Perşembe, Ekim 9, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Görünmez Dinleyiciye Yakınlık: Yapay Zekâ ile Kurulan İlişkinin Psikodinamikleri ve Terapötik İllüzyon Üzerine Bir İnceleme

Gece yarısı, odada tek ışık ekrandan geliyor. Karşınızda “görünmez bir dinleyici” var: hızlı, yargısız, yorulmaz. Birkaç dakika içinde bir rahatlama… Peki sonra? Ertesi gün aynı sıkışma, aynı yalnızlık geri dönüyor. Bu döngü bize önemli bir şey söylüyor: dijital eşlik kısa süreli yatıştırabilir; kalıcı iyileşme ise çoğunlukla bir insanla kurulan güvenli ilişkide gerçekleşir.

Neden Yapay Zekâya Anlatıyoruz? (Ve Neden Yetmiyor?)

Yapay zekâya yönelişi üç kuvvetli etken sürükler: erişilebilirlik (7/24 ulaşım), anonimlik (utanç ve yargılanma riski daha düşük) ve hızlı rahatlama (anında yanıt). Kriz anında bunlar anlaşılır nedenlerdir. Ancak psikoterapi, sadece iyi hissettirmek değildir; anlamlandırma, yeniden örgütleme ve ilişkisel onarım gerektirir.

Bir sistemin dilsel akıcılığı “anlaşılma hissi” doğurabilir, fakat terapötik bağın yerine geçmez. Çünkü iyileşme, yalnızca cümleler değiştiğinde değil; ilişki içinde sinir sisteminin yeni bir güven deneyimlemesiyle mümkün olur.

Bağlanma Merceği: Ekranda Hangi İlişkiyi Yeniden Kuruyoruz?

Erken dönem yakınlık deneyimlerimiz yetişkin ilişkilerimizi—dijital konuşmalar da dâhil—biçimlendirir.

  • Kaygılı bağlanma: “Beni bırakma” temasıyla teyit arayışı artar. Yapay zekâ hızlı yanıtladığı için geçici güven hissi verir; fakat bu “dışarıdan eklenmiş” güven, içeride örülmez.

  • Kaçıngan bağlanma: Duygudan kaçıp bilgiye sığınma eğilimi belirgindir. Ekran güvenli mesafe sunar; ancak duyguyla teması erteler, kırılganlık paylaşımı gecikir.

  • Dalgalı örüntüler: Yaklaşma–geri çekilme ritmi, dijitalde de yinelenir; sohbet bir süre sonra “tatmin edici ama yüzeysel” bir kısır döngüye dönüşebilir.

Kısacası, ekran ilişkisel yarayı görünmez kılabilir; ama iyileştirmez. İyileşme, tam da zor duyguların bir başkasıyla güvenli biçimde taşınabildiği yerde filizlenir.

“Terapötik İllüzyon”: Neden Bu Kadar İkna Edici?

Yapay zekâ; sıcak ton, yansıtıcı sorular ve tutarlı dil ile empatiyi simüle edebilir. Zor bir gecede bu, değerli bir “eşlik hissi” yaratır. Yine de üç fark belirleyicidir:

  1. Canlı özne yoktur. İnsan terapist ilişkide etkilenir; aktarım ve karşıaktarımla birlikte ritmini, sesini, hızını ayarlar. Sistem etkilenmez; örüntü üretir.

  2. Zihinselleştirme derinliği sınırlıdır. “Ben şimdi ne yaşıyorum, karşımda ne oluyor?” merakı; ilişkisel sürtünme ve güvenli yakınlık içinde gelişir. Ekran köşeleri yuvarlar, dönüştürücü anları seyrekleştirir.

  3. Beden–beden eşzamanlılığı yoktur. Düzenlenen sadece cümlelerdir; sinir sistemleri değil.

Oysa yatıştırıcı olan çoğu zaman karşımızdaki insanın sinir sistemiyle kurulan ko-regülasyondur.

Bu nedenle ekrandaki “dinleniyorum” hissi, terapötik illüzyona dönüşebilir; kısa rahatlama kalıcı değişimle karıştırılabilir.

Nörobiyolojik Fark: Neden “İnsanın Sinir Sistemi” Gerekir?

İyileşme; yalnızca doğru kelimeyi bulmak değil, bedenin alarmını güvenli bir ilişkide kademeli olarak söndürmektir. Yüz yüze temas; ses tonu, bakış, duruş, nefes temposu ve mikro jestlerle sinir sistemine “Buradasın, güvendesin” mesajı verir.

Zor duygular birlikte taşındığında, beyin o duyguları tehdit yerine deneyim olarak kodlamayı öğrenir. Bu, ekranda ikame edilmesi en güç olan süreçtir.

Klinik ve Etik Riskler: Ne Kaybediyoruz?

  • Kaçınmanın kronikleşmesi: “Biraz daha iyi hissetmek” için ekrana dönmek, duyguyla yüzleşmeyi geciktirir; sorun aynı kalır, hatta derinleşir.

  • Algoritmik yankı odası: Öneri sistemleri benzer içerikleri büyüterek umutsuzluk/anlaşılamama anlatısını pekiştirebilir.

  • Mahremiyet ve veri izi: Duygusal verilerin nasıl işlendiği belirsizse, ilişkisel güven duygusu içeriden aşınır.

  • Krizde gecikme riski: Yoğun umutsuzluk, kendine/başkasına zarar düşüncesi, travma taşması, ani panik, şiddet… Bu hallerde insan teması ertelenmemelidir.

Peki Ne Yapalım? (İnsan Teması İçin Net ve Uygulanabilir Yollar)

  • Bir kişiye uzanın. “Konuşmaya ihtiyacım var; 10 dakikan var mı?” gibi yalın bir davet çoğu zaman yeterlidir. Duygular; paylaşıldığında düzenlenir.

  • Bir profesyonelle randevu alın. İlk görüşmede kusursuz anlatım gerekmez. Üç cümlelik taslak kâfidir: “Şunlarda zorlanıyorum; bedenimde böyle hissediyorum; buradan şuna ulaşmak istiyorum.”

  • Beklerken insan ağını güçlendirin. Destek grupları, okul/iş danışmanlığı, sivil toplum hatları… Hepsi insanî bağdır; yalnızlığı inceltir.

  • Teknolojiye niyet cümlesi koyun. “Dijitali yama olarak değil, köprü olarak kullanacağım; iyileşmeyi bir insanla kuracağım.”

  • Krizde öncelik planı yapın. Yoğun umutsuzluk ve risk hallerinde bulunduğunuz yerdeki acil hatlar ve sağlık hizmetleri ilk başvurudur (TR: 112). Yalnız kalmayın; güvendiğiniz birine haber verin.

EMDR Parantezi: Neden Burada, Neden “İnsan” Şart?

Neden EMDR’den söz ediyorum? Çünkü yapay zekâ kısa süreli rahatlama sağlayabilirken, birçok kişinin ekrana yönelmesinin altında işlenmemiş anı ağları (özellikle çocukluk ve ilişkisel travma temaları) yatar. EMDR, tam da bu köke iner: semptomu bastırmak yerine anı–duygu–beden üçlüsünü güvenli bir ilişkide yeniden işler.

  • Kök nedene odaklanır: “Kendimi hep yalnız hissediyorum” gibi bugün yaşanan duyguyu, geçmişteki öğrenilmiş tehdit kalıplarına bağlar ve orada işler.

  • İlişkisel güven ister: Terapist, danışanın tolerans penceresini hassas biçimde izler; ritmi, teması ve dili anbean ayarlar. Bu uyumlanma, yazılı bir cevabın değil, canlı bir insanın işidir.

  • Beden dahil edilir: Birçok sıkışma bedende taşınır; EMDR, bedensel duyumları da sürece katarak sinir sistemine “artık bitti, güvendeyim” bilgisini öğretir.

  • Kalıcı yeniden örgütleme hedefler: Hızlı yatıştırma değil; tetikleyicilerin ve zorlayıcı anı ağlarının gücünü kalıcı biçimde azaltan bir yeniden kodlama süreci amaçlanır.

Bu yüzden, “ekran eşlik edebilir mi?” sorusunu yanıtlarken, iyileşmenin yönünü de göstermek istedim: Evet, dijital temas anlık destek olur; fakat dönüşüm, ilişki içinde ve çoğu zaman EMDR gibi kanıta dayalı yaklaşımlarla mümkün olur.

Kendimize Sorabileceğimiz Dürüst Sorular

  1. Dijitale ne zaman sarılıyorum? Zor bir duygudan kaçarken mi, yoksa insana uzanmaya çekindiğim için mi?

  2. Son bir ayda kime gerçekten açıldım? Bir isim yazın; yoksa bugün bir adım atın.

  3. Bir terapistle ne konuşmak isterim? Üç madde: zorlandığım alan, bedensel duyum, ulaşmak istediğim hedef.

  4. Kendime hangi sözü vermek istiyorum? “Yalnız hissettiğimde ekrana değil, bir insana yöneleceğim.”

Son Söz

Sessiz ekran, yalnız gecelerde bir “eşlik hissi” sağlayabilir; bunu inkâr etmiyorum. Ama iyileşme, çoğunlukla bir insanın sakin varlığında, güvenli bir ilişkide başlar: bakış, ses, ritim ve birlikte düşünmenin yavaşlığı içinde.

Dijitali yamanın değil, köprünün adı olarak bırakalım; yolu ise insan teması çizsin. Çünkü çoğu dönüşüm, birinin sakince şunu söylemesiyle başlar:

“Buradayım.”

Ve biz, belki uzun zamandır ilk kez, dürüstçe karşılık verebiliriz:
“Ben de buradayım.”

Begüm Engür
Begüm Engür
Clinical Psychologist, European Accredited EMDR Therapist -EMDR Europe Children, Adolescents, Adults & Families GMBPsS (Graduate Member- The British Psychological Society)Specialization & Area of Interest: EMDR Therapy2017 October- Present Editorial Board Member- American Journal of Psychiatry and Neuroscience 2017 October- Present Editorial Board Member- Research Journal of Nervous System 2017 September-Present Columnist – Olay Newspaper, London UK 2017 August-Present Board Member & Social Events Coordinator - Rotaract Club, London UK 2017 February-Present Editorial Board Member - Scientific Times Journal of Paediatrics 2017 June-Present Editorial Board Member- Biomedical Journal of Science & Technical Research 2017 August-Present Editorial Board Member- Journal of Child and Adolescent Psychiatry

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar