Son yıllarda yapay zekâ (YZ), psikoloji ve ruh sağlığı alanında giderek daha fazla gündeme gelmektedir. Klinik değerlendirmelerden terapi süreçlerine, mobil uygulamalardan robotik destek sistemlerine kadar oldukça geniş bir kullanım alanı bulunmaktadır. Özellikle erken tanı, semptom takibi ve danışanlara anlık destek sağlama noktasında önemli fırsatlar sunduğu görülmektedir. Bununla birlikte, etik kaygılar, veri güvenliği ve insana özgü empati eksikliği gibi sınırlılıklar da tartışma konusudur.
Klinik Kullanım Alanları
Avantajlar
Yapay zekâ, farklı psikolojik bozuklukların tanı ve tedavi süreçlerinde çeşitli şekillerde kullanılmaktadır. Örneğin travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşayan bireylerde, yeniden yaşantılama belirtilerinin ani şekilde ortaya çıkması durumunda kullanılan mobil uygulamalar, bilişsel davranışçı terapi (BDT) temelli başa çıkma yöntemleri (örneğin rahatlama egzersizleri, öz telkin teknikleri) sunarak bireylere destek olabilmektedir.
Benzer biçimde, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile otizm spektrum bozukluğu gibi alanlarda yapay zekâ destekli sınıflandırma algoritmaları, erken tanıda umut verici sonuçlar ortaya koymuştur (Abbas ve ark., 2020).
Telefon ve çevrimiçi platformlar üzerinden yürütülen araştırmalar, yapay zekânın depresyon, anksiyete, bipolar bozukluk, madde kullanımı ve psikotik bozuklukların tanı ve tedavisinde kullanılabileceğini göstermektedir (Menon ve ark., 2017). Yakın dönemde gerçekleştirilen bir çalışmada ise yapay zekânın anksiyete belirtilerini %92 oranında doğrulukla tespit edebildiği bildirilmiştir (Khan ve ark., 2021).
Yapılan çalışmalara göre YZ tabanlı sistemler, sosyal kaygı (Estabragh ve ark., 2013), depresyon (Jan ve ark., 2018), obsesif-kompulsif bozukluk (Sattler ve ark., 2018), yeme bozuklukları (Haynos ve ark., 2020) ve otizm (Abbas ve ark., 2020) gibi pek çok ruh sağlığı bozukluğunun teşhisinde etkili sonuçlar vermektedir.
Bazı sohbet robotlarının, danışanlara “Nasıl hissediyorsun?” gibi kısa sorular yönelterek duygusal farkındalık kazandırdığı, etkinlik önerileri sunduğu ve bilişsel çarpıtmaları fark etmelerine yardımcı olduğu belirtilmektedir.
Sınırlılıklar ve Etik Sorunlar
Her ne kadar umut verici bulgular olsa da yapay zekânın ruh sağlığı alanındaki kullanımında bazı önemli sorunlar mevcuttur. İnsan terapistlerin sunduğu empati, sıcaklık ve sezgi gibi özellikler YZ sistemlerinde bulunmamaktadır.
Psikoloji eğitiminin temel ilkelerinden biri, her danışanın biricik olduğudur; bu nedenle uygulanan müdahale danışana yarar sağlamıyorsa en azından zarar vermemelidir. YZ tabanlı sistemler pek çok açıdan yararlı araçlar sunabilse de, bu temel etik ilkeyi ve bireye özel uyarlamayı her zaman güvenilir biçimde sağlayamamaktadır.
Bu nedenle en etkili yaklaşım, kişinin gereksinimlerine göre özelleştirilmiş terapi modelidir; yapay zekâ, doğru kullanıldığında terapiste yardımcı bir araç olabilir, ancak yerini alamaz.
Araştırmalar, terapötik ittifakın sürdürülebilmesi için gerekli olan duygusal bağın yapay zekâ tarafından sağlanamadığını ortaya koymaktadır (Gültekin, 2021). Bu durum, özellikle yoğun duygusal ihtiyaçları olan danışanlar açısından sınırlayıcı olabilir.
Bunun yanı sıra, akıllı cihazlar aracılığıyla toplanan veriler yanlış yorumlanabilir ve bu durum hatalı değerlendirmelere yol açabilir (Gültekin, 2021). Ayrıca, algoritmaların beslendikleri verilerdeki önyargılar, adaletsiz sonuçlara neden olabilmektedir (Bennett & Doub, 2016).
Bir diğer sorun ise, yapay zekânın yanlış değerlendirmeleri karşısında sorumluluğun kime ait olacağının belirsizliğidir. İnsan terapistler kararlarının sorumluluğunu üstlenebilirken, algoritmaların hataları karşısında etik ve hukuki açıdan muhatap bulunması zordur.
Veri gizliliği ve güvenliği de kritik bir konudur. YZ sistemleri, danışanların kişisel ve duygusal verilerini toplamakta; bu verilerin kötüye kullanılma ihtimali ciddi bir endişe yaratmaktadır. Ayrıca, olası bir siber saldırı veya güvenlik açığı, danışanların mahremiyetini riske atabilir (Gültekin, 2021). Bu nedenle, yapay zekâ tabanlı uygulamaların kullanımına dair net etik kılavuzların oluşturulması büyük önem taşımaktadır.
Sonuç
Yapay zekâ, psikoloji ve ruh sağlığı alanında önemli fırsatlar sunan bir araçtır. Erken tanı, belirtilerin takibi, danışanlara anlık destek sağlanması ve terapistlere yardımcı olunması gibi pek çok avantajı vardır. Bununla birlikte, empati eksikliği, veri güvenliği, etik belirsizlikler ve algoritmik önyargılar gibi sınırlılıkların göz önünde bulundurulması gerekir.
Gelecekte YZ’nin ruh sağlığı alanındaki etkinliğinin artabilmesi için teknolojik gelişmelerin yanı sıra etik ve hukuki düzenlemelerin de eş zamanlı olarak ilerlemesi gerekmektedir.
Kaynakça
-
Abbas, A., vd. (2020). Artificial intelligence applications in child and adolescent psychiatry.
-
Bennett, C. C. ve Doub, T. W. (2016). Artificial intelligence framework for simulating clinical decision-making: A markov decision process approach. Artificial Intelligence in Medicine, 63(2), 145–153.
-
Estabragh, R., vd. (2013). Social anxiety disorder and AI-based assessments.
-
Ediboğlu, G. O. (2023). Yapay zekânın insan zekâsına psikoterapötik yaklaşımı. Çukurova Tıp Öğrenci Dergisi, 3(1), 12–18.
-
Gültekin, M. (2021). Yapay zekânın psikolojik danışma sürecinde sınırlılıkları. İnsan ve Toplum, 12(3), 664–678.
-
Haynos, A. F., vd. (2020). Applications of artificial intelligence in eating disorders. International Journal of Eating Disorders, 53(11), 1831–1845.
-
Jan, J. E., vd. (2018). AI-supported interventions in depression treatment.
-
Khan, S., vd. (2021). Machine learning approaches for anxiety detection. Journal of Affective Disorders, 287, 192–199.
-
Menon, V., vd. (2017). Applications of AI in diagnosis and treatment of psychiatric disorders. Indian Journal of Psychological Medicine, 39(2), 130–135.
-
Sattler, F. A., vd. (2018). Cognitive-behavioral AI applications in OCD. Journal of Obsessive-Compulsive and Related Disorders, 18, 50–57.