Çarşamba, Ekim 15, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Çocukluk Çağı Travmalarının Gelecek Nesillere Aktarımı: Psikolojik ve Toplumsal Bir İnceleme

Bu çalışma, çocukluk çağı travmalarının nesiller arası aktarım mekanizmalarını psikolojik, biyolojik ve toplumsal düzeyde incelemeyi amaçlamaktadır. Çocuklukta yaşanan travmatik deneyimlerin yalnızca bireyin ruhsal yapısını değil, aynı zamanda gelecek kuşakların duygusal ve ilişkisel örüntülerini de etkilediği bilinmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, epigenetik değişimlerin, ebeveynlik stillerinin ve bağlanma dinamiklerinin bu aktarımda önemli roller oynadığını göstermektedir. Bu makalede, travmanın kuşaklar arası aktarım süreci kuramsal ve klinik perspektiften ele alınmış, koruyucu ve onarıcı yaklaşımlar tartışılmıştır.

This study aims to examine the intergenerational transmission mechanisms of childhood trauma from psychological, biological, and social perspectives. It is well-established that traumatic experiences in childhood not only shape the individual’s mental structure but also influence the emotional and relational patterns of future generations. Recent studies reveal that epigenetic changes, parenting styles, and attachment dynamics play key roles in this transmission. The article discusses theoretical and clinical perspectives on trauma transmission, alongside preventive and therapeutic approaches.

Travma, bireyin başa çıkma kapasitesini aşan ve güvenlik hissini zedeleyen yaşantılar olarak tanımlanır. Çocukluk dönemi travmaları, bireyin kimlik gelişimini, duygusal düzenleme becerilerini ve ilişkisel örüntülerini derinden etkileyen deneyimlerdir. Ancak bu etkiler yalnızca bireyle sınırlı kalmaz; ebeveynlik tarzları, duygusal aktarım biçimleri ve hatta genetik düzenlemeler yoluyla gelecek kuşaklara da taşınabilir. Bu durum, “nesiller arası travma aktarımı” kavramının temelini oluşturur.

Kuramsal Çerçeve ve Literatür İncelemesi

Nesiller arası travma aktarımı kavramı ilk olarak II. Dünya Savaşı’ndan sonra Holokost’tan sağ kurtulan ailelerin çocukları üzerinde yapılan çalışmalarla gündeme gelmiştir. Bu çocuklarda, ebeveynlerinin yaşadığı travmaların izlerine benzer anksiyete, suçluluk ve öfke belirtileri görülmüştür.

Epigenetik araştırmalar, bu aktarımın yalnızca psikolojik değil, biyolojik düzeyde de gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Özellikle stresle ilişkili genlerdeki metilasyon değişimleri, ebeveyn travmasının çocuğun stres yanıt sistemini etkileyebildiğini göstermektedir.

Nesiller Arası Aktarım Mekanizmaları

Travmanın nesiller arası aktarımı üç temel mekanizma üzerinden açıklanabilir:

  1. Biyolojik/Epigenetik Aktarım: Stres hormonları ve genetik düzenlemeler aracılığıyla gerçekleşir.

  2. Psikolojik Aktarım: Ebeveynin duygusal regülasyon biçimleri, bağlanma örüntüleri ve modelleme yoluyla aktarılır.

  3. Sosyokültürel Aktarım: Toplumsal normlar, değerler ve travmatik geçmişin aile içi anlatılarıyla devam eder.

Psikolojik ve Toplumsal Sonuçlar

Travmanın aktarımı bireysel düzeyde depresyon, anksiyete, bağlanma problemleri ve düşük özsaygı gibi sonuçlar doğurabilirken; toplumsal düzeyde şiddet döngüsünün, iletişim bozukluklarının ve güven sorunlarının sürmesine neden olabilir.

Özellikle Türkiye gibi kolektivist toplumlarda, aile içi travmaların kuşaklar boyunca sessizce devam ettiği, duygusal mirasın “aile sırrı” şeklinde aktarılabildiği görülmektedir.

Koruyucu ve Onarıcı Yaklaşımlar

Travma aktarımını önlemenin en önemli yolu farkındalıktır. Ebeveynlerin kendi çocukluk travmalarıyla yüzleşmeleri, terapi süreçleriyle geçmişle barışmaları bu zinciri kırmada kritik rol oynar.

Metakognitif terapi, EMDR ve bağlanma odaklı yaklaşımlar, ebeveynlerin travmatik aktarım örüntülerini fark etmelerini sağlar. Ayrıca toplumsal düzeyde travma bilinci eğitimi, ebeveyn destek programları ve okul temelli müdahaleler de koruyucu işlev görür.

Sonuç ve Tartışma

Çocukluk çağı travmaları yalnızca bireysel bir mesele değil, toplumsal bir mirastır. Bir neslin acısı farkına varılmadığında diğer neslin duygusal yükü haline gelir. Dolayısıyla, travmanın aktarımını önlemek hem bireysel hem de kamusal düzeyde iyileşme çabası gerektirir.

Ruh sağlığı profesyonellerinin, ebeveynlerin ve eğitimcilerin bu konuda bilinçlenmesi, travmanın zincirini kırmanın ilk adımıdır.

Kaynakça

Yehuda, R., & Bierer, L. M. (2009). The relevance of epigenetics to PTSD: Implications for the DSM-V. Journal of Traumatic Stress, 22(5), 427–434.
Kellermann, N. P. F. (2001). Transmission of Holocaust trauma—An integrative view. Psychiatry: Interpersonal and Biological Processes, 64(3), 256–267.
Meaney, M. J. (2010). Epigenetics and the biological definition of gene × environment interactions. Child Development, 81(1), 41–79.
Van der Kolk, B. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. Penguin Books.

İlayda Güçlü
İlayda Güçlü
Güçlü, Eylül 2002 yılında Eskişehir'de doğmuştur. Lise öğrenimini boyunca birçok proje yazmış, Almanya'da değişim öğrenciliği yapmıştır. 4 yıl Sosyal Bilimler Lisesi'ni okuduktan sonra %100 bursla kolej eğitimine başlamış ve tüm okul sürecini yüksek onur derecesi ile tamamlamıştır. Üniversite sürecine Samsun Üniversitesi'nde başlamış, okulunu onur derecesi ile tamamlamıştır. Bu süreçte 20'den fazla staj deneyimi bulunmuş ve öğrencilik yıllarını yurt dışı projeleri (Erasmus) ve okul projeleri ile geçirmiştir. Öğrencilik hayatında birçok öğrenci topluluğunda gönüllü olarak çalışmış ve meslek hayatının adımlarını atmıştır. Eğitim hayatı boyunca başta Bilişsel Davranış Terapi (BDT) eğitimini tamamlamış, bunun yanı sıra Oyun Terapisi, Varoluşçu Terapi, Aile ve Çift Terapisi, Cinsel Terapi uygulayıcı belgelerini almış ve alanda bulunan tüm test envanterini meslek hayatı içinde uygulamaktadır. Güçlü, şu an aktif olarak Çocuk-Ergen-Yetişkin ve Çiftlerle çalışmakta ve bu konular hakkında edindiği bilgiler ışığında makaleler yayımlamaktadır. Bunun yanında dezavantajlı çocuklarla gönüllü olarak eğitmenlik yaparak meslek hayatını sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar