Günümüzün sosyal sorunlarından biri olan anksiyete sinyallerine gelin hep birlikte bakalım! Çevremizde hemen hemen her beş kişiden ikisi anksiyeteyle baş başa kalıyor.Bizi kuşatan,yapacaklarımızı sınırlayan,ani duygularımıza yol açan anksiyete nedir? Anksiyete,hayatımızda yer alan yaşamsal faaliyetlerimizi etkileyecek istenmedik yönde gerçekleşen ruhsal bir bozukluktur.Hayatımızın içerisinde gelişip değişerek ilerleyen,adım atmamızı kısıtlayan bir kaya misalidir.İlk başta bu kaya yerinden kıpırdamasa da yavaş yavaş yerinden oynatılarak yolumuzu açmaya çalışabiliriz.Tabii ki ilk başta pek kolay olmayacak bu durum,zamanla etkisini gösterecek ve hissettirecektir.Öncelikle küçük farkındalıklarla ve kendimiz için attığımız adımlarla yavaş yavaş aramızdan uzaklaşacak.
Herkes Bana Bakıyor: Spot Işığı Etkisi
Hatırlıyor musunuz en son ne zaman herkesin size baktığını düşündünüz? Örneğin;belki yolda yürüyüp ekmek almaya giderken ya da sınıfın içerisinde bir sunum yaparken.İkisi de aynı durumla karşı karşıya yaşanan bir örnektir.Birisinde kendimizi ifade etmemiz gerekiyorken diğerinde yürürken bedenimizle hareket etmemiz kötü hissettirebilir.Aslında bu iki durum içerisinde spot ışığı etkisi yani algı yanılgısı yer alır.Oysa insanlar biz yürürken zihinlerinde yer alan birçok düşünceyle hareket ederler ve bizim ne giydiğimizi nasıl yürüdüğümüze bakmazlar.Peki sunum yaparken bu sefer gerçekten tüm gözler bana bakıyor.Bu durumda da karşımıza genellikle şu cümle çıkıyor,’’Mükemmel olmazsam herkes tarafından yargılanacağım.’’Bunun yerine şu cümleyi kendimize söylersek,’’Sunumum için elimden gelen çalışmayı yaptım şimdi odaklanmam gereken tek şey bunu olabildiğince açık ve net bir şekilde aktarmak.’’Bu cümleyle birlikte aslında odağınız kendinizden sunumunuza geçmiş olacaktır.’’Herkes bana bakıyor.’’sözünün yerine,’’Herkes göreviyle ilgileniyor,benim içinde şu an önemli.’’ Herhangi bir an da çat kapı misafir olan sosyal anksiyeteye böylelikle ufak ufak sinyaller gönderilmiş olur.Zamanla yerine gelen özgüvenimizle birlikte artık yapamadıklarımızı yapabilecek ve hayatın anlamına daha çok vakıf olmuş olacağız.
Hayatımızda Anksiyetenin Rolü:
Hayatımızın içerisinde anksiyetenin pek çok yansıması bizlerde vücut bulur.Bunlar günlük hayatın içerisinde karşımıza şu tür olumsuz sonuçlarla birlikte çıkabilir:
-Fiziksel yıpranma
-Sosyal ortamlardan kaçınma ve içe kapanıklık
-Kontrol kaybı
-Psikosomatik rahatsızlıklar(uyku bozuklukları,mide ve bağırsak sorunları,sürekli ağrılar)
-Erteleme davranışı
-Alkol/madde kullanımı
Küçük Adımlarla Etkili Sonuçlar
Hayatımızın içerisinde pek çok sahne içerisinde farklı farklı anksiyete durumlarıyla karşılaşabiliriz.Genel olarak olumsuz duyguların zihnimizde oluşturduğu, bir nevi krallık görevini üstlenmiş,yavaş yavaş kendisi içerisinde kalıplaşmış bir yapı olarak karşımıza çıkar.Böylesi bir krallığı fethetmek başta kolay olmayacaktır,ama planlı ve adım adım yol kat edilerek oraya varmak mümkündür.Peki kendimiz için hangi adımlarla yola çıkmalıyız?
-NEFES EGZERSİZİ:Vücudumuza en yakın uyarıcıyla sinyal yollamak yani nefes egzersizleri.Nefesimizi burundan alarak diyaframımızı genişletmeliyiz böylece bu senkronizasyonla hissederek rahatlayabiliriz.
-FİZİKSEL AKTİVİTE:Düzenli olarak hafta içi gerçekleştireceğimiz yarım saatlik bir egzersiz ya da yürüyüş hayatımıza küçük ama etkili bir biçimde katılım sağlayacaktır.
-MİNDFULNESS:Hayatın karmaşası içerisinde anlık olarak zihnimizi sadece şimdiye odaklamaktır.
-OLUMLU DÜŞÜNCELER:Hayatımızın içerisinde her gün karşılaşacağımız üç tane şükür örneğini not almalıyız.Böylelikle zihnimize açılan olumlu düşünceler,olumsuz düşüncelerin yerini almaya başlayacaktır.
-ZAMAN YÖNETİMİ:Hayatımızın kontrolünü ele almak,sınırlarımızı genişletmek ve en önemlisi sorumluluklarımızı alarak hareket etmek hem kişisel hem de sosyal becerilerimizi geliştirecektir.
-DUYGULARIMIZI TANIMAK:Her birimiz aynı duyguları hissederiz fakat her birimizin hissetmiş olduğu duygunun kaynağı farklıdır.Örneğin;en çok ne zaman sinirleniriz? bu sorunun cevabı bize aittir.Bu yüzden hayatımızın içerisinde mümkün olduğunca başrolde olarak kendimizi tanımalıyız.
Duyguların Rehberliğinde Anksiyete:
Anksiyete anında hissedilen her duygu aslında bedenimizin bize tepki veridiği birer sinyaldir.Peki bu sinyaller neden anksiyete zamanında bizi kuşatır? İşte bu sorunun cevabına belgesel örneğini verebiliriz.Genel olarak belgesellerde hayvanlar tehlikenin kokusunu fark ettiklerinde savaş ya da kaç tepkisini gösterirler.Savaş ya da kaç tepkisi ani hormonların salgılanışı,kas gerginliği,hızlı kalp atışı gibi fiziksel değişimlerle kendisini gösterir.İnsanlarda da bu durum olumsuz duyguların harekete geçmesiyle kendisini gösterir.Kişi anksiyete durumundan dışarıdan gelecek herhangi bir destek çağrısına yanıtsız kalmayı tercih edebilir.Kendisini sıkışmış hatta bilişsel çarpıtmalar yaparak tepki gösterdiğini fark edebilir.Oysaki hissedilen her duyguyu bastırmak yerine, bize ne söylediğine dikkat çekebiliriz.
İçsel Barışımıza Doğru Emin Adımlarla
Günlük hayatımızda zihnimizin içerisinde pek çok durum yer alır.Bu durumların her biri aslında dışarıdan gelen eleştiriler değil de kendimize karşı yaptığımız süreklilik arz eden eleştirilerdir.İnsan kendisine öz şefkatle yaklaşmayı öğrendiğindeyse kendini tanıma yolunda adım atmış olur.Böylelikle kendini tanıyan insan etrafına karşı olan tutumlarını ve anlamını değiştirebilir.
Kendini Keşfetmek İçin Yalnız Değilsin:
Hayatın içerisinde kaygılı olduğumuz pek çok durum yaşarız.Bu an’lar her defasında yeni bir deneyimle katlanarak devam eder.Örneğin;bir işe başladığımızda bir sonuç görmediğimiz zaman telaşa kapılırız oysa ki bir plan yaparak ve küçük adımlarla başlayarak aslında o yaşadığımız durumun sanılanın aksine zor olmadığını anlarız.Tümevarımsal olarak baktığ mızda herkes hayatında duygu yüklü inişler ve çıkışlar yaşayabilmektedir.Önemli olan duygularımızın en yüksek olduğu an da kendimizi doğru yorumlayabilmek.Böylelikle özeleştiri yaptığımız her konu bizim için bir sonraki duygu ve düşüncemizde olumlu bir zihin haritası oluşturacaktır.
Unutmayın,kaygı bazen bir fırtına da yolumuzu bulmamızı bazen de kendimizi keşfetmemizi sağlar.Önemli olan kaygıyı düşman ilan etmek değil, aksine onun bize katmış olduğu küçük farkındalıkları bulabilmektir.


