Cumartesi, Ekim 18, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Gerçekten “Dilimizin Ucunda” mı?

Günlük hayatta çoğumuzun unuttuğu ama aslında tam olarak unutmadığı isimleri veya kelimeleri hatırlamaya çalışırken kullandığı bir fenomendir “dilimin ucunda olmak.” Bu fenomenin yaşandığı durumlarda genelde bir sohbet sırasında bir anda aklımıza söyleyeceğimiz kelime veya isim gelmez ama neredeyse aklımıza gelecek gibi hissederiz.

Hatta bazen bu durum, özellikle nesneyi nitelendiren bir kelimede yaşandığında o nesne gözümüzün önündedir ama ismi aklımıza gelmez. Veya bir ünlünün ismini hatırlamaya çalıştığımızda da ünlü kişinin siması gözümüzün önünde canlanır ama adını bir türlü söyleyemeyiz. Bazen de kelimelerin ilk harfleri aklımıza gelir ama gerisini çıkaramayız.

Bu gibi durumlar yaşanırken aslında kelimeyi veya ismi unutmuş değilizdir, sadece belleğimizde yaşanan bir erişim sorunudur. Psikolojide bu fenomen oldukça ilgi görmektedir çünkü bilişsel psikolojinin ilgilendiği birçok alanı içerir. Hem bellek hem de dil alanlarının içinde olan bir konsepttir.

Bellek Sistemleri ile İlişkisi

Bellek psikolojisi üç ana başlık altında incelenir: duyusal bellek, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek.

Duyusal bellek, duyu organlarımızın algıladığı bilgilerden oluşur ve en kısa süren bellek türüdür. Ancak “dilimin ucunda olmak” fenomeni ile doğrudan bağlantılı olmadığı için detayına girmeye gerek yoktur.

İkincisi kısa süreli bellektir. Bu bellekte bilgi geçici olarak bulunur. Duyusal belleğe göre daha uzun sürer fakat bilginin önemine göre uzun süreli belleğe atılmasını sağlar. Örneğin; bir arkadaşımız telefonda konuşuyor ve kendisine aniden bir numara verildiğinde, yazacak yer olmadığı için numarayı dinlerken aynı zamanda sana söylüyor ve senin de arkadaşına iletene kadar bu numarayı aklında tutman gerekiyor. Arkadaşına numarayı ilettikten sonra bu bilgi artık değerli olmadığından kısa süreli belleğimizden uzun süreli belleğe geçmez ve unutur gideriz.

“Dilimin ucunda olmak” fenomeni yaşanırken amacımız bilgiyi uzun süreli bellekten kısa süreli belleğe getirmektir fakat başarısız oluruz. Yani bilgiye erişme sürecini geçici bir süreliğine gerçekleştiremeyiz.

Son olarak uzun süreli bellek ise bilginin kalıcı olarak saklandığı bellektir. Bu bellek kendi içinde ikiye ayrılır. İlki açık bellektir. Bu bellekte epizodik bellek ve semantik bellek bulunur. Epizodik bellekte kişisel bilgilerimiz ve anılarımız yer alırken, semantik bellekte kavramlar ve kelimeler bulunur.

Diğer alt başlık ise gizli bellektir. Bu bellekte farkında olmadan öğrendiğimiz davranışlar vardır. Mesela bisiklet sürmek veya gitar çalmak gibi. Bizim üzerinde konuştuğumuz fenomen özellikle semantik bilgiye erişme sırasında ortaya çıkar.

Bellekten Bilgi Çağırma Süreci

Bellekten bir bilgiyi çağırmak üç aşamadan oluşur: kodlama, depolama ve erişim.

  • Kodlama: Bilginin belleğe yerleşmesidir.

  • Depolama: Bilginin uzun süreli bir şekilde tutulmasıdır.

  • Erişim: Bilgiye ihtiyaç duyulduğunda uzun süreli bellekten çıkarılarak bilinç düzeyine ulaşmasıdır.

“Dilimin ucunda olma” fenomeni yaşandığında, üçüncü aşama olan erişimde sorun yaşanır. Bu fenomeni ilk kez deneysel olarak araştıran Brown ve McNeill (1966), “dilimin ucunda” fenomeninin belleğin tamamen başarısız olması değil, erişim yollarının geçici olarak tıkanmasıyla oluştuğunu ileri sürmüştür.

Dil ile İlişkisi

Dilimin ucunda olmak” fenomeni, bellekle ilişkili olduğu kadar dil ile de yakından ilişkilidir. Konuşma sırasında insanın beyni belirli bir süreçten geçer.

İlk olarak zihnimizde ne söyleyeceğimiz belirlenir. Sonra anlatmak istediğimiz şeye uygun kelimeler bulunur. Ardından kullanacağımız kelimeler fonolojik olarak kodlanır; yani kelimelerin ses yapıları hatırlanır — heceleri, harfleri veya dizilimleri. Son olarak da bu fonolojik kodlar ses tellerimiz aracılığıyla ağzımızdan çıkar.

“Dilimin ucunda olmak” fenomeni de yukarıda değindiğimiz bu aşamaların ikinci ve üçüncü aşamasında yaşanan aksaklıklardan meydana gelir. Ya anlatmak istediğimiz şeye karşılık gelen kelimeyi bulamayız ya da kelimeyi bulmamıza rağmen fonolojik koduna erişemeyiz.

Sonuç

Sonuç olarak, “dilimin ucunda olmak” fenomeni herkesin günlük hayatında yaşadığı bir durumdur. Bir şeyi unuttuğumuz için değil, bilginin erişim sürecinde yaşanan bir aksaklık nedeniyle ortaya çıkar. Genellikle birkaç dakika üzerine düşündüğümüzde bu problem çözülür, fakat rahatsız edici bir olay olduğu için bazı insanlar üzerine düşünmeyi bırakmayı da tercih edebilir.

Aslında bu, bilginin daha hızlı hatırlanması için kullanılan bir yöntemdir. Bilimsel olarak, bir şeyi ne kadar hatırlamaya çalışırsak, hatırlamamız bir o kadar zorlaşır.

Kaynakça

Brown, R., & McNeill, D. (1966). The “tip of the tongue” phenomenon. Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior, 5(4), 325–337. https://doi.org/10.1016/S0022-5371(66)80040-3

İlkim Gören
İlkim Gören
İlkim Gören, TED Ankara Kolejinden mezun ve Kadir Has Üniversitesi 3.sınıf psikoloji öğrencisi olarak adli psikoloji üzerinde yoğunlaşmayı hedeflemektedir. Öğrenim hayatı boyunca bir çok eğitime katılmış, sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirmiş ve kendini her açıdan geliştirmeye devam etmektedir. Yazılı içerik üretme konusundaki ödüllü başarısını psikolojiye olan tutkusu ile birleştirerek özellikle ilgisini çeken adli psikoloji, psikoloji alanında gerçekleşen yenilikler ve psikolojiyle yeni tanışacak olan öğrencilere ilginç gelicek bilgiler çerçevesinde içerikler üretmeyi amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar