Pazar, Kasım 2, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Süper Anne Miti Ebeveynlik Kaygılarımızı Nasıl Biçimlendiriyor?

Günümüzde annelik sadece bakım verme görevi değil; bir performans alanı, adı konulmamış bir yarış, mükemmelliğini kanıtlama sahnesidir. “Süper anne” imgesi, asla yorulmayan, çocuğunun her ihtiyacını önceden tahmin edebilen, her duyguyu olması gerektiği gibi yöneten, kariyerinde de zirveye oynayan biri olarak gösterilmektedir. Bu gerçek dışı standartlar, günlük hayatta karşılık bulamadığında ise kaygı, yetersizlik ve suçluluk duyguları annenin kalbinde yer bulmaya başlamaktadır.

Mükemmel Annenin Kökeni

Annelik tarih boyunca kutsal görülen ve romantize edilmiş bir rol olarak biçimlendirilmiştir. Ancak günümüzde bunu daha fazla hissettiren şey, medya ve toplumsal beklentilerdir. Dergi kapaklarında sürekli gülen bebekler, doğumun hemen sonrasında fit görünebilen anneler, her anı kusursuz aile fotoğrafları gibi detaylar anneliği bir başarı ölçütü haline getirmiştir.

Amerikalı sosyolog Sharon Hays, bu duruma yoğun annelik ideolojisi adını verir. Annelik sürekli çocuğa adanmayı gerektiren, uzman görüşleriyle değişikliğe uğrayan bir görev haline gelmiştir. Bu ideolojinin temel mesajı ise şu: Bir anne çocuğuna ne kadar çok adanırsa o kadar iyi bir annedir.

Kaygının Yeni Maskesi: Yetersizlik

Kaygı çoğu zaman şu düşüncelerin arkasına sığınır:

  • Onunla yeterince oynamadım.

  • Çocuğum diğerlerinden geri mi kalıyor?

  • Daha sağlıklı yemekler yapmalıyım.

  • İş yerinde daha çok çalıştığım için ona haksızlık ediyorum.

Psikoloji literatüründe bu tükeniş, ebeveynlik kaygısı ve ebeveyn tükenmişliği çerçevesinde incelenmektedir. Bu durumun ortaya çıkmasında sosyal karşılaştırma mekanizması güçlü bir tetikleyici rolü oynar. Diğer annelerin ne yaptığı, kimin daha doğru yaptığı gibi sorular karşılaştırmayı körükler ve böylece “süper anne” gölgesi korkutucu hale gelir.

Gerçek yaşamın gürültülü, dağınık, yer yer fırtınalı hali; filtreli sakin pozlara asla benzemez. Ve çatışma tam olarak burada büyür.

Sosyal medya, annelerin hayatını daha da görünür kılmaktadır. Şeffaflıktan uzak, seçilmiş anlar, süslü rutinler ve başarı hikayeleri yoğun bir şekilde paylaşılırken, krizler perde arkasında kalır. Psikolojik araştırmalara göre ideal bir hayatı gösteren ebeveynlik içerikleri, yetersizlik duygularını artırmakla birlikte kaygıyı da tetikler.

Suçluluk En Çok Annelerin Omuzlarında

Toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle ebeveynlikte hissedilen suçluluk duygusu en çok anneleri etkilemektedir. Babalar çoğu kültürde destekleyici bir figür olarak görülürken, anneler çocuğun tüm gelişim sürecinden sorumlu tutulan kişi olur. Çocuğun hastalanması, düzeninin bozulması, uyumaması, yemeyi reddetmesi gibi durumlarda oklar genellikle anneyi gösterir.

Bütün bu faktörlerin bir sonucu olarak, kadınların hem iş yaşamına hem anneliğe aynı anda eksiksiz şekilde yetişme baskısı nedeniyle duygusal tükenme yaşamaları kaçınılmaz hale gelir.

Modern annelikte en büyük çıkmazlardan biri de bilginin fazlalığıdır. Bir yandan serbest oyun uzmanlar tarafından önerilirken, diğer yandan uyarıcı zenginliği yaratmak ön plana çıkarılmaktadır. Bu kadar fazla yorum olunca, annenin iç sesinin kısılması oldukça doğaldır. Her bilgi yeni bir kaygı üretir: Ya yanlış yapıyorsam?

Aslında birçok araştırmaya göre profesyonel tavsiyeler esnek uygulandığında, yani aile dinamikleriyle uyumlu kullanıldığında yararlıdır. Bilgiyi katı şekilde uygulamak yerine rehber olarak almak yeterlidir.

Annelik Mitini Yavaşça Bırakmak

Tarih boyunca anneler, geniş toplumsal ağlar içerisinde çocuk yetiştirmiştir. Günümüzde kent yaşamının getirdiği yalnızlık anneliğin dört duvar arasında bireysel bir sınav gibi yaşanmasına neden olur. Oysa annenin sosyal destek alması, kaygıyı daha az yaşaması ve ebeveynlikten keyif alması için oldukça önemlidir.

Son yıllarda ebeveynlikle de bağdaşan bir başka önemli husus ise kendine şefkat gösterebilmektir. Anne kendi duygularını yargılamadan kabul etmeyi öğrendiği zaman, çocuğuna da daha derin bir şefkat sunabilir.

Psikologlara göre annelik mitinin getirdiği baskıdan kurtulmanın ilk adımı bu tarz bir annelik rolünün gerçek olmadığını, sürdürülebilir olmadığını ve mükemmel anne rolünü oynamaya çalışmanın sağlıksız olduğunu kabul etmektir.

Bu kabulü sağlamak için üç temel öneri şöyle olabilir:

  • Kendi annelik tarzını oluşturmak: Her aile özgün bir sisteme sahiptir. Başkasının annelik biçimi o kişiyi veya bebeğini mutlu etmeyebilir.

  • Yardım istemeyi normalleştirmek: İyi anne her şeyi tek başına çözen değil, sağlıklı sınırlar içerisinde yardım isteyebilen kişidir.

  • Çocukların mükemmel değil, yeterince iyi anne ile mutlu olduklarını unutmamak: Kesintisiz mutluluk değil, iniş ve çıkışlar içeren bir gelişim sürecinde çocuğun büyümesine izin vermek daha sağlıklıdır.

Kaynaklar

Meeussen, L., & Van Laar, C. (2018). Feeling pressure to be a perfect mother relates to parental burnout and career ambitions. Frontiers in Psychology, 9, 2113.
Hays, S. (1996). The cultural contradictions of motherhood. Yale University Press.
Slomian, J., Honvo, G., Emonts, P., Reginster, J. Y., & Bruyère, O. (2019). Consequences of maternal postpartum depression. Frontiers in Psychology, 10, 273.

Ezgi İldiri
Ezgi İldiri
Ezgi İldiri, sanat tarihi lisans eğitimi sırasında psikoloji bölümünde yandal yaptı ve her iki programı da başarıyla tamamladı. Ardından sosyoloji alanında da eğitim alarak, insan davranışlarını farklı disiplinlerden beslenen bir bakış açısıyla inceleme imkanı buldu. Halen resim öğretmenliği alanında doktora çalışmalarına devam etmektedir. Akademik araştırmalarının yanı sıra kişisel sanat üretimini de sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar