Uzun yıllar boyunca dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), sadece çocukluk çağına özgü bir sorun olarak kabul edildi. Oysa bugün biliyoruz ki, DEHB pek çok bireyde yetişkinliğe dek sessizce eşlik edebiliyor. Bu durum özellikle dikkat eksikliği baskın olan, yani belirgin hiperaktivite göstermeyen kişilerde daha sık görülüyor. Yüksek bilişsel kapasiteye sahip bireyler ya da eksiklerini telafi etme becerisi gelişmiş olanlar, davranışsal belirtileri başarıyla gizleyebiliyor. Örneğin, okulda dikkat sorunları yaşayan bir çocuk, yüksek notlar almayı sürdürebiliyorsa, bu durum altta yatan DEHB belirtilerini görünmez kılabilir. Başarı, sorunu maskeleyebilir; böylece tanı süreci yıllarca ertelenebilir. Özellikle kız çocuklarında hiperaktivitenin dışa vurulmadığı, daha içe dönük ve pasif davranışlarla seyreden dikkat dağınıklığı, çoğu zaman “uslu olmakla” karıştırılıyor. Bu da tanının geç ya da hiç konmamasına neden oluyor.
Toplumsal ve Kültürel Faktörler
Toplumsal ve kültürel dinamikler, DEHB tanısının gözden kaçmasında önemli rol oynar. Sosyoekonomik düzeyi düşük topluluklarda sağlık hizmetlerine erişimin kısıtlı olması ve psikoeğitim eksikliği, DEHB’nin davranışsal sorunlarla karıştırılmasına neden olabilir. Ayrıca, “babasına çekmiş” gibi aileden gelen kalıp yargılar da tanının önüne geçebilir. Öte yandan, DEHB’nin anksiyete veya depresyon gibi diğer bozukluklarla benzer belirtiler göstermesi tanı sürecini zorlaştırır.
Gecikmiş Tanı ve Yetişkinlikte DEHB
Yetişkinlikte tanı almış veya çocuklukta fark edilmemiş DEHB vakalarında sadece bireysel özellikler değil; toplumsal cinsiyet rolleri, sağlık sistemindeki eksiklikler ve kültürel erişim sorunları da etkili olur. Özellikle kadınlar, yüksek işlevsellik gösteren bireyler ve düşük sosyoekonomik gruplar, bu göz ardı edilmenin yükünü daha ağır hisseder.
Günlük Hayatta DEHB ile Yaşamak
DEHB tanısı almış yetişkinler, yaşamın pek çok alanında görünmez mücadeleler verir. En sık karşılaşılan sorunlardan biri, günlük yaşamı sürdürmede ortaya çıkan davranışsal zorluklardır. Zamanı yönetmek, işleri planlamak, sıraya koymak ya da bir işe başlayıp sürdürebilmek çoğu zaman fazlasıyla yorucu olur. Terapilerde sıkça karşılaştığım bir durum, enerjinin gün içinde hızla tükenmesi ve basit işlerin bile zihinsel bir yük gibi hissedilmesidir. Bu da ertelemeyi artırır, motivasyonu düşürür ve kişinin hayatına bir türlü düzene giremeyen dağınıklık halini yerleştirir.
Duygularla Baş Etme Süreci
Duygularla baş etme süreçleri de benzer şekilde zorlayıcı olabilir. Sabırsızlık, çabuk sinirlenme ya da kontrol edilemeyen duygusal iniş çıkışlar; kişinin hem kendi iç dünyasında hem de ilişkilerinde zorlayıcı bir döngü yaratır. Özellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde yeterince anlaşılmadığını hisseden bireylerde, yetişkinlikte bu duygu kronikleşebilir. Zamanla pek çok kişi, kendini sürekli eleştirilere maruz kalmış, yetersiz, dağınık, yavaş ya da tembel olarak etiketlenmiş bulur. Tanı almak, bu noktada yalnızca bir isim koymak değil, yaşananları ilk kez anlamlandırabilmek anlamına gelir.
Sosyal İlişkilerde Zorluklar
Sosyal ilişkiler de bu görünmez yüklerden etkilenir. Unutkanlık, sözleri tutamama, dağınık dikkat; zamanla ilişkilerde yanlış anlaşılmalara, hayal kırıklıklarına neden olabilir. Yakın ilişkilerde bu durum tekrar eden çatışmaları beraberinde getirir. Bazı kişiler, geçmişte yeterince desteklenemedikleri ya da potansiyellerini tam olarak gösteremedikleri için içten içe bir yas süreci yaşar. Bu da bugünkü güçlenme çabasına duygusal bir ağırlık katabilir.
Geçmişle Yüzleşme ve Kabul Süreci
Bu süreç genellikle geçmişin yeniden değerlendirilmesiyle başlar; kişi bir yandan bu duruma dair ilk rahatlama ve coşku hissini yaşarken, diğer yandan içsel bir kargaşa ve kararsızlık içinde olabilir. Zamanla öfke, üzüntü ve kaygı duyguları belirginleşir. Son aşamalarda ise kaygı duygusuyla baş etmek ve sonunda durumu kabullenmek, bireyin yaşamına uyum sağlamasında önemli bir yer tutar.
DEHB ve Eğitim-İş Hayatındaki Etkiler
Eğitim ve iş yaşamında da benzer bir ikilik görülür: potansiyel vardır ama performans istikrarlı değildir. Okul yıllarında süreklilik sağlamakta zorlanmak, akademik başarıyı sürdürememek, yetişkinlikte sık iş değiştirme, işe devamlılık sağlayamama, verim düşüklüğü ya da dikkat kaynaklı hatalar; uzun vadede finansal stres yaratabilir. Günlük yaşamda ise bu dağınıklık hâli trafikte riskli davranışlardan, ev işlerini organize edememeye kadar geniş bir alana yayılır. Tanı almak, birçok kişi için içten içe hissettiği ama adını koyamadığı sorunların nihayet görünür olmasıdır.
Eş Tanılar ve Yaşam Kalitesi
DEHB’ye başka ruhsal zorluklar da eşlik edebilir. Anksiyete, depresyon ya da varsa alkol, madde kullanımı gibi eş zamanlı yaşanan durumlar; hem tanının konmasını geciktirir hem de kişinin yaşadığı yükü ağırlaştırır. Kendini sürekli yetersiz hissetmek, neden böyle olduğunu anlayamamak; kişinin öz-şefkat geliştirmesini zorlaştırır. Uyku sorunları da tabloyu tamamlar: kalitesiz ya da bölünmüş uyku, zihinsel yorgunluğu artırır. Zamanla bu semptomların beraberinde getirdiği yaşam tarzının neden olduğu farklı fiziksel sağlık sorunları da bu tabloya eklenebilir.
DEHB’de Farkındalık ve Destek Süreci
Tüm bu zorluklar bir araya geldiğinde, DEHB yalnızca dikkatle ilgili bir mesele değil; hayatın birçok alanını etkileyen, çok boyutlu bir deneyim olarak karşımıza çıkar. Bazı şeyleri adlandırmak, geçmişe başka bir gözle bakmayı mümkün kılar. Yıllarca “neden böyleyim?” sorusunu içten içe taşıyıp, bir gün parçaların yerli yerine oturduğunu fark etmek… Bu hem bir aydınlanma, hem de kimi zaman yetişkinlikte fark etmenin oluşturduğu kaygıyla baş etme sürecidir. Ama her iki hâliyle de dönüştürücüdür.
Sonuç ve İyileşme Süreci
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, geç fark edildiğinde bile kişinin yaşamında köklü değişimlerin önünü açabilir. Bu süreçte, kapsamlı bir psikiyatrik değerlendirme ve doğru tanı kadar, tanıya duygusal uyumu destekleyecek psikoterapötik bir alanın sağlanması da hayati önem taşır. Çünkü yalnızca tanıyı bilmek değil, onunla yaşamayı öğrenmek güçlendirici bir basamaktır. Ayrıca, günlük yaşam becerilerini destekleyen bilişsel ve davranışsal eğitimler; zaman yönetimi, odaklanma, planlama gibi alanlarda işlevselliği artırabilir. Kişinin bu süreci yalnız geçirmemesi, aile ve sosyal çevresinin de temel bilgilerle sürece dâhil edilmesi, hem ilişkisel çatışmaları azaltır hem de iyileşme sürecini hızlandırır.
Geç kalmış gibi hissetmek zorlayıcı olabilir; ama bu farkındalık zamanla insanın kendini daha iyi tanımasına yardımcı olur. Dikkat eksikliğiyle yaşamak, kişinin kapasitesini gölgelemiş olsa da, baş etme yöntemleri geliştirildiğinde yaratıcılığı ve yaşam kalitesini artıran bir hikâyeye dönüşebilir. O hikâyenin içinde yeniden yön bulmak da farkındalık ve psikolojik destek ile mümkün olabilir. Unutulmamalıdır ki; sorunu anlamak, iyileşmenin ilk adımıdır.


