“İnsanlara en yıkıcı duygunun ne olduğunu sorsanız, çoğunun yanıtı öfke ya da korku olacaktır. Aslında bu utançtır.” diyor Senin Suçun Değildi kitabının yazarı Beverly Engel.
Sonra ekliyor: “Utanç duygusu zulmün, şiddetin ve yıkıcı ilişkilerin kaynağıdır ve pek çok bağımlılığın da kökeninde yatmaktadır. Kişinin kendi imajına, başka hiçbir duygunun yapamayacağı şekilde zarar verebilir.”
Utanç: Görünmeyen Sosyal Ağrı
Utanç bir “sosyal ağrı” sinyalidir: kişinin toplum tarafından onur zedeleyici, ahlaki sınırların dışında ya da uygunsuz olarak değerlendirilebilecek bir davranış sergilediğine inanmasıyla ortaya çıkar. Kişide, kendilik algısına dair derin bir hayal kırıklığına sebep olur. Utanç diğer duygular kadar açık ve görünür olmasa da, kişiye zihinsel, duygusal ve bedensel açıdan oldukça yoğun bir deneyim yaşatır.
Utanç hisseden kişinin göz temasından kaçındığını, bedeninin küçüldüğünü, sesinin kısıldığını fark etmek güç değildir. Bu, benlik bütünlüğünü tehdit altında hisseden kişinin, adeta kendi varlığını sahneden çekmek isteyişini temsil eder. Kişi o an varlığının görünür olmasını istemez.
Kimi zaman ise bu tepkiler, “ben tehdit değilim” sinyali vermek için gelişmiş davranışsal kodlar olarak tanımlanabilir.
Çocukluk Travması ve Kronik Utanç
Özellikle kendilik algısının gelişmeye başladığı çocukluk çağlarında, kişi bu utanç duygusunu yüksek şiddette veya tekrarlayıcı şekillerde deneyimlerse, utanç kronik bir hal alabilir. Bu durum, utancı anlık bir duygu olmaktan çıkararak, tetikleyicilere gerek duymadan sürekli hissedilen, içselleştirilmiş bir kendilik inancına dönüştürür.
Kronik utanç, kişinin kendisini sürekli olarak değersiz, kusurlu, eksik veya yetersiz biri olarak görmesiyle karakterizedir. Kronik utancın kökenlerinde çoğunlukla çocuklukta maruz kalınan aşağılanma, alay edilme, eleştirilme, küçümsenme, reddedilme, duygusal ihmal ve bu gibi travma türleri yatar.
Kronik utanç, kişinin yaşamında işlevsizliklere ve yıpratıcı döngülere sebep olabilir. Bu döngüler arasında:
-
Kendinden nefret etme
-
İlişkileri sabote etme
-
İyi duyguları hak etmediğine inanma
-
Kendini ihmal etme
-
Öfkeyi dışa veya içe yöneltme
-
Depresyon, izolasyon
-
Eleştiriye aşırı hassasiyet
-
Kendini utandıran kişiyle özdeşleşme
-
Utanç yükünü başkasına atma
gibi sonuçlar sayılabilir.
Öz Şefkat: Utancın Panzehiri
Utancın en yıkıcı duygu olduğunu söyleyen Beverly Engel, uzun yıllar süren çalışmaları sonucunda, insanın üzerinde ağır bir yük gibi taşıdığı utanç duygusunun panzehrinin öz şefkat olduğunu ifade ediyor.
Alice Miller ise, çocukluğunda acı verici deneyimlere maruz kalmış kişilerin en çok ihtiyaç duyduğu şeyin bir “şefkatli tanık” olduğuna inanıyor (Miller, 1984). Kristin Neff (2011) ise, “Kendimizi düzeltilmesi gereken bir sorun gibi görmek yerine, öznezaket sayesinde kendimizi ilgiye değer, kıymetli varlıklar olarak görebiliriz” diyor.
Şefkat Utancı Nasıl İyileştirir?
Şefkat kelimesinin İngilizce karşılığı olan compassion, köken olarak Latince com (ile/birlikte) ve pati (ıstırap) kelimelerinin birleşiminden türemiştir. Yani şefkat, birinin acısının yanında, onunla birlikte durabilmektir. Öz şefkat ise bu duruşu kendimize çevirebilme becerisidir.
Tarih boyunca pek çok bilim insanı, araştırmacı ve şair, şefkat ve merhametin iyileştirici gücünden söz etmiştir. Örneğin Yunus Emre’nin şiirlerinde sıkça vurguladığı merhamet odaklı empati anlayışı, günümüzde kullanılan şefkat odaklı psikoterapi teknikleriyle paralellik göstermektedir.
Kronik Utanç ve Zalim İç Ses
Kronik utancın en yaygın semptomlarından biri, zalim ve eleştirel bir iç sestir. Bu iç ses kişiyi sürekli eleştirebilir ve karşılanması mümkün olmayan beklentiler yükleyebilir.
Psikoterapi tekniklerinde öz şefkatin geliştirilmesinin temel amaçlarından biri, bu zalim iç sesi daha anlayışlı ve merhametli bir sese dönüştürmektir. Böylece kişi, kronik utanç döngülerini fark edebilir ve alternatif yollar geliştirebilir.
Öz Şefkatin İyileştirici Etkisi
Öz şefkati yüksek bireyler, acı veren düşünceleri ve anıları tehdit olarak algılamaz, daha az kaçınma eğilimi gösterirler (Engel, 2023). Öz şefkat, psikolojik dayanıklılık ve esneklik sağlar.
Bu yaklaşım, kişinin mevcut acıyı kabul edip görmesini ve bu süreçte kendisiyle nasıl ilgilenebileceğini öğrenmesini içerir (Neff, 2011). Böylece yargılama yerine anlayış, çaresizlik yerine sorumluluk alma gelişir.
Birey sorunlarla ilgili daha etkili stratejiler öğrenir, duygu düzenleme becerisi artar ve zorluklarla daha işlevsel şekilde başa çıkabilir.
Kaynakça
Engel, B. (2023). Senin Suçun Değildi (Ş. Özok, Çev.). Okuyan Us Yayınları
Miller, A. (1984). For Your Own Good: Hidden Cruelty in Child-Rearing and the Roots of Violence. New York: Farrar, Straus & Giroux.
Neff, K. D. (2011). Self-Compassion: Stop Beating Yourself Up and Leave Insecurity Behind. New York: William Morrow.
Türkmen, A. (2025). Tasavvufî tecrübede empati anlayışı ve Carl Rogers’ın terapötik empati modeli: Mevlânâ, Şems-i Tebrizî ve Yunus Emre örneği. Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (UKSAD), 11(1), 89–113. https://doi.org/10.46442/intjcss.1685333