İlişkilerde hepimiz karşımızdaki kişi için ne denli özel ve değerli olduğumuzu hissetmek isteriz.
Bu istek, insanların ilişkilerini anlamlandırmalarını ve sağlıklı bağlanmalarını sağlayan son derece doğal bir beklentidir.
Bazı bireyler içinse, ilişkilerinde özel ve değerli olduklarını bilmeleri içsel tatmin yaşamaları için yetmez;
‘‘ilk ve tek’’ olma arzusu duyabilirler. Bu arzu, partnerlerinin sadece bugünkü iletişimleri arasında değil, geçmiş iletişimleri arasında da gerçekleşen bir yarıştır.
Geçmişi değiştirmek kimse için mümkün olmadığından bu yarış, kişiyi hep aynı yere sürükleyen çözümsüz bir girdabın içindeymiş gibi hissettirebilir.
Kişi elinden bir şey gelmediğini bilse de hem partnerinden hem de partnerinin geçmişini düşünmekten kopamaz.
İşte bu durumda retroaktif kıskançlık ortaya çıkar.
Retroaktif Kıskançlık Nedir?
Retroaktif kıskançlık yaşayan kişiler, hissettikleri rahatsızlık duygusunu pekiştireceğini bilseler de sürekli olarak partnerlerinin geçmiş ilişkilerine yönelik detaylar öğrenmeye çabalayabilirler.
Partnerlerinin geçmişlerine karşı duydukları bu merakı kimi zaman doğrudan partnerlerini sorgulayarak, kimi zamansa dolaylı olarak onların —ve geçmişteki partnerlerinin— sosyal medya hesaplarını takip ederek gidermeye çalışabilirler.
Geçmişe dair öğrenilen her detay, retroaktif kıskançlık yaşayan bireyler için kıyas duygusunu beraberinde getirerek kıskançlığı tetikleyici bir rol oynar.
Partnerlerinin geçmiş ilişkilerine dair kafalarında senaryolar üreterek çoktan bitmiş anları sürekli olarak yeniden canlandırmaya çalışabilirler.
Kısaca, retroaktif kıskançlık; kişinin içsel mekanizmalarından üretilen, kişiyle partnerinin geçmişi arasında gerçekleşen, içten içe sağlıklı olmadığını bildiği rekabet ve kıskançlık duygusu olarak ele alınabilir.
Bu durum bazen kişinin hiçbir dayanağı olmadan ‘‘Partnerim geçmiş ilişkilerine geri döner mi?’’ benzeri endişeleri kapsarken, bazen de sadece geçmişten rahatsızlık duyması halinde gerçekleşebilir.
Retroaktif kıskançlık yaşayan bireylerin geçmişe yönelik bakış açılarını değiştirmeleri, kendilerini yıpratacak düşünceleri pekiştiren eylemlerden uzak durmaları ve rekabet duygularını tetikleyen sorgulardan kaçınmaları ilişkilerini sağlıklı hale getirmekte önemli bir rol oynar.
Rahatsızlık Hissini Doz Aşımına Uğratmayın
Sevdiğiniz insanla geçmişte duygusal/fiziksel ilişki kurmuş insanları gördüğünüz veya duyduğunuzda hissedebileceğiniz rahatsızlık son derece insanidir.
Önemli olan bu rahatsızlık hissini deşerek kendinizi yıpratacak eylemlerde bulunmamaktır.
Sosyal medyadan dedektiflik yapmak, çoktan bitip gitmiş bir geçmişle bugün arasında kıyas yapmaya çalışmak, artık partnerinizin hayatında olmayan kişilerin gölgesiyle bugünü yaşamaya çalışmaktır.
Eylemlerinizin kontrolünü elinize alın.
Geçmişi deşerek detaylandırmaya çalışmayın; geçmişin gölgesinin altında yaşamayı değil, bugünün güneşiyle parlamayı seçin.
Bir Yargıç Değil, Partner Olduğunuzu Hatırlayın
Siz bir yargıç değilsiniz.
Partnerinizin geçmişe yönelik deneyimleriyle sizinle olan ilişkisini bir teraziye koyup hangisinin ağır bastığına dair karar vermeye çalışmanız, destekleyici bir partner olmakla bağdaşmaz.
İnsan ilişkileri tekdüze ilerlemez; kişilerin anlık ihtiyaçları, beklentileri ve yaşam koşulları o an yaşanan ilişkilere zemin oluşturur.
‘‘Onunla neden birlikte oldu?’’ gibi soruların cevabını bulmaya çalışmak, şu an tanıdığınız insan üzerinden yaptığınız kişisel yorumları içerir ve sizi gerçek bir sonuca ulaştıramaz.
Geçmişteki kararlarını geçmişte sahip olduğu aklıyla verdi, bugünkü ile değil.
Bu yüzden sağlıklı insanlar için geçmiş; yaşanmış, ders çıkarılmış, acı ya da tatlı kişisel gelişime katkı sağlamış tecrübelerden ibarettir.
Geçmişin Oluşturduğu İnsanı Seviyorsunuz
Bugün sevdiğiniz insan aslında geçmiş tecrübelerinin eseri — tıpkı sizin de olduğunuz gibi.
Geçmişte yaptığı hatalar, doğrular, yaşadığı sevinçler ve hayal kırıklıkları onu şu an olduğu kişi haline getirdi.
Geçmişinde kurduğu bütün iletişimler, onun bugüne çıkan yolculuğunun bir parçasıydı.
Kafanızda kurduğunuz, hatta muhtemelen değiştirmek istediğiniz geçmişinin bir parçasını bile değiştirseydiniz, onun bugün nasıl biri olacağını bilemezdiniz.
Eğer bugün karşınızda olan insanı gerçekten seviyorsanız, ortak paydada buluşabiliyorsanız ve sağlıklı bir bağ kurabiliyorsanız, bunu geçmişine borçlusunuz.
O hâlde onu size getiren geçmişle kavga etmeyi bırakın.
Kendi Değerinize Güvenin
Retroaktif kıskançlık, bir özdeğersizlik hissinden kaynaklanabileceği gibi, aynı zamanda o hissi besleme potansiyeline de sahiptir.
Kendinize güvenerek hayatınızı ön plana aldığınızda, partnerinizin geçmişindeki insanlara dair duyduğunuz yoğun merak ve geçmiş ilişkileri düşünerek harcadığınız enerji anlamsız hale gelir.
Özdeğersizlik hissi, partnerinizin geçmişine dair sürekli kuruntular üretmenize, geçmişi irrasyonel düzeyde büyütüp gözünüzde olduğundan daha önemli bir hâle getirmenize neden olabilir.
Kendi değerinize güvendiğinizde ise geçmişin, her insanın sahip olduğu tecrübeler bütününden oluştuğunu; büyüttüğünüz çoğu durumun aslında herkesin yaşayabileceği doğal ve insani iletişimler olduğunu anlarsınız.