Salı, Nisan 29, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Karar Verme Süreci Neye Benzer: Adadaki Gözlemci Metaforu İle İşlevsel Kararlar Alabilme Yolları

Hepimiz hayatımız boyunca birtakım kararlar vermek durumunda kalırız. Bu kararlarımızı ise birçok durum etkiler: zaman, duygular, düşünceler, önyargılar… Bütün bunlar aklımızın karışmasına ve çoğu kararımızın sağlıklı olmamasına yol açabilir. Peki, bu durumun önüne nasıl geçebiliriz? İşte, bu sorunun cevabını Adadaki Gözlemci metaforu ile öğreneceğiz. Bu metaforu Bütün Beyinli Çocuk Uygulama Rehberi isimli kitapta gördüğüm “Zihin-Farkındalık Çarkı” metaforunu değiştirip Bilişsel Davranışçı Terapi’nin görüşlerine uyarlayarak oluşturdum. Metaforun temelinin nerelere dayandığını öğrendiğimize göre metaforun kendisine geçebiliriz.

Adadaki Gözlemci

Bir gözlemci, dört tarafı adalarla çevrili olan bir adanın en ortasında, her adayı net görecek şekilde bir kulenin üstündedir. Bu gözlemcinin yanında 3 eşya vardır: kalem, defter ve dürbün. Gözlemciye burada ne yapacağı ile ilgili herhangi bir bilgi verilmemiş, her adaya tek tek mi odaklanacağı yoksa hepsini tek seferde mi ele alacağı belirtilmemiş, not alıp almaması ise ona bırakılmıştır. Sadece burada dikkatli olması, zamanın öyle ya da böyle geçeceği ve verimli bir şekilde oradan ayrılması gerektiği söylenmiştir. Gözlemcinin adalara dair ilk izlenimleri şunlardır:

  1. Her adadan farklı sesler geldiğine göre buralarda farklı varlıklar olabilir. Hepsine aynı anda bakmaya çalışmak, hepsinden bir şeyler kaçmasına neden olabilir.
  2. Not almak, zaman kaybı gibi görünse de adalara dair birçok şeyi netleştirebilir. Analiz yapmama imkân tanır ve sonradan eklemelerin, uydurmaların ya da eksiltmelerin önüne geçer.
  3. Hepsi kendi çapında farklı birer ada gibi görünebilirler ama benim bulunduğum konuma yakın olduklarından ve kendi aralarında fazla mesafe olmadığından aralarında bir ilişki olabilir, birbirlerini etkiliyor olma ihtimalleri de var.

İşte bir olay karşısında duygu, düşünce, davranış ve inanç arasında kalan bizlerin de durumu buna benzer. Adanın merkezi doğrudan bizim o anki zihnimizdir. Diğer adalarda ise duygularımız, düşüncelerimiz, inançlarımız ve davranışlarımız (eylemlerimiz) yer alır. Elimizdeki dürbünle neye odaklanacağımızı olay içerisinde bazen bizler, bazen o anki durum, bazen de dört adadan en az biri belirleyebiliyor. Olması gereken ise bunu bizim sağduyu ile belirleyebilmemizdir. Şimdi bunu bir örnek üzerinden açıklayalım:

Arkadaşınızın şaka(!) amacıyla köpeğini sizin üstünüze saldığını hayal edin. Diğer adalarda şunlar gerçekleşir:

  1. Duygu: Korku.
  2. İnanç: Köpeklerin hepsi saldırgandır.
  3. Düşünce: Şimdi beni paramparça edecek.
  4. Davranış (Eylem): O anki ilkel beyin refleksinize göre kaçar, saldırır ya da donarsınız (veya kontrol sizdeyse alternatif yollar geliştirebilirsiniz).

Peki, Hangi Odak Neyi Etkiler?

Elinizdeki dürbünle tek bir adaya odaklanırsanız o adanın ana ada ve diğer adalar üzerindeki etkisi büyür. Eğer korkuduygusuna çok yakından bakacak olursanız korkunuzun güçlenmesini sağlayan daha fazla düşünce ve inancın zihninizde dolanmasına ve zihninizi kontrol altına almasına neden olacağından eylemlerinizdeki kontrolü yitirirsiniz. Mesela kendinizi köpeğe taş ya da başka bir şey fırlatırken bulabilirsiniz, bu da köpeğin daha da sinirlenmesine yol açabilir ve nahoş olayların yaşanmasına sebep olabilir.

Eğer dürbün kullanmayı reddedip her bir adaya aynı anda hükmetme gibi bir çaba içine girerseniz merkezden uzaklaştığınız için kendinizi karmaşanın ve kaosun ortasında bulursunuz. Bilirsiniz ki kaos, kontrol yitimine neden olur, bu da korku duygusuna paniğin de eşlik etmesine, gerçeklerin ve sağduyunun çarpıtılmasına neden olur.

