Cumartesi, Ekim 25, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sisifos’un Sonsuz Döngüsü: Anlam Arayışı ve Psikolojik Direncin Mitolojik Anatomisi

İnsanın yaşamla kurduğu ilişki çoğu zaman anlamsızlık, tekrar ve çaba arasında salınır. Bu döngü, Antik Yunan mitolojisinin en trajik figürlerinden biri olan Sisifos’un hikâyesinde en yalın hâliyle sembolleşir.

Tanrılar tarafından sonsuza dek dev bir taşı dağın tepesine yuvarlamaya mahkûm edilen Sisifos, zirveye her ulaştığında taşın geri yuvarlanışını izlemek zorundadır. Bu sonsuz döngü, yalnızca bir ceza değil, insanın varoluşsal durumuna dair en güçlü metaforlardan biridir.

Bu çalışmada Sisifos’un hikâyesi, varoluşçu psikoloji, bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve mindfulness temelli yaklaşımlar ışığında ele alınmaktadır. Amaç, mitolojik bir figür üzerinden insanın anlamsızlık karşısındaki direncini, zihinsel süreçlerin bu döngüyle nasıl başa çıktığını ve modern psikoterapinin bu sürece nasıl anlam kattığını incelemektir.

Sisifos’un Hikâyesi: Ceza mı, Ayna mı?

Homeros’a göre Sisifos, zekâsı ve hilekârlığıyla tanrıları dahi kandırmış bir ölümlüdür. Ölümü zincire vurmuş, tanrıların düzenini bozmuş ve sonunda cezalandırılmıştır (Grimal, 1996). Her gün aynı taşı dağın tepesine yuvarlar; taş, zirveye vardığında yeniden aşağı düşer.

Antik çağda bu ceza, kibirli insanın haddini bilmemesi olarak yorumlanırken; modern düşüncede özellikle Albert Camus (1942) tarafından “insan bilincinin saçmaya karşı isyanı” olarak yeniden ele alınmıştır.
Camus’nün ünlü ifadesiyle:

“Sisifos’u mutlu hayal etmek gerekir.”
Çünkü farkındalık, cezayı özgürlükle dönüştürür.

Psikolojik açıdan bu noktada Sisifos’un hikâyesi, depresyon, tükenmişlik sendromu ve kronik stres gibi döngüsel süreçlerin güçlü bir metaforudur. İnsan bazen taş yerine sorumluluklarını, korkularını ya da umutsuzluklarını taşır. Her defasında yeniden düşen taş, tekrarlayan düşünceleri ve yinelenen davranış örüntülerini temsil eder.

Bilişsel Döngü ve Anlamsızlıkla Mücadele

Beck’in (1976) bilişsel kuramına göre, bireylerin duygusal durumlarını belirleyen şey olayların kendisi değil, olaylara yükledikleri anlamlardır.
Sisifos’un dağında yuvarladığı taş, dışsal bir gerçekliktir; ancak taşın anlamını belirleyen Sisifos’un iç dünyasıdır.

Eğer bu eylemi yalnızca bir ceza olarak görürse, çaresizlik (learned helplessness; Seligman, 1975) ortaya çıkar. Ancak bu eylemi bir varoluş pratiği olarak görürse, anlam yeniden inşa edilir.

Bu perspektiften bakıldığında Sisifos’un davranışı, bilişsel çarpıtmaların tipik bir örneğidir:

“Bu sonsuz bir ceza, asla değişmeyecek.”

Bu düşünce, depresif bilişsel üçlünün (kendine, dünyaya ve geleceğe yönelik olumsuz bakış) yansımasıdır.
BDT yaklaşımı, bu düşünceleri yeniden yapılandırarak bireyin kontrol hissini ve bilişsel esnekliğini güçlendirir (Dobson & Dozois, 2010).

Mindfulness ve Şimdide Kalmanın Direnci

Mindfulness temelli terapiler, bireyin mevcut deneyimi yargısız bir farkındalıkla gözlemlemesini öğretir (Kabat-Zinn, 1990).
Sisifos’un sonsuz döngüsü, mindfulness açısından “şimdide kalma”nın sınırlarını temsil eder.

O, her gün aynı taşı iter; geçmişteki düşüşleri ya da gelecekteki umutsuzluğu düşünürse acı çeker. Ancak yalnızca “şu anda taşın ağırlığına” odaklandığında, eylemin kendisi anlam kazanır.

Bu yaklaşım, “eylemin sonucu” yerine “eylemin farkındalığına” odaklanmayı öğütler (Hayes et al., 1999).
Böylece Sisifos, kendi cezasını meditasyona dönüştürür.
İnsan da yaşamın sürekli tekrarlanan döngüleri içinde, kontrol edemediği sonuçları değil, farkında olabileceği anları seçebilir.

Varoluşçu Perspektif: Anlamsızlıktan Anlama

Viktor Frankl (1959), İnsanın Anlam Arayışı adlı eserinde, anlamın insanın psikolojik direncindeki en temel yapı taşı olduğunu savunur.
Frankl’a göre insan, her koşulda anlam bulabildiği sürece dayanabilir.

Sisifos’un hikâyesi bu fikrin mitolojik öncülüdür.
Camus’nün “saçma” kavramıyla Frankl’ın “anlam arayışı” birleştiğinde, insanın psikolojik direnci şu düşüncede özetlenir:

“Durum değişmezse, anlamı ben değiştiririm.”

Bu bakış açısı, modern psikoterapilerde “yeniden çerçeveleme” (reframing) olarak bilinir (Meichenbaum, 1977).
Sisifos, taşın düşmesini engelleyemez; ancak düşüşü nasıl anlamlandıracağını seçebilir.

Psikanalitik Derinlik: Döngünün Bilinçdışı Yansımaları

Freud’un (1920) ölüm itkisi (thanatos) kavramı, Sisifos’un tekrar eden davranışlarını bilinçdışı bir yeniden yaşantılama döngüsü olarak yorumlar. Her düşüş, bastırılmış bir içsel çatışmanın yeniden sahnelenmesidir.

Jung (1959) açısından ise Sisifos, “gölge arketipi”yle yüzleşmektedir.
Taş, onun bilinçaltındaki bastırılmış dürtülerin sembolüdür; her gün o taşı yeniden yukarı taşımak, bastırılmış yönleriyle barışma çabasıdır.
Bu bağlamda Sisifos, hem trajik hem de terapötik bir figürdür: kendi karanlığıyla mücadele eden insanın sembolü.

Psikolojik Direnç ve Modern İnsan

Modern dünyada bireyler, Sisifos’un taşı yerine , eğitim, sosyal medya ya da ekonomik baskılarla boğuşur. Bu “modern taşlar”, psikolojik dayanıklılık (resilience) kavramını yeniden gündeme getirir.

Dayanıklılık, bireyin stres ve travma karşısında toparlanma kapasitesidir (Bonanno, 2004).
Mindfulness, bilişsel esneklik ve varoluşçu farkındalık, bu dayanıklılığın üç temel bileşenidir.

Bu açıdan bakıldığında Sisifos’un hikâyesi, yalnızca mitolojik bir ceza değil; insanın sürekli yeniden başlamaya mecbur kaldığı çağımızın psikolojik metaforudur.
Her sabah yeniden başlayan hayat, modern bireyin “taşıdır”; farkındalıkla yaşandığında ceza olmaktan çıkar, bilince dönüşür.

Sonuç

Sisifos’un hikâyesi, insanın varoluşsal yalnızlığını, zihinsel direncini ve anlam arayışını simgeleyen evrensel bir anlatıdır. Psikolojik açıdan, bu mit yalnızca çaresizlik değil; aynı zamanda bilinçli farkındalığın, kabullenmenin ve yeniden anlam inşasının metaforudur.

Camus’nün dediği gibi:

“Sisifos’u mutlu hayal etmek gerekir.”

Çünkü farkındalık, cezanın içinde özgürlüğü yaratır.
Modern psikoloji de bireye aynı şeyi öğretir: Koşullar değişmeyebilir, ama onlara yüklediğimiz anlam değişebilir.

Sisifos’un taşı, insan zihninin hem yükü hem de direncidir.
Her düşüşte yeniden başlamak, aslında varoluşun en saf hâlidir.

Kaynakça

Baer, R. A. (2003). Mindfulness training as a clinical intervention: A conceptual and empirical review. Clinical Psychology: Science and Practice, 10(2), 125–143.
Beck, A. T. (1976). Cognitive therapy and the emotional disorders. International Universities Press.
Bonanno, G. A. (2004). Loss, trauma, and human resilience. American Psychologist, 59(1), 20–28.
Camus, A. (1942). Le Mythe de Sisyphe. Gallimard.
Dobson, K. S., & Dozois, D. J. A. (2010). Handbook of cognitive-behavioral therapies (3rd ed.). Guilford Press.
Frankl, V. E. (1959). Man’s search for meaning. Beacon Press.
Freud, S. (1920). Beyond the pleasure principle. Standard Edition, 18.
Grimal, P. (1996). Mitoloji sözlüğü (A. Berktay, Çev.). Sosyal Yayınlar.
Hayes, S. C., Strosahl, K. D., & Wilson, K. G. (1999). Acceptance and commitment therapy: An experiential approach to behavior change. Guilford Press.
Jung, C. G. (1959). Aion: Researches into the phenomenology of the self. Princeton University Press.
Kabat-Zinn, J. (1990). Full catastrophe living. Delacorte.
Meichenbaum, D. (1977). Cognitive-behavior modification: An integrative approach. Plenum Press.
Seligman, M. E. P. (1975). Helplessness: On depression, development, and death. Freeman.

Yağmur Gencan
Yağmur Gencan
Yağmur Gencan, psikolojik danışman ve aile danışmanı olarak aldığı çeşitli eğitimlerle özellikle bilişsel davranışçı terapi, mindfulness terapi, aile ve çift danışmanlığı alanlarında çalışmalar yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası platformlarda klinik psikoloji staj ve eğitim programlarına katılan Gencan, çeşitli yaş gruplarıyla psikolojik destek süreçlerinde aktif rol almıştır. Ruh sağlığını desteklemek ve herkes için ulaşılabilir kılmak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar