“Affedersen huzuru bulursun.”
“Affet, rahatla.”
“Onu affetmeden kendinle barışamazsın.”
Ne kadar çok duyduğumuz cümleler değil mi? Çocukken de bu cümlelerle karşılaşmışızdır. Biri oyuncağımızı kırar, affetmeliyizdir. Biri bizi üzer, anlayışlı olmalı ve onunla oynamaya devam etmeliyizdir. Ama gerçekten böyle mi?
İç huzurumuzu bulmamız için, bizi kıran, haksızlığa uğratan kişileri affetmeli miyiz? Bazen affetmek hiç kolay olmuyor; özellikle de ortada ne bir özür, ne bir telafi, ne de bir çaba yoksa… Üstelik hem kendimizden hem çevremizden gelen “affetmelisin” baskısı da üzerimizde bir yük haline gelebiliyor. Affetmezsek yol alamayacağımız, yeterince iyi olamayacağımız, iyi ve huzurlu insanların affettiği gibi inançlara kapılıyoruz. Peki, gerçekten öyle mi? Gelin birlikte bakalım: Psikoloji affetme konusunda ne diyor?
Affetmenin Tanımı
Affetmeyi bazen yanlış yorumluyoruz. Her şeyi unutmak, olanları yok saymak, karşımızdakini haklı görmek… Oysa affetmek ne hafızayı silmek, ne olanları yok saymak ne de karşı tarafı temize çıkarmak demektir. Affetmek, yaşanan olayı unutmadan, onunla yaşamayı öğrenmek demektir. Anılar bizimle kalsa da onlarla birlikte yaşamayı öğrenebiliriz.
Biri bizi kırdığında onu affetmek, yaptığı şeyi doğru bulduğumuz anlamına gelmez. Tam tersine, o yanlışı tanıyarak ve üzerimizdeki etkisini fark ederek, bu yükü taşımamayı seçtiğimiz için affederiz.
Affetmek illa da o kişiyle ilişkiyi sürdürmek anlamına da gelmez. Bazen evet, ilişki sürer; ama her zaman değil. Affedip uzaklaşmak da mümkündür. Çünkü affetmek, bir ilişkisel barıştan çok, bir içsel özgürleşme sürecidir. Duygusal bir detoks gibi düşünülebilir: İçimizdeki öfkeyi, hayal kırıklığını, kırgınlığı fark eder ve bu yükü artık taşımamayı seçeriz. Zamanla karşımızdakinin yaptıklarının izlerini taşımaya devam ederiz; ama o izlerin yükünü taşımayız.
Affetmenin Faydaları
Affetmek çoğu zaman karşı taraftan çok, bize iyi gelir. Bir söz vardır: “Kin tutmak, zehir içip karşıdakinin ölmesini beklemeye benzer.” Affetmek, travmatik yüklerin, öfkenin, kırgınlıkların, hayal kırıklıklarının hafiflemesini sağlar. Aynı zamanda bedenimiz üzerinde de olumlu etkileri vardır. Stres hormonu kortizolün azalmasına, bağışıklık sistemimizin güçlenmesine ve özsaygımızın gelişmesine katkı sağlar. Affetmek, kişisel büyüme sürecimizin önemli bir parçasıdır.
Affetmek Zorunda mıyız?
Hayır, her zaman affetmek zorunda değiliz. Her affetme kişisel bir süreçtir ve zorla olmaz. Kimi zaman yaşadığımız haksızlık o kadar büyüktür ki affetmemek, sağlıklı bir sınır koyma şekli olabilir. Kendimizi affetmeye zorlamak, kişisel bütünlüğümüzü zedeleyebilir. Unutmamalıyız ki öfke, çoğu zaman bir sinyaldir ve bizi korumaya çalışır.
Yanlış anlaşılmaması gereken bir diğer konu da “erken affetme” ya da “baskıyla affetme”dir. Kişi duygularını tam yaşayamadan, sırf beklentiler nedeniyle affettiğini sanabilir. Bu bastırılmış bir affetmedir ve iyileştirmez. Gerçek affetme süreci ancak zamanla, duygular işlendikçe ve kişi hazır olduğunda gerçekleşebilir.
Sağlıklı Bir Affetme Süreci Nasıl Olur?
Affetmenin ilk adımı, duygulara temas etmektir. Öfke, kırgınlık, üzüntü… Bu duyguları bastırmadan yaşamak gerekir. Bazen anlatmak, ağlamak, yazmak ya da öfkeyi dışa vurmanın sağlıklı yollarını bulmak iyileştirici olabilir. Ardından, bize verilen zararı tanımlamak önemlidir. “Bana bunlar yapıldı” diyebilmek, kişisel sınırlarımızı korumamızın temelidir.
Son olarak affetmeyi bir hedef ya da zorunluluk olarak değil, bir süreç olarak görmek gerekir. Bu süreç kişiye özel ve doğaldır. Gerçek affetme ancak hazır olduğumuzda ve kendi iyileşmemiz için gerçekleştiğinde anlamlıdır.
Sonuç olarak:
Affetmek bir seçimdir, bir mecburiyet değil. Bazen affetmeden de büyüyebilir ve yolumuza devam edebiliriz. Ama affetmek, bazen de büyümemize yardım eden güçlü bir araçtır.