Odağı Sağduyu İle Belirleyip Zihnimizi Kontrol Mekanizması Olarak Kullanabilmek İçin Ne Yapabiliriz?

Her zaman bu tarz durumlar altında (ani gelişen ya da yoğun tehdit içeren) kalmayız. Bazı yaşantılar karar verebilmemize olanak tanıyabilir. İşte bu durumlarda şu soruların yanıtlarını aramak faydalı olabilir:

  1. Öncelikle işe duygunun bize ne anlatmaya çalıştığıyla ve birincil duygu olup olmadığıyla başlanmalıdır.Hayatta kalmamızı mı sağlıyor, bastırılmış olanı çıkarmak mı istiyor, tepkisizlikten mi kaynaklı? Birincil duygu konusunda da şunu diyelim: bu duygu, duruma verilmiş gerçek bir tepkiyi mi içeriyor yoksa o tepkinin bastırılıp değiştirilmesini mi? Yani gerçekten sinirlendik mi yoksa üzüntümüzü belli edemediğimiz için mi kızgınız?
  2. Düşüncelerimiz: Duygularımız ya da diğer unsurların (inanç, çevre vb.) etkisi altında mı, değil mi? Düşüncelerim gerçekçi olmayan yorumların eseri mi yoksa salt gerçekliği mi yansıtıyor?
  3. Sıra geldi inanç kısmına: Bu inançlar batıl mı, değil mi? Bizi korumaya mı odaklı yoksa duyguları ve düşünceleri tetiklemeye mi? Gerçekliği ne kadar yansıtıyor?
  4. Davranışlarımız: Davranış kontrollü mü gerçekleşiyor yoksa aniden mi gelişiyor? Yine hizmet amacı, neyin etkisi altında olduğu, gerekli olup olmadığı da üzerinde durulası konulardandır.

Tüm adaların gözlemi bittikten sonra defterimizi açıp bu analizleri irdelemek ve onları bütünleşik hale getirmek güzel bir adım olabilir. Bu sayede daha net bir veri elde edilebilir ve eylem adasını daha mantıklı biçimde kullanabiliriz.

Sonuç

Vereceğimiz kararları duygu, düşünce, inanç ve eylem olmak üzere dört temel unsur etkiler. Bu unsurlar karşısında bizler tıpkı etrafı dört adacıkla çevrili bir adada araştırmaya giden bir gözlemci gibiyizdir. Hangi adaya odaklanmamak, hangisine fazlasıyla odaklanmak ya da not alıp almamak da çıkan sonucu büyük bir şekilde etkileyecektir. Bütün bunların yanında etkili sorularla ve soruların oldukça düzgün analizleriyle sağlıklı kararlar vermek de bizim elimizdedir. Tabii hatırlatmakta fayda var. Etkili bir gözlemci olabilmek tek seferde gerçekleşebilen bir yetenek değildir, üzerinde sıkça çalışılması gereken bir beceridir. Sürekli not alma fikri can sıkıcı gelebilir ancak zamanla bunu o kadar hızlı yapmaya başladığınızı göreceksiniz ki bir süre sonra yazmak yerine sizin zihninizin otomatik bir faaliyeti haline gelecektir. Ayrıca her durumda kullanılması kolay olmayabilir, mesela travma anlarında sağduyulu olabilmek için otokontrolün yüksek olması gerekir ya da sizi ilkel beyninizi kullanmaya iten yoğun korku anlarında bu metodu kullanmak biraz zorlayıcı olabilir. Eğer adanıza faydalı ve sağlam bir biçimde dönmek istiyorsanız diğer adalara kulak vermeniz gerektiğini unutmamalısınız.

Furkan Sadık Öz
Furkan Sadık Öz
Furkan Sadık Öz, lisanslı psikolojik danışman olarak 2022 yılından beri bir özel eğitim kurumunda rehber öğretmen olarak çalışmaktadır. Aldığı eğitimlerin büyük bir kısmı çocuk psikolojisiyle ilgili olmakla birlikte pozitif psikoloji, travma ve yas ve öz terapi üzerine de eğitim almıştır. Çeşitli dergilerde yazıları bulunan yazar, sıklıkla şu konular hakkında yazmaktadır: çocuk psikolojisi, kişisel gelişim, farkındalık, travmatik yaşantılar, ilişkiler ve psikolojik rahatsızlıklar. Yazarak insanlarda farkındalıklar oluşturabileceğini düşünen yazarın “Kızıl Gelincik” ve “Manil” isminde iki kitabı vardır. Ayrıca kendisini çocuklara adayan yazar, yine onlar için eğitici ve öğretici materyaller de tasarlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar