Kişinin Kendine Bakması
Kişinin kendine bakması denildiğinde aklınızda ne canlanıyor?
İyi beslenmek, dinlendirici bir uyku düzeni, bedensel öz bakım… Evet bunların her biri oldukça önemli. Peki ya ruhsal bakımınız? Bunu hiç düşündünüz mü?
Duygularımız, düşünce yapımız, bizi tetikleyen, bizi harekete geçiren yaşantılarımızın her biri ruhsal bakımımız ile doğrudan ilişkilidir.
Kişinin Kendine Sorabileceği Sorular
Kendi kendimize iyi gelebilecekleri düşünmek hatta bunları listelemek…
Öncelikle düşünün ve bazı soruları kendinize sorun. Bu sorulardan bazıları şöyle olabilir:
-
Beni ne mutlu eder?
Bu soruya yanıt ararken geçmişte sizi mutlu eden, size keyif veren şeyleri hatırlayabilirsiniz. -
Bana iyi gelen şeyler nelerdir?
-
Benim hoşuma giden şeyler nelerdir?
-
Modumu en çok ne yükseltir?
Tersi sorular da işimize yarayacaktır:
-
Bana kötü gelen şeyler nelerdir?
-
Benim hoşuma gitmeyen şeyler nelerdir?
-
Modumu en çok ne düşürür?
-
Bana keyif veren aktiviteler neler olabilir?
Bu sorular kendinizi tanımanıza oldukça yardımcı olacaktır.
Sorularınızı şimdiki zaman kipi ile sormak, tam o anda ihtiyaç duyduğunuzu her ne ise onu bulmanızda yol göstericidir:
“Şimdi neye ihtiyaç duyuyorum?”
“Tam şu anda beni ne iyi hissettirir?”
“Şimdi kalkıp yürüyüşe çıkmalı mıyım?”
“Acıktım mı? Susadım mı?”
“Şu anda nerede olmak istiyorum?”
Yazıya Dökmek: Kişisel Defter Edinmek
Verdiğiniz yanıtları yazıya dökün.
Dilerseniz kendinize özel bir defter edinebilirsiniz. Bu defterin adı “Bana İyi Gelenler” olabilir.
Ve gerçekten özel olan bu defter için gerekli özeni gösterin. Sevdiğiniz bir renkte ve desende olsun. Bu defter size rehberlik edecek. Kendi ihtiyaçlarınızı, arzularınızı yazdığınız bir günlük olacak.
Bir nevi iç döküş defteri olacak.
Düşüncelerinizi filtresiz bir şekilde yazdığınız bir sığınak olacak.
Kendinizi yargılamadan, en saf haliyle kendinizi kendinize anlattığınız bir kitap gibi olacak.
Sayfalar ilerledikçe kendinize biraz daha yaklaşacaksınız.
Neye İhtiyaç Duyduğunu Araştırmak
Ruhsal bakımın en önemli ipuçlarından biri ise neye ihtiyaç duyduğunu anlayabilmektir.
“Şu an neye ihtiyacım var?”
Bu soru bizim için bir anahtar olmalıdır.
Her insanın gün içinde duygu durumuna, bedensel ihtiyaçlarına göre bu soruya verdiği cevap değişebilir. Ayrıca bu soru dinamik bir sorudur.
Değişen cevapları takip etmek ve bu cevaplar ışığında ihtiyaçları dinleyip gidermek, ruhsal bakımın belki de başlangıcı olacaktır.
Örnek ihtiyaçlar ve yanıtları şöyle olabilir:
Bugün oldukça yoğun bir gün geçirdim. Bedenimin gevşemeye ihtiyacı var.
• Sıcak bir duş almak bu ihtiyaca dönük bir eylem olabilir.
Uzun haftalardır sadece işlerim ile uğraştım. Dinlenecek vakit bulamadım.
• Uzanıp dinlenmek, bu dinlenme esnasında işleri düşünmemek ve size iyi gelen bir film izlemek seçenek olabilir.
Arkadaşlarım ile güzel sohbetleri özledim.
• Arkadaşlarınız ile bir buluşma ayarlamak, güzel bir kahve eşliğinde anın tadını çıkarmak bu ihtiyaca dönük doğru bir yanıt olabilir.
Zihnim dağınık ve dingin hissetmiyorum.
• Böyle anlarda sizi zihninizin içindeki yoğunluktan uzaklaştırabilecek yardımcıları araştırın.
• Doğa ile vakit geçirmek, kişiyi dinginleştirir. Açık havada bir yürüyüşe çıkın.
-
Yürüdüğünüz yollara bakın.
-
Bastığınız toprağı hissedin.
-
Başınızı yukarı kaldırın. Gökyüzü o esnada nasıl? Bulutlu mu? Yağmurun yaklaştığını mı belli ediyor? Yoksa güneşli mi?
-
Çevrenizde neler var? Belki bir bank, belki hayvanlar, ya da ağaç çeşitleri… Her birine dikkat edin.
Bilinçli farkındalık ile yapılan bir yürüyüş, zihnin nefes almasına olanak tanır.
Diğer bir yardımcı ise bir şeylerle uğraşmak olabilir:
-
Mutfak ile uğraşmak: Sevdiğiniz bir tatlıyı pişirmek. Mutfakta hem bedeniniz hem zihniniz çalışmış olacak. Tarifin detayları ile ilgilenmek, malzemeleri hazırlamak ve pişme aşamasına kadar olan süreç dikkatinizi toplamanızı sağlayacaktır. Tatlınız piştiğinde ise sizin üretiminiz olan bir şey yapmış olacaksınız.
-
Sevdiğiniz bir kitabı okurken pişirdiğiniz tatlıyı yemek.
-
Sevdiğiniz bir müziği açıp o anın tadını çıkararak pişirdiğiniz tatlının lezzetinin size eşlik etmesi.
-
-
El işi becerileriyle uğraşmak: Örgü örmek, boyama yapmak, kendi takınızı tasarlamak…
Yeteneklerinizi ve el yatkınlıklarınızı keşfetmek. -
Yeni bir hobi edinmek:
-
Daha önce böyle bir deneyiminiz yok ise yeni bir hobi edinmek için bunu bir işaret olarak görebilirsiniz.
-
Yeni bir hobi yeni bir öğrenme yolculuğu demektir. Bu yolculuk zihin yapınızda yeni bir harita açar. Öğrenme zihnin esnekliğine katkı sağlar. Öğrenci merakı ise zihninizi diri tutar.
-
Yoğun Düşüncelerle Ne Yapmalı?
Bazı zamanlar düşüncelerinizin yoğun ve ısrarcı olduğunu hissedersiniz. Ve belki de başka bir şeye odaklanmak zorlaşır. Size iyi gelenleri düşünebilecek bir yer kalmaz sanki zihninizde…
Böyle zamanlarda düşünceleri kovmak, onlardan kaçınmak maalesef onları daha da güçlendirir.
Pembe fil metaforunu duymuşsunuzdur:
Size “sakın bir pembe fili düşünmeyin, zihninize pembe fili getirmeyin” dediğimde zihninizde neler oluyor?
Benim cevabım şöyle; bir sürü minik pembe filler görüyorum. Sanki pembe filler bir çayırda koşuyorlar.
İşte bu basit deney bize şunu hatırlatır:
Düşünceyle savaşmak onu itelemek, zihnimize ters bir mesaj verir.
İnsan zihninin çalışma mekanizması böyledir.
O halde “yoğun düşüncelerden nasıl kurtulacağız?” dediğinizi duyar gibiyim.
İşte cevabı şu:
Düşünceyle dost olarak, zor düşüncelere alan tanıyarak, onlara tahammül ederek.
Yani zihnimizle savaşarak değil barışarak onunla masaya oturacağız.
O zaman onun derinlerde bize söylemek istediklerini anlamak adına bir yola çıkabiliriz.
Özel rehber defteriniz bu sefer yine yardımcınız olacak:
-
Düşüncelerinizi yazarak onları somutlaştırın. Kağıda dökülmüş olan düşünceler zihnin içindeki ağırlığı kaybeder.
-
Kaçındığımız düşünceleri yazıp yüzleştiğimizde artık harflerden oluşan kelimelere dönüşür.
-
İçinden çıkmaya çalıştığınız yoğun düşünceler bir dahaki sefer sizi rahatsız ettiğinde onları açık gönüllü bir ev sahibi gibi karşılayın.
Hatta onlarla konuşun:
“Hoş geldin x düşüncem, bana ne anlatmak istiyorsun?”
Bu yaklaşım, kaçınıp kötücül bir çerçeveye aldığımız düşüncenin yalnızca bir düşünce olduğunu bize hatırlatır.
Evet, düşünceler yalnızca düşüncedir.
En önemlisi ise düşüncelerin üretildiği ev sizsiniz.
Siz düşünceleriniz karşısında daha küçük değilsiniz.
O düşüncelere kötü sıfatlar koyan, belki de alışkanlık ile üretilen bir etiket mekanizmasıdır.
O halde bizler bunun üzerinde çalışmayı da başarabiliriz.
Son Söz
İnsanın kendine rehberlik etmesi çok özel bir yolculuk ve bu yolculukta ilk adım kendini tanımaktır.
Kendini tanımak dile kolaydır, aslında hayat boyu bitmeyen bir yolculuktur.
Kendi ihtiyaçlarını fark edebilmek, o ihtiyaçlara doğru yanıtları verebilmek bu tanıma yolculuğunun en kıymetli taşıdır.
Her birimiz kendimize doğru soruları sorarak, kendimize merakla ve sabırla yaklaşarak, yargılardan ve etiketlerden arınarak, ihtiyaçlarımızı gidermeye çaba harcarsak kendi ruhsal bakım rehberimizi oluşturabiliriz.