Belki hayat; bir kedinin yanınıza sokulmasında, dostlarla konuşulan kitap sohbetlerinde, namaz vakti geçmesin diye girilen camide, bir deniz yolculuğunda, almadığın halde kendini bakmaktan alıkoyamadığın raflarda, taze demlenmiş bir kahvede, satır aralarında kaybolmakta, pencereni açtığında karşılaştığın manzarada ve belki de ajandanı doldurduğun sayfalarda gizlidir.
Hayat bir ‘an’dır ve o ‘an’lar da saklıdır. Pek çok detay ve güzellikle birlikte. Önemli olan bunları görmek ve şükredebilmeyi bilmektir. Şükretmemiz için illaki çok büyük şeyler olmasına veya hayallerimizdeki gibi olağanüstü şeyler olmasına gerek yoktur; öncelikle bunun farkına varmalıyız.
Sizlere bu yazımda biraz şükretmekten, şükür edeceğimiz şeylerin farkındalığından ve şükür pratiklerinden bahsedeceğim.
Farkına Varmadığımız Nimetler
Hayatımızda farkında olmadığımız, alışkanlık haline getirdiğimiz ve bazen de refleks haline gelmiş bazı durumlarımız vardır. Bu durumların nasıl farkına varmıyorsak, bir o kadar da bunlarla ilgili şükretmeyi ihmal ederiz. Çünkü yeteri kadar değerli veya büyük gelmez.
Şükür, hayata bakış biçimidir. İnandığınız her ne ise ona karşı minnet duygunuzun ifade ediş biçimidir ve hayatta ne kadar çok şükredersek, o kadar şükredecek olgularımızda da artışlar gözlemleriz.
Bunu bir paradoks gibi düşünelim:
“Olgularımızın farkına varıyoruz → Şükrediyoruz → Olgularımızın farkına varıyoruz → Şükrediyoruz.”
Bu bir döngüdür.
Modern Çağ ve Farkındalık Kaybı
Teknoloji çağında bireyler o kadar hızlı yaşıyor ki, küçük nimetlerin farkına bile varamıyorlar. Sonrasında elimizdekiyle birlikte bir imtihana tabi oluyoruz; isyan, depresyon gibi durumlarla karşılaşıyoruz. Bu çağ, bizim farkındalığımızı azaltıyor.
Farkındalık, hayatın içinden geçerken ‘durup bakma’ sanatıdır; sıradan bir anı kutsal bir ana dönüştürür.
Şükür ise gördüğün güzelliklere kalbinle teşekkür edebilmektir, onları kıymetlendirmekle başlar.
Bir yudum suyun serinliğini, sabah güneşinin tenine dokunuşunu hissedebilmektir.
Modern hayatın dikkatimizi dağıtmasına bu denli müsaade etmemeliyiz. Durup fark etmeli ve ona ‘dur’ diyebilmeliyiz.
Tüketim kültürü, bizi sahip olduklarımızdan çok, eksiklerimizle tanımlıyor. Oysa insanın ruhu, sahip olduklarına yöneldiğinde dinginleşir.
Küçük Nimetlerin Hayatımızdaki Etkisi
Biraz da küçük sandığımız nimetlere gelelim ve onların hayatımızdaki etkilerinden bahsedelim.
Mesela bir yağmurun yağmasıyla bir çayın içilmesinin bile romantizme edilmesi veya o yağmurun sana huzur veriyor olması… Bunun gibi pek çok örnek verebiliriz.
Aslında önemli olan büyük resmin içindeki küçük noktaları görebilmektir.
Küçük şeyler aslında ruhun gıdasıdır.
Bir tebessüm, bir selam, bir sessizlik anı… Bunlar çoğu zaman farkına varmadan geçtiğimiz, ama ruhumuzun özlediği anlardır.
Hayatın ağırlığını hafifleten şey, büyük başarılar değil; içimizi ısıtan küçük temaslardır.
Şükür, işte o temasları büyütebilmektir.
Şükrün Derinliği ve Farkındalığı
Şükür, sadece dilde değil; düşüncede, davranışta ve hatta sessizlikte de yer bulur.
Her günün sonunda üç nimet yazmak, zihnimizi eksikten çok varlığa yönlendirir.
Sabah gözümüzü açtığımızda derin bir nefes almak ve “Bugün de varım” diyebilmek, en sade ama en güçlü şükür biçimidir.
Çünkü farkında olunan her nefes, bir duanın kabulüdür aslında.
Şükür, hayatın özünü anlama sanatıdır.
Nimet çoğaldıkça değil, farkındalık derinleştikçe büyür.
Belki de şükür; hayata “iyi ki” diyebilmektir, her şeye rağmen.
Gözümüzü dünyadan çekip kalbimize çevirdiğimizde, aslında her şeyin yeterli olduğunu görürüz.
Küçük nimetler büyür, kalp hafifler, ruh huzura kavuşur.
Çünkü şükreden dil, sahip olduklarının değil, hissettiklerinin zenginidir.
Şükür: Bir İbadet Biçimi
Şükür, sadece bir duygu değil, aynı zamanda derin bir ibadet biçimidir.
İnsan, şükrettiği her anda Yaradan’la görünmez bir bağ kurar; çünkü şükür, varlığın sahibini hatırlamaktır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
“Şükrederseniz, elbette size artırırım.”
(İbrahim Suresi, 7)
Bu ayet, şükrün sadece bir teşekkür ifadesi değil; aynı zamanda bereketi, huzuru ve içsel zenginliği çoğaltan ilahi bir yasa olduğunu gösterir.
Şükür, kalbi teslimiyetin kapısına götürür.
Çünkü insan, olanı severek kabul ettiğinde, olmayana da tevekkülle teslim olur.
“Şükür, olanı sevmek, olmayana teslim olmaktır.”
Bu cümle, şükrün özünü özetler.
Olanın içinde iyiliği görebilmek, olmayanda da hikmeti arayabilmek…
İşte bu hâl, insanın kalbini sabırla olgunlaştırır, imanını derinleştirir.
Bazen şükür; duaların kabul olduğu anlarda değil, bekleyişin ortasında da ortaya çıkar.
Çünkü teslimiyet, her şeyin en doğru zamanda tecelli edeceğine olan güveni taşır.
Şükür Pratikleri
1. Şükür Günlüğü Tutmak
Bazılarına göre çok basit gibi gelen, bazılarına göre de nefisle mücadele ettiren bir pratiktir.
Kimi “Ne yazabilirim ki?” diye sorar, kimi de kolay sanır ama yaparken zorlanır.
Kişinin rutinin bir parçası olmalıdır.
Yemek, içmek gibi temel bir ihtiyaç hâline gelmeli; yapmadığında eksiklik hissedilmelidir.
En ufak bir şeye bile…
Örneğin: “Bugün sabah uyandım, gözlerimi açtım”, “Evdeyim, güvenli alanımdayım”, “Pijamalarımı giyindim ve uzanıyorum.”
Bizi harekete geçiren aklımıza, eklemlerimize kadar her şey için şükredebiliriz.
Önemli olan farkında olmak ve minnet duymaktır.
2. Şükürle Yavaşlamak
Çalışan kişiler için zor olsa da, kendine verdiğin 5 dakikalık molada bile durup yavaşlamak o anın farkına varmanı sağlar.
Çünkü şükür bazen sadece yavaşlamaktır.
Hayatı hızdan arındırıp “an”da kalabildiğimizde, aslında ne kadar çok şeye sahip olduğumuzu fark ederiz.
3. Minneti Paylaşmak
Şükrü sadece kalbimizde tutmak veya satırlara dökmekle yetinmemeliyiz.
Dilimizi de şükre ortak etmeliyiz.
Belki de çok ihtiyacı olan birine teşekkür ederek, bir güzel sözü paylaşarak bu minneti gösterebiliriz.
4. Şükür Notları / Şükür Kavanozu
Küçük kâğıtlara şükrettiğimiz şeyleri yazalım.
Günlük hayatın koşturmacasında fark etmeyeceğimiz güzellikleri bu şekilde hatırlayabiliriz.
Sonrasında bu notları bir kavanoza koyalım ve her sabah bir tanesini açıp o şey adına minnetimizi sunalım.
Aynı şekilde bir şükür defteri de tutabiliriz.
Bu ve bunun gibi pek çok pratik uygulanabilir.
Önemli olan fark edip adım atmaktır.
Sonuç: Gerçek Zenginlik Farkındalıktadır
Gerçek şükür, “her şey yolunda” gittiğinde değil, her şeyin bir yolunda olduğunu bildiğinde başlar.
Çünkü gerçek zenginlik, sahip olduklarımızda değil, farkında olduklarımızdadır.
Şükür; insanın kalbine huzur, diline dua, ruhuna denge getirir.
Küçük nimetleri görebilen bir göz,
hayatın en büyük armağanını — şimdiki anı — asla kaçırmaz. ✨