Bir sokakta ya da kalabalık bir caddede yürürken birinin yardıma ihtiyacı olduğunu fark ettiğimizde bazen hiçbir şey yapmadan sadece izlemekle yetiniriz ve bir başkasının yardım edeceğini düşünürüz. Ancak bizim başımıza geldiğinde ise başkalarından yardım umut ederiz. Söz konusu bir başkası olduğunda neden herkesin bir başkasının müdahale edeceğini düşündüğü anlara neden bu kadar sık rastlıyoruz?
Aslında bu sorular, sosyal psikoloji tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olan Bystander Etkisi’nin temelini oluşturur. Bystander Etkisi, bir diğer adıyla “seyirci kalma durumu”, özellikle grup içinde olduğumuzda bir acil duruma müdahale etme ihtimalimizin azalmasıyla ilgilidir. Bu durum ilk kez 1960’lı yıllarda vahim bir olayla kamuoyunda dikkat çekmiştir: New York’ta yaşayan genç bir kadının (Kitty Genovese) defalarca bıçaklanarak katledilmesi esnasında onlarca kişi, bu olayı izlemesine rağmen yardım çağırmamıştır. Bu olaydan hemen sonra sosyal psikoloji uzmanları “Neden kimse müdahale etmedi?” sorusuna cevap aramaya başlamışlardır.
Latane ve Darley (1970), yaptıkları deneylerle bu durumu sistematik olarak incelemişlerdir. En bilinen çalışmalarından biri, bireylerin bir odada duman çıktığını fark ettiğinde nasıl davrandıklarını gözlemledikleri deneydir. Deneyde kişi odada yalnız başınaysa hemen yardım isterken, yalnız olmayıp başkalarının bulunduğu zamanlarda eğer ki da onlar tepki vermiyorsa tek başınayken yardım isteyen kişi de sessiz kalma eğilimi göstermektedir. Bu durum, insanların pek çok zaman çevrelerindeki kişilerin davranışlarına göre hareket ettiğini göstermektedir. Bu olguya normatif ve bilgi etkisi diyoruz. Yani bir grup içindeyken sadece “ne yapılması gerektiğini” diğerlerinden öğrenmeye çalışmıyoruz, aynı zamanda dışlanmaktan da kaçınmaya çalışıyoruz.
Aslında bu oldukça insani bir tepki. Kimi zaman insanlar ne olup bittiğini tam anlayamaz, bazen ne yapacağını bilemez. Ancak işin içine başkalarının varlığı girince, sorumluluğun dağılması (diffusion of responsibility) devreye giriyor. Birey, yardım etmesi gereken kişi olduğunu düşünmek yerine, “Zaten burada onlarca kişi var, biri mutlaka yardım eder” diye düşünüyor. Ne yazık ki herkes böyle düşündüğünde sonuç, çoğu zaman kimsenin yardım etmemesi ile sonuçlanıyor.
Bu konuyu biraz daha derinlemesine anlamak için, Bystander Etkisi’nin toplumsal roller ve kimliklerle olan ilişkisine bakmak faydalı olacaktır. Örneğin bir doktor, bir acil durumda harekete geçme konusunda daha yüksek sorumluluk hissedebilir. Ancak sıradan bir vatandaş ne zaman ve ne seviyede müdahale edebileceğini bilemeyebilir. Bazen bu belirsizlik de hareketsizliğe yol açabilir. Toplumsal rol beklentileri, kişilerin ne zaman sorumluluk alacağına dair bir çerçeve sunar. Eğer bir kişi, olayla ilgili bilgi ve yetkinlik sahibi değilse veya böyle hissetmiyorsa, geri planda kalmayı tercih edebilir.
Bystander Etkisi’ne benzer olarak “ben” ile “biz” arasındaki çizgiye odaklanan sosyal kimlik kuramından biraz bahsedebiliriz. Tajfel ve Turner’a (1979) göre insanlar kendilerini ait hissettikleri gruplarla özdeşleştirirler. Kişinin yardıma ihtiyaç duyan kişi ile bir aidiyet bağı varsa veya bir yakınlık hissediliyorsa (örneğin aynı okulun öğrencisi ya da aynı şehirde yaşıyor olmak gibi), yardım etme ihtimali daha yüksek hale geliyorken, kişi “gruptan biri” ya da “tanıdık” değilse, pasif kalması daha muhtemel olabiliyor. Bu noktada ötekileştirme, yardım davranışını azaltan çok önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Bireylerin kalabalık içinde anonim hale gelmesi, bir başka deyişle anonimlik hissi, yardım davranışını baskılayabilmektedir. Zimbardo (1969), anonim kalan bireylerin bireysel değer ve sorumluluklarını ikinci plana attıklarını ifade eder. Bu durum, “bireysizleşme” (deindividuation) kavramıyla açıklanır. Kalabalık ortamlarda kişi bir birey olarak değil, grubun anonim bir parçası gibi hisseder. Bu da kişinin “benim yardım etmem gerekir” düşüncesinden uzaklaşmasına neden olur.
Dikkat çeken bir diğer nokta, Bystander Etkisi’nin sadece fiziksel değil, dijital ortamlarda da var olmasıdır. Özellikle sosyal medyada canlı yayınlanan acil durumlar ya da yardım çağrıları karşısında çok az kişi gerçek bir aksiyon alır. Buradaki anonimlik ve mesafe, tıpkı kalabalık bir sokakta olduğu gibi sorumluluğun dağılmasına sebep olur.
Peki bu pasiflik döngüsü kırılabilir mi? Elbette. Bu konuda yapılan araştırmalar, bireylerin empati düzeyleri ile yardım davranışı arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösteriyor. Batson ve arkadaşlarına (1981) göre, yardım davranışı sadece mantıksal bir karar değil, aynı zamanda duygusal bir süreçtir. Karşımızdaki kişinin acısını hissedebildiğimiz ölçüde, harekete geçme ihtimalimiz artar. Bu nedenle empati becerilerinin geliştirilmesi, yardım davranışını destekleyen önemli bir faktördür.
Latane ve Darley’nin önerdiği beş aşamalı müdahale modeli, bu konuda eğitimsel bir çerçeve sunar:
- Olayı fark etmek
- Acil bir durum olduğunu anlamak
- Sorumluluk almak
- Ne yapılacağına karar vermek
- Müdahale etmek
Bu adımlar basit gibi görünse de grup içindeyken her biri ciddi psikolojik bariyerlerle karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle özellikle ilk yardım eğitimlerinde ya da sosyal sorumluluk projelerinde bu süreci anlatmak ve canlandırmalar yapmak oldukça faydalı olabilir.
Bystander Etkisi, bireyin içinde bulunduğu sosyal bağlamın ne seviyede güçlü bir etkisi olduğunu gösteren çarpıcı bir örnektir. İnsanlar çoğu zaman “kötü” ya da “umursamaz” oldukları için değil, sosyal ipuçlarını yanlış okudukları veya pasifliğe yönlendirildikleri için yardım etmezler. Bu sebeple sosyal psikolojinin bu alandaki katkısı, yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal farkındalık açısından da oldukça kıymetlidir.
Sonuç
Bystander Etkisi’ni anlamak bize yalnızca “Neden yardım etmiyoruz?” sorusunun cevabını vermez. Aynı zamanda toplumsal sorumluluğumuzu nasıl yeniden inşa edebileceğimizi de düşündürür. Çünkü bazen birinin yardım etmesi gerekiyorsa, o kişi biz olabiliriz. Kalabalıklar arasında sessizliğe gömülmek yerine, harekete geçen tek kişi olmak belki de en insani tepki olacaktır.
Kaynakça
- Batson, C. D., Duncan, B. D., Ackerman, P., Buckley, T., ve Birch, K. (1981). Is empathic emotion a source of altruistic motivation? Journal of Personality and Social Psychology, 40(2), 290–302.
- Cialdini, R. B., ve Goldstein, N. J. (2004). Social influence: Compliance and conformity. Annual Review of Psychology, 55, 591–621.
- Latane, B., ve Darley, J. M. (1968). Group inhibition of bystander intervention in emergencies. Journal of Personality and Social Psychology, 10(3), 215–221.
- Latane, B., ve Darley, J. M. (1970). The unresponsive bystander: Why doesn’t he help? Appleton-Century-Crofts.
- Tajfel, H., ve Turner, J. C. (1979). An integrative theory of intergroup conflict. In W. G. Austin ve S. Worchel (Ed.), The social psychology of intergroup relations (s. 33–47). Brooks/Cole.
- Zimbardo, P. G. (1969). The human choice: Individuation, reason, and order versus deindividuation, impulse, and chaos. In W. J. Arnold ve D. Levine (Ed.), Nebraska Symposium on Motivation (Cilt. 17, s. 237–307). University of Nebraska Press.