Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

HAYATA GEÇ KALMAK: GERÇEKTEN ÇOK MU GEÇ?

Hayatta hemen herkesin bir noktada düşündüğü bir soru vardır: “Acaba geç mi kaldım?” Üniversiteye başlarken, iş hayatına atılırken ya da kişisel ilişkilerdeyken, zaman zaman bu hissin gölgesinde kalabiliriz. “Hayata geç kalmışlık hissi” dediğimiz bu durum, aslında sadece bireysel bir duygu değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir gerçekliğin yansımasıdır.

Toplumun bizden beklentileri, hayatın belirli aşamalarına dair görünmez bir takvim oluşturur. “Şu yaşta mezun olmalı, bu yaşta işe başlamalı, şurada evlenmeli, şurada çocuk sahibi olmalı” gibi kalıplar, ister istemez zihnimizde birer mihenk taşı haline gelir (Arnett, 2015). Ancak gerçek yaşam, bu çizelgelere çoğu zaman uymaz. İşte burada, insan kendisini bir yarışın gerisinde kalmış gibi hissedebilir.

Zamanı Kim Belirliyor?

Psikolojide bu durumun en çok açıklanan yönlerinden biri “sosyal karşılaştırma”dır. Festinger’in (1954) ortaya koyduğu kurama göre, insanlar kendi başarılarını ve gelişimlerini başkalarıyla kıyaslayarak değerlendirir. Sosyal medyanın yaygınlığı bu karşılaştırmayı daha da görünür kılıyor.

Akranlarının mezun olduğunu, iyi bir işe başladığını veya evlendiğini gören kişi, kendi yolculuğunu sorgulamaya başlıyor. Bu noktada hissedilen şey, aslında geç kalmak değil; kendi hayatının başkalarının temposuna uymaması.

Psikoloji Bize Ne Söylüyor?

Araştırmalar, bu hissin bazen kaygı, bazen de depresif duygulanımlarla bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor (Wrosch & Heckhausen, 2002). İnsan, “çok geç kaldım” düşüncesine kapıldığında motivasyonunu kaybedebiliyor.

Öte yandan, aynı duygu bazı kişilerde bir tür uyarıcı etki yaratabiliyor: “Eğer şimdi başlamazsam, hiçbir zaman olmayacak.” Bu durumda kişi, geç kaldığını düşündüğü şeyleri hayata geçirmeye daha kararlı bir şekilde yönelebiliyor. Yani aynı duygu, farklı insanlarda farklı psikolojik etkiler doğurabiliyor.

Kültürün Payı

Kültürel değerler de bu hissin şekillenmesinde önemli. Örneğin Batı toplumlarında bireysel başarı ve bağımsızlık ön plandayken, Doğu toplumlarında aile ve toplumsal roller öne çıkıyor (Markus & Kitayama, 1991).

Dolayısıyla Batı’da “kariyerime geç başladım” kaygısı öne çıkarken, Doğu’da “henüz evlenmedim” düşüncesi daha baskın olabiliyor. Ortak nokta ise şu: her kültür kendi ölçütlerini koyuyor ve bu ölçütlere uymayan birey, kendini “geri kalmış” hissedebiliyor.

Beynin Zaman Algısı

Bir de işin nörobilim boyutu var. Araştırmalar, yaş ilerledikçe zamanın daha hızlı geçtiğine dair bir algı oluştuğunu söylüyor (Wittmann & Lehnhoff, 2005). Belki de “artık geç kaldım” düşüncesinin biyolojik temelinde bu var.

Zaman hızlandıkça, fırsatların azaldığına dair duygu da güçleniyor. Ancak burada kritik nokta şu: algılanan zaman ile gerçek zaman aynı şey değil.

Geç Kalmak mı, Yeniden Başlamak mı?

Psikoloji, bu hisle başa çıkmanın yolları olduğunu da söylüyor. Örneğin Heckhausen ve arkadaşlarının (2010) geliştirdiği yaşam boyu motivasyon kuramı, hedefleri yeniden düzenlemenin önemine işaret ediyor.

Yani olmayana üzülmek yerine, ulaşılabilir yeni hedefler koymak. Ayrıca mindfulness temelli yaklaşımlar, bireyin “geç kaldım” gibi olumsuz düşüncelere takılmadan, “şimdi ve burada”ya odaklanmasına yardımcı olabiliyor (Kabat-Zinn, 2003).

Mesele Geç Kalmak Mı?

Aslında “hayata geç kalmak” dediğimiz şey, büyük ölçüde toplumsal bir yanılsama. Çünkü yaşamda her dönem yeni başlangıçlara açıktır. Bir üniversite eğitimi için 18 yaşında da başlanabilir, 40 yaşında da. İş değiştirmek için 25 de uygun bir yaştır, 55 de.

İnsan zihni, belirli sınırlar koysa da, gelişim ve öğrenme potansiyeli hayat boyu sürer. Dolayısıyla mesele geç kalmak değil; kendi zamanını, kendi hızında yaşamak. Belki de en büyük özgürlük, başkalarının temposuna uymaya çalışmadan, kendi yolunu çizebilmekte gizli.

Kaynakça

Arnett, J. J. (2015). Emerging adulthood: The winding road from the late teens through the twenties (2nd ed.). Oxford University Press.
Festinger, L. (1954). A theory of social comparison processes. Human Relations, 7(2), 117–140.
Heckhausen, J., Wrosch, C., & Schulz, R. (2010). A motivational theory of life-span development. Psychological Review, 117(1), 32–60.
Kabat-Zinn, J. (2003). Mindfulness-based interventions in context: Past, present, and future. Clinical Psychology: Science and Practice, 10(2), 144–156.
Markus, H. R., & Kitayama, S. (1991). Culture and the self: Implications for cognition, emotion, and motivation. Psychological Review, 98(2), 224–253.
Wittmann, M., & Lehnhoff, S. (2005). Age effects in perception of time. Psychological Reports, 97(3), 921–935.
Wrosch, C., & Heckhausen, J. (2002). Perceived control of life regrets: Good for young and bad for old adults. Psychology and Aging, 17(2), 340–350.

Fatma Nur Magunacı
Fatma Nur Magunacı
Fatma Nur Magunacı, psikoloji lisans eğitimini başarıyla tamamlamış, özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi ve Oyun Terapisi alanlarında uzmanlaşmış bir psikologdur. Mesleki deneyimlerini ağırlıklı olarak ergenlerle ve özel gereksinimli çocuklarla yürütmüş; sınav kaygısı, özgüvensizlik, sosyal kaygı, aile içi iletişim sorunları gibi alanlarda etkili çalışmalar gerçekleştirmiştir. Otizm ve DEHB konularında kapsamlı bilgi ve deneyime sahiptir. Psikoloji alanına katkı sağlama arzusu doğrultusunda; her bireyin kendini güvenle ifade edebileceği, anlaşılmış ve desteklenmiş hissettiği bir yaşam inşa etmesine rehberlik etmeyi hedeflemektedir. Bu yaklaşımını hem bireysel seanslara hem de kaleme aldığı içeriklere, yazılara yansıtmayı amaçlamaktadır. Fatma Nur Magunacı’dan alacağınız psikolojik destek, bireyin ihtiyaçlarına uygun yapılandırılmış terapi yöntemleriyle şekillenmekte ve bireyin içsel kaynaklarını harekete geçirmeyi hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar