, her şey kendiliğinden yolunda gider” ya da “Gerçek aşk zamanla azalmaz” gibi söylemler romantik ilişkiler konusunda yaygın olmakla birlikte yanıltıcıdır. Bu tür mitler, çiftlerin ilişkilerinde gerçekçi olmayan beklentiler oluşturmalarına ve hayal kırıklıkları yaşamalarına neden olabilir. Oysa sağlıklı bir ilişkinin sırrı, mükemmel olmakta değil, sorunlarla nasıl başa çıkıldığını bilmekte saklıdır. Araştırmalar, uzun süreli ve tatmin edici ilişkilerin sırrının, çatışmaları nasıl yönettiğimiz, duygusal bağları nasıl koruduğumuz ve ilişkimize nasıl yatırım yaptığımızla ilgili olduğunu göstermektedir (Gottman & Silver, 1999; Feeney & Noller, 2004). Bu yazıda, romantik ilişkilerde en yaygın yanlış inanışları ele alacak ve bilimsel gerçeklerle inceleyeceğiz.

Mit 1: Mutlu çiftler hiç kavga etmez.
Gerçek: Tartışmalar, sağlıklı ilişkinin doğal bir parçasıdır. John Gottman’ın 40 yılı aşkın araştırmaları, tartışmaların kaçınılmaz olduğunu, ancak çiftlerin birbirlerine nasıl yaklaştığının ilişkinin uzun vadeli mutluluğu açısından belirleyici olduğunu ortaya koymuştur (Gottman & Silver, 1999). Başarılı ilişkilerde çiftler, çatışma sırasında eleştiriden kaçınır, savunmaya geçmek yerine yapıcı diyalog kurar ve öfkeyi yatıştırmak için onarım girişimlerine açık olur. Önemli olan, tartışmaların sıklığı değil, bu tartışmaların nasıl yönetildiğidir. Yapıcı tartışmalar, çiftlerin birbirlerini daha iyi anlamalarına ve ilişkilerini güçlendirmelerine yardımcı olabilir.

Mit 2: Partneriniz sizi tamamen anlamalı, açıklama yapmanıza gerek kalmamalı.
Gerçek: Hiç kimse partnerinin zihnini okuyamaz, okumak gibi bir sorumluluğu da olamaz. Araştırmalar, mutlu ilişkilerin temel taşlarından birinin açık ve net iletişim olduğunu göstermektedir (Markman, Stanley & Blumberg, 2010). Partnerinizin duygularınızı ve beklentilerinizi otomatik olarak anlamasını beklemek, yanlış anlamalara ve hayal kırıklıklarına yol açabilir. İyi bir iletişim, beklentilerin net bir şekilde ifade edilmesini ve aktif dinleme becerilerini içerir. “Beni anlamalıydı” yerine, duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı doğrudan dile getirmeniz ilişkinizi güçlendirebilir.

Mit 3: Eğer doğru kişiyse, ilişkiniz kendiliğinden yürür.
Gerçek: Uzun süreli ilişkiler, kendiliğinden değil, aktif çaba ile devam eder. Araştırmalar, çiftlerin zamanla karşılıklı çaba göstermediklerinde ilişkilerinin durağanlaşabileceğini ortaya koymaktadır (Huston, Caughlin, Houts, Smith & George, 2001). İlişkide emek harcamak, birbirini anlamaya çalışmak ve ortak hedefler doğrultusunda ilerlemek, çiftlerin duygusal bağlarını güçlendirmesine yardımcı olur. Mutlu çiftler bile zaman zaman zorluklarla karşılaşabilir, ancak bu zorluklarla nasıl başa çıktıkları ilişkinin yönünü belirler.

Mit 4: Gerçek aşk zamanla tükenmez, ömür boyu devam eder.
Gerçek: Romantik ilişkilerde tutkunun zamanla değişmesi doğaldır. Sternberg’in Üçgen Aşk Teorisi’ne (1986) göre, aşk üç bileşenden oluşur: tutku, bağlılık ve yakınlık. Uzun süreli ilişkilerde tutku azalabilir, ancak bu sevginin bittiği anlamına gelmez. Diğer yandan araştırmalar, çiftlerin bilinçli çabalarıyla romantizmin canlı tutulabileceğini gösteriyor (Aron, Norman, Aron, McKenna & Heyman, 2000). Küçük sürprizler yapmak, birlikte yeni deneyimler yaşamak ve duygusal yakınlığı artıran sohbetlerde bulunmak, ilişkinin tazeliğini korumaya yardımcı olabilir.

Mit 5: Çiftler her şeyi birlikte yapmalı.
Gerçek: Birlikte vakit geçirmek önemli olsa da bireysel alanın korunması da sağlıklı bir ilişkinin gereğidir. Bağlanma teorisi üzerine yapılan çalışmalar, partnerlerin ilişkilerinde bağımsızlıklarını sürdürebildiklerinde daha tatmin edici ve dengeli ilişkiler kurduklarını göstermektedir (Feeney, 2004). Partnerlerin kendi ilgi alanlarına sahip olması hem bireysel mutluluğu artırır hem de ilişkiye yeni bir enerji katar. Kendi kendine geçirilen zaman, ilişkiye olan özlemi ve takdiri artırabilir.

Mit 6: Evlilik veya çocuk sahibi olmak ilişkiyi kurtarır.
Gerçek: Bir ilişkiyi sağlam temellere oturtmadan evlenmek veya çocuk sahibi olmak, sorunları çözmek yerine daha da derinleştirebilir. Araştırmalar, evlilik öncesinde çatışmaları olan çiftlerin evlilikle birlikte bu çatışmalarının genellikle arttığını göstermektedir (Lavner, Karney & Bradbury, 2014). Benzer şekilde, çocuk sahibi olmak çiftler için büyük bir değişimdir ve evlilikte hissedilen doyumunda kısa vadeli bir düşüşe yol açabilir (Twenge, Campbell & Foster, 2003). Sağlıklı bir ilişki için en önemli unsur, bireylerin birbirleriyle güçlü bir bağ kurması ve sağlıklı iletişim becerilerine sahip olmasıdır.

Mit 7: Aşk her şeyin üstesinden gelir.
Gerçek: Aşk, bir ilişki için önemli bir bileşen olsa da tek başına yeterli değildir. Uzun vadeli ilişkilerde güven, saygı, bağlılık, ortak değerler ve etkili problem çözme becerileri de gereklidir (Finkel, Simpson & Eastwick, 2017). Aşkın güçlü bir temel olması önemlidir, ancak günlük yaşamın getirdiği zorluklar karşısında çiftlerin iletişim becerileri, problem çözme yetenekleri ve birbirlerine olan destekleri ilişkinin sürdürülebilirliğini belirler.

Sonuç itibariyle ilişkilerle ilgili bu yaygın inanışlar, çiftlerin yanlış beklentiler içine girmesine ve hayal kırıklığı yaşamasına neden olabilir. Gerçekçi bir bakış açısıyla ilişkileri değerlendirmek hem bireysel mutluluğu hem de partnerle olan bağı güçlendirecektir. Ancak bazen ilişkideki sorunlara yalnızca bakış açınızı değiştirmek çözüm için yeterli olmayabilir. Çiftler, tekrarlayan çatışmalar, iletişim kopuklukları veya duygusal uzaklaşma gibi zorluklarla karşılaştığında, profesyonel destek almak ilişkinin sağlığını korumada kritik bir adım olacaktır. Bilimsel araştırmalar, ilişkinin erken dönemlerinde alınan çift terapisinin, ilişkilerin uzun vadeli uyumunu ve tatminini artırdığını göstermektedir (Gottman & Silver, 1999). Önemli olan ilişkinizi güçlendirme yolunda yapabileceğiniz bilinçli bir tercihin olduğunu unutmayın.

Gökçe Çokal Demirci
Gökçe Çokal Demirci
Uzman Psikolojik Danışman Gökçe Çokal Demirci, Uludağ Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden yüksek onur derecesiyle mezun olduktan sonra, Ege Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Şu anda aynı üniversitede doktora tez aşamasındadır. Akademik kariyeri boyunca ulusal ve uluslararası birçok kongrede bildiri sunmuş, bilimsel yayınlar yapmış ve psikolojinin akademik bilgisini danışanlarıyla buluşturmayı amaçlayan çalışmalar yürütmüştür. Bilişsel Davranışçı Terapi, EMDR, Şema Terapi ve Gottman Çift Terapisi ekollerini kullanarak bireylerin ve çiftlerin ilişkisel dinamiklerini, düşünce kalıplarını ve duygusal süreçlerini daha derinlemesine anlamalarına, bu farkındalıkla birlikte dönüşüm ve iyileşme sürecine girmelerine destek olmaktadır. Bireysel ve çift terapilerinin yanı sıra, grup çalışmaları, atölyeler ve psikoeğitim programları düzenlemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar