Perşembe, Ekim 2, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

The Lord of the Rings (LOTR): Yeni Serüvenlerin Psikolojisi

J. R. R. Tolkien tarafından yaratılan The Lord of the Rings (Yüzüklerin Efendisi), Peter Jackson yönetmenliğinde sinemaya uyarlanmış epik bir fantastik film serisidir. Yazar, Orta Dünya’nın büyüleyici gücüyle Elfler, Cüceler, Hobbitler, İnsanlar, Büyücüler başta olmak üzere birçok mitolojik ırk ve dil yaratmış; bu ırkların etrafında şekillenen güçlü dostluk bağlarını ve karakterlerin mutlak güç karşısında bilinç dışı gölge yönleriyle yüzleşerek, bireysel dönüşüm süreçlerini derinlemesine yansıtmıştır. LOTR sevenlerinde böylesine iz bırakan, şüphesiz; mutlak güç‘ün ortaya çıkardığı karanlığa karşı “Yüzük Kardeşliği“nin büyüsü, Elf Diyarı Rivendell’da orta dünya ırklarını bir araya toplayan dostluğun gücü ve ortak yeni serüven ve başlangıçların heyecanıdır.

“Dünya değişiyor. Bunu suda hissediyorum. Toprakta hissediyorum. Kokusunu alıyorum. Eskilerden pek bir şey kalmadı, zira hatırlayanlardan yaşayan yok artık.”

Seri, bilge bir elf olan -the Lady of Lothlórien- Galadriel’in elfçe dilinde söylediği bu etkileyici sözlerle başlar. İşte filmdeki en büyük kırılma noktalarından biri yaşanır. Yani serüven başlamıştır. İnsanlar, Elfler, Yan-Elfler, Hobbitler, Cüceler, Ainur ve Orklar… 982 karakterden oluşan seride; mutlak güç‘ün bahçıvan Sam’den, hükümdar Galadriel’e kadar toplumun birçok kesiminden kişiyle etkileşime geçebilmesi, kitapta güç‘ün ulaşılabilirliğine işaret etmektedir. Mutlak güç ile tanışan karakterler fark etmeksizin, bilinç dışındaki arzu ve gölge yönleri ortaya çıkararak, mutlak güç‘ün kişiler için arzuladıkları materyallere karşılık geldiği yansıtılmaktadır.

Güç karşısındaki tutumları, arzularına karşın; gölge yönleriyle yüzleşmelerine veyahut psişik bir saplantıyla karşı karşıya kalmalarına sebep olacaktır. Tüm bu yolculuk aslında Jung’un bireyselleşme sürecine karşılık gelerek, bilgeliğe giden bir yol olarak sembolize edilmektedir. LOTR, bireysel dönüşümün mitolojik anlatımla buluşmasıyla daha da etkileyici hale gelmektedir. Çünkü bu anlatı Jung’un gölgeyle yüzleşilmesi gerekliliğine dair Frodo karakterini sembolize ederken, buna karşın Gollum karakteriyle bu kayboluşun yıkıcı psişik saplantılarını gözler önüne sermektedir.

Bilim adamları bu seriden ilhamla; güneş tutulması esnasında güneş ışığının son parlamaları, Ay’ın kenarlarındaki vadilerden görünür hale gelerek ateşli bir yüzük şeklini almasına ‘Yüzük Etkisi‘ adını vermişlerdir. Seride de olduğu gibi yüzüğün ışığı söndürme gücüne sahip olması, yani karakterlerin güç‘e olan tutkuları yüzünden yozlaşmaya başlamasıdır. Bununla ilgili yazar J. R. R. Tolkien şöyle belirtmiştir;

“Yüzüklerin Efendisi, güç‘ün dış nesnelere yerleştirilmesi üzerine bir incelemedir.”

Ne kadar J. R. R. Tolkien kitabın alegori olmadığını, bundan uzak bir anlamda yazdığını belirtse de okurları kitap serisine bu kadar bağlayan etken burada ayrılmaktadır. Kitabın bu şekilde evrenselleşmesi, zamansızlaşmasındaki en büyük etkenlerden biri, insanlarda olayların, karakterlerin ve yerlerin yaşamlarına karşılık çağrıştırdığı, anımsattıklarıdır. Bu seriyi bu kadar büyülü kılan da kişilerin bilinç ve bilinçdışında yarattığı psikolojik çağırışımlardır. Eser her okuyuşta, kişinin nasıl bir dönemine karşılık geldiğiyle ilgili yeni anlamlar doğurabilmekte, seride bulunan ilahi güç ve karanlık güçe karşılık tekrar dönüşmekte, hafızalarda iyileştirici bir etki yaratmaktadır.

Seri boyunca yüzük taşıyıcısı Frodo’nun, amcası Bilbo’dan kendisine geçen bu gerçekleştirilmesi gereken amacın, travma yükü yarattığını söylemek mümkündür. Frodo’nun yüzük‘ü taşıması psikolojik sağlamlığını sınayarak, hedefe giden yolda oldukça zorlayıcı psikolojik sorunlar yaşamasına sebep olmaktadır. Frodo, bu yolda mutlak güç‘ün ruhunda ve bilinçdışında uyandırdığı dehlizler yüzünden, benliğinden uzaklaşarak paranoyak davranışlarda bulunmaktadır. Öyle ki Frodo, yüzük yok edildikten sonra dahi, yüzük ile bir zamanlar bağ kurması sebebiyle, bağımlı hale gelmiş, yüzük‘ün kaybı sonrası, TSBB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)’nun izlerini yansıtmıştır.

Yüzük ile yaşadığı bilinç ve bilinçdışı içsel çatışmalarının sürmesi ve sosyal izolasyon yaşayarak günlük yaşamına adapte olamaması, bu izlerle ilişkilendirilebilir. Bu tür durumlarda kişiler; olayları tekrar yaşıyor gibi flashback, kabus vb. biçimlerde hissedebilir. Hypervijilans yani sürekli tetikte olma veyahut hissizleşme durumu, duygu regülasyonunun baş göstermesine sebep olabilir. Frodo ve Sam’in çıktıkları yolculukta, doğup büyüdükleri yer olan the Shire’e duydukları özlem kararlılıklarındaki gücün kaynağıydı. Çoğunlukla the Shire cennet olarak metaforlaştırılırken, buna karşılık Mordor ise cehenneme karşılık gelerek içselleştirilmektedir. Frodo yolculuk esnasında en büyük motivasyonlarından biri olan hayalini kurduğu the Shire’e dönse dahi, intrapsişik çatışma ve sosyal izolasyon yaşaması sebebiyle; ilahi bir yolculuk olarak sembolize edilebilecek bir yolculuğa çıkmakta, mitolojik bir cennet olan -Valinor- Ölümsüz Topraklar’a sonsuz huzura doğru gitmektedir.

Frodo’nun tüm yolculuğuna eşlik eden, hedefin gerçekleştirilmesinde büyük etkisi olan Sam, literatürde bağımlı kişilik olarak nitelendirilse de aksine dostluğun ve koşulsuz desteğin sembolüdür. Seride psikolojik iyileştirici figür olarak, Carl Rogers’ın Hümanist Kuram’ından hareketle, ideal benlikle ilişkilendirilebilmektedir. Bu bağlamda ideal benlik, akılcı hedeflerle örtüştüğü anlamda sağlıklı bir kendilik anlayışı sağlayabilmekte, çevresini iyileştirme gücüne sahip olabilmektedir.

Gollum ismiyle bilinen Smeagol, yüzük‘ün yarattığı bağımlılığın trajik sonunu yaşamıştır. Smeagol, Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (DKB) ile iki veyahut daha fazla kimlik karmaşası yaşanan buna bağlı olarak zihinsel parçalanma, bilinç ve davranış kontrolsüzlüğüne yol açan çözülmelerin tümüne sahiptir. Frodo’nun Smeagol’a karşı geliştirdiği anlayış, gölge yönlerin fark edilerek aşılmasını göstermektedir. Öte yandan Jung’un sözü Smeagol’un yüzüke ‘kıymetlimiz’ demesini oldukça iyi açıklamaktadır;
“Gölgeyle bütünleşmeyen kişi onun esiri olur.”

Jung’un -senex- yaşlı bilge adam arketipi, şüphesiz Gandalf’ı temsil etmektedir. Gandalf seri boyunca kendini büyük bir misyonun taşıyıcısı olarak görmekte, koruyucu ilahi bir güç olarak sembolize edilmektedir. Gandalf’ın Gri Gandalf’tan Ak Gandalf’a giden yolculuğunda, yaşadığı içsel çatışmalardan kendiliğe ulaşmaya dair çözümler sunmaktadır. Öte yandan bir rehber figür olarak LOTR sevenleri için, kendi içsel kaynaklarını fark etmek, içsel pusulalarını bulmaya karşılık gelmektedir.

Aragorn, kendilik algısının pekişmesiyle, ‘tam anlamıyla gerçekleşmiş bir yaşamın parçası’ olarak sembolize edilmektedir. Aragorn, serinin son kısımlarından olan batan güneşe karşılık taç giyme töreninde, sevdiği kadın -akşam yıldızı- Arwen’le bir araya gelerek Jung’un ‘kendiliğe erişim’ arketipine ulaşmış olur. Aragorn bastırmış olduğu arzularıyla bütünleşmiş, bu da kendilik bilincine ulaşmasını sağlamıştır.

Tolkien bir röportajında;
“Hikaye her zaman bir insan hikayesidir, her zaman tek bir şeyle ilgilidir değil mi? Ölüm. Ölümün kaçınılmazlığı. Vermemiz gereken tek karar bize verilen zamanla ne yapacağımız.”

demiştir. Yüzüklerin Efendisi, yalnızca fantastik bir epik değil; kendisiyle buluşanlar için bireyin karanlığıyla yüzleşerek bütünlüğe ulaşma mücadelesinde evrensel bir etkidir. Bilinç dışı gölge yönlerin karakterlerle sembolize edilmesi, izleyici ve okuyucuda kendisi -self- ile karşılaşmasını sağlamakta, ruhun kilitli köşelerine psişik bir geçit aralamaktadır. Şüphesiz The Lord of the Rings (Yüzüklerin Efendisi) serisini böylesine iyileştirici kılan, yeni yolculukların büyüsüdür.

KAYNAKÇA

Fordham, Michael (1978). Jungcu Psikoterapi: Analitik Psikoloji Üzerine Bir Çalışma. Londra: Wiley & Sons.
Nelson, Charles W. (2002). “Gollum’dan Gandalf’a: JRR Tolkien’in “Yüzüklerin Efendisi”ndeki Rehber Figürleri”. Sanatta Fantastik Dergisi.
Skogemann, P. (2009). Where the shadows lie: A Jungian interpretation of Tolkien’s The Lord of the Rings. Wilmette, IL: Chiron Publications.
Tolkien, J. R. R. (2019). Yüzük Kardeşliği (Çev. Çiğdem Erkal İpek & Bülent Somay). Metis Yayınları. ISBN 978‑975‑342‑598‑8
Tolkien, J. R. R. (2019). İki Kule (Çev. Çiğdem Erkal İpek & Bülent Somay). Metis Yayınları. ISBN 978‑975‑342‑181‑2
Tolkien, J. R. R. (2020). Kral’ın Dönüşü (Çev. Çiğdem Erkal İpek & Bülent Somay). Metis Yayınları. ISBN 978‑975‑342‑202‑4
Jackson, P. (Yönetmen). (2001). Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği [Film]. New Line Cinema.
Jackson, P. (Yönetmen). (2002). Yüzüklerin Efendisi: İki Kule [Film]. New Line Cinema.
Jackson, P. (Yönetmen). (2003). Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü [Film]. New Line Cinema.

Hilal Yukuş
Hilal Yukuş
Uzman danışman, eğitmen, yazar Hilal Yukuş; ACT (Kabul ve Kararlılık Terapisi) ve Psikanalitik Terapi bağlamında çift terapisi, aile danışmanlığı alanlarında uzmanlaşmıştır. Sivil toplum kuruluşlarıyla eşgüdümle çalışarak, birçok sosyal sorumluluk projesi ve eğitim planlamasında rol oynamış, sivil alana katkıda bulunmuştur. Çeşitli sivil toplum kuruluşu ve eğitim platformlarında, psikoloji ve kişisel gelişime dair yapılandırılmış eğitim programlarına devam etmektedir. Yukuş; bireyin yaşamı süresince bazen kaybolduğu, kendini aradığı ve gerçekleştirdiği serüveninde; acının da sevincin de bireye ait bir yorum olduğunu, bu anlamda farklı perspektifler kazanarak iyi oluş halini destekleyen yazınlar oluşturma gayesiyle çalışmalarını sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar