Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Öz Benlik, Toplumsal Normlar ve Kişisel Değerler

Kişinin öz benliğine uygun davranması ile toplumsal normlara uyma arasında çatışma yaşanabilir. Bu çatışma, bireyin kendini özgünce ifade etme isteği ile toplumun onayladığı davranışları benimseme ihtiyacı arasında ortaya çıkar. Ego kaygısı ve toplumdan dışlanma ihtimalinin kaygısı birleşerek kişinin özgün olmaktan vazgeçerek toplum tarafından onaylanmayı tercih etmesine yol açabilir.

William James insanların benlik saygısını şekillendirdiği kavramlar konusunda seçici olduklarını söylemiştir (James, 1890). Toplumun, insanın bilinç dışında ilişkisel bir boyutta konumlanmasından kaynaklanan koruyan; otoriter, güçlü ve bilen imgelerinden dolayı kişinin benliğini değerlendirmesinde büyük etkisi vardır. Aynı zamanda toplumun bu yönleri çocuk tarafından içselleştirilerek süper egosunu da oluşturur.

Kişi çocukluğundan itibaren kendinden daha büyük bir güç ve otorite olan toplumun onayını alacak bir kişilik inşa etmeye çalışır ve benlik saygısı bu bağlamda şekillenmeye başlar. Bu süreçte öz benliğinin toplum tarafından kabul edilemeyeceğini düşündüğü özellik ya da eksikliklerle de yüzleşmeye başlar. Başkaları tarafından kabul edilemeyecek olduğu ya da eksik olduğu düşünülen şeyler kişide yetersizlik duygularının gelişmesine ve benlik saygısının değişkenlik göstermesine neden olur. Benlik saygısındaki bu dış kaynaklara bağlı olan değişkenlik ve onay ihtiyacı kişiyi toplumsal normlara uygun yaşamaya sevk eder.

Toplumsal normlara uygun davranan bireylerin daha çok kabul gördüğü düşünülse de aslında özgünlükten vazgeçmenin kişinin ruh sağlığına olumsuz etkileri göz ardı edilemez. Toplumcu bir kültürün içinde yetişen insanlarda bireysellikten ziyade iyi ilişkiler, alçak gönüllülük ve kendini eleştirme ihtiyaç olarak görülmektedir. Bu da zamanla yerleşen güçlü bir süper egonun göstergesi olacaktır. Güçlenen bir süper ego, ego üzerinde öfke dolu bir baskı uygulayarak kişide yoğun suçluluk ve utanç duygularına neden olup birçok ruhsal bozukluğa yol açmasına zemin hazırlar (Freud, 1923).

Öz Benlik ve Kişisel Değerler

Kişinin neyin kendisi için arzu edilebilir olduğunu belirlemesinde ve harekete geçmesinde etkili olan referans noktası kişisel değerlerdir (Yücel, 2024). Değerler, soyut ve genel ilkeler olarak kişinin davranış ve tutumlarının altında yatan temel motivasyon kaynaklarıdır.

Kimlik oluşumu sürecinde, özellikle ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerinde kişi, farklı değerler keşfeder, sorgular ve içselleştirdikleri ile birlikte kendi değer sistemini oluşturur (Erikson, 1968). İçsel değerler kişinin ahlaki yargılarının ve vicdani kararlarının da temelini oluşturur.

Kişinin kendi değer sistemine sahip olması kendine olan güvenini inşa etmesinde etkili olarak zorlu dönemlerde adaptasyon sürecini hızlandırır. Değerleri ile uyum içinde yaşayan kişilerin yaşam doyumu düzeyi, öz saygısı ve psikolojik iyi oluş halleri yüksek düzeydedir.

Kişisel değerler yalnızca bireyin kendi seçimlerini yönlendirmekle kalmaz, aynı zamanda toplumla kurduğu ilişkilerin niteliğini de belirler. Öz değerleriyle uyum içinde yaşayan birey, toplumsal normlarla çatışma yaşadığında daha esnek çözümler üretebilir. Böyle bir durumda kişi, hem kendine sadık kalabilmeyi hem de toplumsal bağlarını koruyabilmeyi hedefleyen bir denge arayışına girer. Bu denge, modern psikolojide “öznel iyi oluş” ve “otantik yaşam” kavramlarıyla da ilişkilendirilmiştir.

Ryan ve Deci’nin öne sürdüğü özyönelim kuramı (Self-Determination Theory), bireyin psikolojik sağlığını destekleyen üç temel ihtiyaçtan bahseder: özerklik, yeterlilik ve ilişkisellik (Ryan & Deci, 2000). Kişi, değerleriyle uyumlu bir yaşam sürdüğünde özerklik ihtiyacını doyurur; yetkinlik duygusu güçlenir ve toplumsal ilişkilerinde daha sağlıklı bağlar kurabilir. Bu durum, hem bireysel özgünlüğün korunmasına hem de toplumsal uyumun sürdürülebilir olmasına katkı sağlar.

Buna karşın, bireyin yalnızca toplumun beklentilerine göre şekillenmesi, otantik benlikle bağlantısını zayıflatabilir. Böyle bir kopuş, depresif duygulanım, anksiyete bozuklukları ve kronik tatminsizlik gibi psikolojik sorunların temelinde yer alabilir. Özellikle içsel değerleriyle çatışma yaşayan bireylerde, yaşam doyumunun düşmesi ve sürekli onay arayışıyla birlikte gelişen bağımlı ilişki örüntüleri sıkça gözlemlenir.

Psikoterapötik süreçler, kişinin öz benliği ile toplumsal kimliği arasındaki bu çatışmayı fark etmesine yardımcı olur. Danışan, kendi değerlerini keşfettikçe ve bunları içselleştirdikçe, dışsal onaya duyduğu ihtiyaç azalır. Böylece daha özerk kararlar alabilen, kendine güvenen ve içsel tatmin düzeyi yüksek bir yaşam biçimi inşa edebilir.

Sonuç

Öz benlik ve toplumsal normlar arasındaki denge, ruhsal sağlığın korunmasında merkezi bir rol oynar. Kişinin değerlerine sadık kalması, otantik benlik duygusunu pekiştirir ve psikolojik dayanıklılığını artırır.

Toplumun beklentileri göz ardı edilemez olsa da bireyin kendi değer sistemiyle uyumlu yaşaması, uzun vadede hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha sağlıklı ilişkilerin kurulmasına olanak sağlar. Bu nedenle ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlar için, danışanların değerlerini fark etmelerine ve bu değerlerle uyumlu yaşam stratejileri geliştirmelerine destek olmak, iyileştirici sürecin temel taşlarından biri olacaktır.

Kaynakça

  • Erikson, E. H. (1968). Identity: Youth and Crisis. New York: Norton.

  • Freud, S. (1923). The Ego and the Id. London: Hogarth Press.

  • James, W. (1890). The Principles of Psychology. New York: Henry Holt.

  • Ryan, R. M., & Deci, E. L. (2000). Self-determination theory and the facilitation of intrinsic motivation, social development, and well-being. American Psychologist, 55(1), 68–78.

  • Yücel, A. (2024). Değerler Psikolojisi ve Kimlik Gelişimi. İstanbul: Psikonet Yayınları.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar