Yaz aylarının dışa dönük enerjisi, kalabalıklar, seyahatler, ışık ve renk… Tüm bunlar, yalnızca doğayı değil; ruh halimizi de etkiler. Yazın ardından gelen sonbahar, doğanın kabuğuna çekildiği, sakinleştiği, içe döndüğü bir dönemdir. Ancak bu dönüş her zaman kolay olmaz.
Birçok insan için sonbahar, bir bitiş gibi hissedilir. Tatillerin sona ermesi, okul ve iş temposunun başlaması, gün ışığının azalması… Bu fiziksel değişimler, iç dünyamızda da bulanıklık, belirsizlik ve hafif bir sıkışma yaratabilir. Bu geçiş süreci, hem ruh sağlığı hem de psikolojik denge açısından önemli bir dönüm noktasıdır.
Bilinmezlikle Gelen Kaygı
Psikolojik olarak mevsim geçişlerinde özellikle şu duygular artış gösterebilir:
-
Duygusal dalgalanmalar: Ruh hali ani değişebilir. Bir sabah neşeyle uyanırken, ertesi gün iç sıkıntısıyla uyanmak mümkündür.
-
Motivasyon eksikliği: Yazın getirdiği dışa dönüklük ve enerjik his yerini içe kapanmaya bırakabilir.
-
Mevsimsel depresyon (SAD): Özellikle sonbahar ve kış aylarında artan melatonin üretimi, bazı bireylerde depresif belirtilere yol açabilir. Işık eksikliği, serotonin düzeylerini de etkileyerek genel bir mutsuzluk hissi yaratabilir.
Bu durumlar birçoğumuzun yaşadığı olağan geçişler olsa da, bazı bireyler için daha derin bir etki yaratabilir. Bu noktada değişime karşı geliştirdiğimiz tutum belirleyici olur.
Değişimle Barışmanın Yolu
-
Beden Saati ve Işık: Günler kısalırken beden saatimiz (sirkadiyen ritim) yeni ışık düzenine uyum için küçük bir “ayar” ister. Sabahları doğal ışığa kısa süreli maruz kalmak, melatonin-kortizol döngüsünü yeniden senkronize eder; bu da gündüz uyanıklığını ve bilişsel berraklığı destekler. Kısacık bir sabah yürüyüşü bile otonom sinir sisteminde parasempatik dengeyi artırır, “bulanıklık” hissini azaltır. Beynimiz yaz modundan çıkarken, telefonun gece moduna geçmesi gibi davranır: parlaklık düşer ama içerik kaybolmaz; sadece kontrastı yeniden ayarlarız.
-
Belirsizlik Toleransı: Mevsimsel geçişler, “belirsizlik intoleransı”nı tetikleyebilir; zihnimiz gri göğe bakıp en olumsuz senaryoya atlar. Bilişsel yeniden çerçeveleme (cognitive reappraisal) tam burada işe yarar: “Bu durgunluk tembellik değil; sistemim homeostaza dönüyor.” diyebilmek ve düşünceyi gerçek sanmadan gözlemlemektir.
-
Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT): Psikolojide “kabul ve kararlılık terapisi”, kontrol edemediğimiz dışsal değişimlerle başa çıkarken kabulü merkeze alır. Yani bir duyguyu ya da değişimi yok etmeye çalışmak yerine onunla birlikte yaşamayı öğrenmek. Çünkü “değişime direnmek”, aslında onun ağırlığını iki kat artırır.
-
İşe/Okula Dönüş Psikolojisi: Rutinlere dönüş, çoğu kişide motivasyon düşüşü ve erteleme eğilimini artırır. Burada “davranışsal aktivasyon” ile “zevk-anlam planlaması”nı birleştirmek etkili olur: Haftaya hem keyif veren hem değerlerle uyumlu tek bir mikro hedef ekle (örn. Bir öğrencide “dersten sonra 10 dakikalık özet”, bir çalışanda “toplantı sonrası 3 madde aksiyon”). Tamamlanan küçük görevler dopaminerjik pekiştirme sağlar ve öz-etkililik algısını güçlendirir.
Sonbahar Hüznünü Hafifletmenin Basit Yolları
İşte bu nedenle bazı basit ama etkili adımlar, sonbahar hüznünü daha yumuşak bir geçişe dönüştürebilir:
-
Kendi iç ritüelini oluştur: Yazdan kalma bir alışkanlığını sonbahara taşı. Örneğin sabah kahveni dışarıda içmeye devam et, hafif battaniyeyle bile olsa.
-
Yeni rutinler edin: Mevsimle birlikte gelen yeni okul/iş düzenine minik öz-ritüeller ekle (haftalık kitap saati, yürüyüş saati, kendine sıcak içecek hazırlama töreni gibi).
-
Işığı takip et: Güneşin olduğu saatlerde dışarı çıkmaya çalış. Güneş ışığı, ruh hali üzerinde güçlü etkisi olan serotonin üretimini destekler.
-
Duygularına isim ver: “Bugün kendimi boşlukta hissediyorum.” gibi net tanımlar, içsel bulanıklığı dağıtmaya yardımcı olur.
Sonbahar, Kapanış Değil Başlangıçtır
Mevsimler arasında geçiş yaparken doğa kadar biz de değişiriz. Ve aslında bu değişimler, duygularımızla yüzleşmek, yavaşlamak ve kendimize yaklaşmak için bir davettir. Mevsim geçişleri, bize doğanın döngüsünü hatırlatır: hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, her bitiş yeni bir başlangıcın zeminidir.
Bu farkındalıkla sonbaharı yalnızca bir kapanış değil, ruhun derinleştiği bir yenilenme mevsimi olarak görmek mümkündür. Çünkü değişimi kabullenmek, psikolojik denge ve içsel huzurun en önemli göstergesidir.