Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

NEDEN ZOR DUYGULARA TAHAMMÜL EDEMEYİZ?

Hayatın içinde hepimiz zaman zaman üzülür, kırılır, öfkelenir ya da çaresiz hissederiz. Ancak bu duygular ortaya çıktığında genellikle onlardan bir an önce kurtulmak isteriz. Ya kendimiz için “Hemen geçsin.”, “Böyle hissetmemeliyim.” deriz ya da bir arkadaşımızın üzüntüsünü görünce hızla çözüm üretme çabasına gireriz: “Üzülme ya, her şey geçer.”, “Hadi gül biraz, moralini bozma.”

Peki neden? Neden o duyguya bir süre eşlik etmek yerine, hemen bastırmak, dönüştürmek veya görmezden gelmek isteriz? Neden duyguların bir kısmına “iyi”, bir kısmına ise “kötü” diye bakarız? Bu sorular hem psikoloji hem de sosyal medya çağında giderek daha önemli hale geliyor.

Duyguların Etiketlenmesi: İyi Duygu / Kötü Duygu

Çocuklukta aldığımız mesajlar, duygulara bakış açımızı şekillendirir. Ağlayan bir çocuğa “Ağlama, abartma artık.”, sinirlenen birine “Ne var şimdi bunda kızacak?” denirse, bu kişi büyüdüğünde bu duyguları kendine de başkalarına da yasaklar. Psikolojik literatürde bu duruma “duygu bastırma” denir. Bastırılan duygular geçmez, sadece başka yollarla (bedensel şikâyetler, patlamalar, içe kapanmalar) kendini gösterir.

Kültürel Kodlar: Sürekli İyi Hissetme Baskısı

Modern toplumlarda özellikle sosyal medya etkisiyle “iyi hissetmek zorundaymışız” gibi bir algı oluşur. Pozitif duygular parlatılırken, üzgün ya da yorgun hissetmek neredeyse utanılacak bir hale gelir. Hâlbuki insan doğası, tek yönlü bir duygu sistemi değildir. Hep mutlu olmaya çalışmak da bir kaçış olabilir. Bu kaçış hali, acıyla yüzleşmeyi geciktirir. Oysa bazen sadece üzgün olmak gerekir.

Beyin ve Tehlike Algısı

Nörobilimsel açıdan bakıldığında, beynimiz tehdit algısına karşı çok hassastır. Üzüntü, korku, çaresizlik gibi duygular amigdala tarafından “acil durum” gibi algılanır. Bu, evrimsel olarak hayatta kalmamız için faydalıydı fakat modern hayatta duygulara verilen bu “savaş ya da kaç” tepkisi bazen yersiz bir alarm sistemine dönüşür. İnsan beyni gerçek bir fiziksel tehlikeyle bir duygusal acıyı aynı bölgelerde işler. Bu yüzden hem kendi üzüntümüze, hem başkalarının kırgınlığına hızlıca müdahale etmeye çalışırız.

Bağlanma ve Empati

Bağ kurduğumuz insanların acı çekmesini görmek, bize kendi acılarımızı hatırlatır. Bu durum, bilinçdışı düzeyde çok rahatsız edicidir. Psikanalitik kuram, bu refleksi yansıtmalı özdeşim olarak tanımlar. Bir dostumuzu üzgün gördüğümüzde, ona neşelenmesini söylediğimizde aslında onun duygusuna değil, kendi rahatsızlığımıza müdahale ederiz.

Duygularla Kalabilmenin Önemi

Psikoloji bilimi artık duygularla savaşmak yerine, onlarla kalabilmenin ruh sağlığı için daha işlevsel olduğunu kabul ediyor. Özellikle Üçüncü Dalga Terapi Yaklaşımları (ACT, Mindfulness, Şefkat Odaklı Terapi), duyguları bastırmak değil, onları fark etmek, kabul etmek ve bırakmak üzerine kuruludur. Kızgınlık, üzüntü, kırgın olmak… Bunların hiçbiri kötü değildir. Sadece zordur. İnsan olmanın en temel parçalarından biridir.

Duyguların Akmasına İzin Vermek: Ne Yapabiliriz?

  • Duyguyu İsimlendirmek: “Ben şu an kaygılıyım.”, “İçimde bir kırgınlık var.”

  • Bedensel Olarak Fark Etmek: “Bu duyguyu bedenimde nerede hissediyorum?”

  • Nefesle Alan Açmak: 4 saniye burundan nefes al, 4 saniye tut, 6 saniyede ver.

  • Yargısızca Tanıklık Etmek: Bilinçli farkındalık pratiği ile duygulara yargısız yaklaşmak.

  • Duygunun Hikâyesini Dinlemek: Bastırmak yerine, “Bu duygu bana ne anlatmak istiyor?” diye sormak.

SONUÇ

Zor duygularla kalabilmek, yaşama karşı cesur bir duruştur. Acıya, öfkeye, korkuya alan açmak; insan olmanın, kendine dürüst olmanın ve iyileşmenin başlangıcıdır. Zor bir duygu geldiğinde en büyük engel, o duygunun hep kalacağını zannetmektir ama duygular geçicidir.

KAYNAKÇA

Atalay, Z. (2019). Mindfulness: Bilinçli Farkındalık. Doğan Novus.

Gökçem Elif Yolcu
Gökçem Elif Yolcu
Gökçem Elif Yolcu, psikolojik danışman ve yazar olarak çalışmaktadır. Yolcu, kamuda dezavantajlı bireylerle çalışmalar konusunda geniş deneyime sahiptir. Bilişsel davranışçı terapi, aile ve ilişki danışmanlığı alanlarında uzmanlaşmıştır. Kendine ait bir çocuk kitabı olup online platformlarda, yazarlık projelerinde ve dergilerde kişisel gelişim ve psikoloji üzerine yazılar ve öyküler yazmaktadır. Bazı yayınevlerinde yayınlanacak olan kitapları pedagojik açıdan incelemektedir. Psikolojiyi ve yazarlığı birleştiren projelerde kendini geliştirerek, araştırmalar ile özgün içerikler üretmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar