Hayat, bazen beklenmedik ve sarsıcı olaylarla karşımıza çıkar. Kayıplar, hastalıklar, kazalar ya da yoğun duygusal etkiler bırakan travmatik deneyimler bir anda tüm düzenimizi alt üst edebilir. Travma, bir kişinin fiziksel ya da psikolojik bütünlüğünü tehdit eden; yoğun korku, çaresizlik, panik veya dehşet duygusu yaratan bu olağandışı yaşantılara verilen bedensel ve duygusal tepkilerin bütünüdür.
Kişi, travmatik bir olay yaşadığında ya da buna tanık olduğunda Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) adı verilen psikolojik bir rahatsızlık yaşayabilir. Bu durum, sadece savaş, kazalar veya felaketler gibi büyük travmalarda değil; şiddet, istismar, kayıp, hastalık, doğum travması, ayrılık ya da yoğun duygusal sarsıntılar sonrası da gelişebilir. Ancak çoğumuz Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) kavramına aşina olmamıza rağmen, Travma Sonrası Büyüme (PTG) olgusuna ilişkin yeterli farkındalığa sahip değiliz.
Travma, doğası gereği bireyde başa çıkılması güç psikolojik tepkilere yol açsa da, bazı durumlarda yaşamda çeşitli olumlu değişim süreçlerini de tetikleyebilir. Dolayısıyla travmanın yalnızca yıkıcı değil, aynı zamanda kişisel gelişim ve güçlenme fırsatları da barındırabileceğini anlamak hem bireysel hem de toplumsal açıdan önemlidir.
Kişisel Deneyim: Rutinlerin Değerini Fark Etmek
Bundan yaklaşık altı yıl önce, hastanenin penceresinden ışığı yanan evlere bakıp, “Sağlıklı bir şekilde ailecek çay saati yapıyorlar, sohbet ediyorlar, yataklarında uyuyorlar, okullarına evlerinden çıkıp gidiyorlar” diye düşünüp, rutinin rahmet olduğunu idrak etmiştim. Yoğun bakım kapısının önünde bir sandalye üzerinde sabahlarken ve ameliyatların bitmesini beklerken, zamanın aslında o kadar da çabuk geçmediğini fark etmiştim. Hastane yemeklerindeki tatsızlığın, aslında malzemelerden veya yapılışından değil, yenildiği yer ve durumdan kaynaklandığını düşünmüştüm.
Şimdi hayata pozitif bakıyor ve şükür duygusuyla yaşıyorsam, bunun sebebi psikoloji okuyor olmam değil, bir zamanlar uyanmaya korktuğum sabahların oluşundandır. Her şeye ve herkese yardım etmeye istekli hallerim, çaresizliğin ne olduğunu çok iyi bilmemden kaynaklanıyor.
Kısacası, travma sonrası büyüme kavramına olabildiğince hakimim. Teorik bilgiler elbette bir psikolog için oldukça önemli; ancak yaşamsal deneyimlerin empati yapabilme becerisi kazandırdığına inanıyorum. Beni ben yapan acılarımı kabul ediyor ve göğsümde yumuşatıyorum.
Travma Sonrası Büyüme Nedir?
Tanımı itibariyle oldukça zorlu yaşam olaylarıyla mücadelenin sonucu olarak gerçekleşen olumlu değişimi ifade eden Travma Sonrası Büyüme, bireyde çeşitli psikolojik, duygusal ve sosyal alanlarda kendini gösterebilir.
Bu süreç, kişisel güç kazanımından, yaşamın değerini daha derinden takdir etmeye, ilişkilerde derinleşmeye ve yeni olasılıkları keşfetmeye kadar birçok farklı biçimde ortaya çıkar.
Ömür yolculuğunda neyin kıymetli olduğunu anlamak ve hayatı “kıymetli” kılmak kişinin kendisinin elindedir. Yaşanılan acılara verilen tepkiler de öyle. Danışanların iyileşmesini yalnızca kendileri istediklerinde sağlayabiliriz. Kişiler, “Yaşam bir sahne ve ben de başrol oyuncusuyum” farkındalığını yaşadığında, ömür yolculuğunda yürüdüğü adımları daha dikkatli ve farkında olarak atar ve “kıymetli” olanı bulur.
Travmayı Anlamlandırma ve Mucize Soru Tekniği
Birey, yaşadığı travmayı anlamlandırmaya başladığında farkındalığı artar ve hayatındaki değerleri yeniden gözden geçirme fırsatı bulur. Bu süreçte kısa süreli çözüm odaklı terapide kullanılan mucize soru tekniği, bireyin olumlu değişimlerini fark etmesine yardımcı olur.
Danışana, “Şu anda bir mucize olsa, ne olmasını isterdiniz?” sorusu yöneltilir ve verilen yanıtlar üzerinden, mucizenin gerçekleştiği varsayılarak günlük yaşamındaki değişiklikler keşfedilir. Danışan, bu hayali gerçekleşmiş durum üzerinden davranışlarını ve tepkilerini şekillendirir; örneğin güne daha pozitif başlamak, ilişkilerinde daha bilinçli ve empatik olmak gibi deneyimler yaşar.
Şükür, Farkındalık ve Mindfulness ile Yeniden Doğmak
Doğan Cüceloğlu’nun “yaşıyorum duygusunu güçlü olarak hissettiğim anlar” tasvirini çok seviyorum ve kendi yaşamımda da sıklıkla kullanıyorum. Doğan güneşi, “Dünün aynısı işte” diyerek değil, “Allah tekrar başlamam için fırsat verdi” diyerek karşılıyorum. İçtiğim suyun tadına varıyor, kahvenin kokusunu içime çekerek içiyorum. Yürürken ağaçları, güneşi, kuş seslerini fark ediyorum ve adımlarımı bilinçli olarak atıyorum.
Sabahları neşeli şarkılar dinleyerek kendime güzel bir kahvaltı tabağı hazırlıyorum. O çok severek aldığım, ama “misafirler için kullanırız” dediğim tabağı ve bardağı, “Bu dünyadaki en büyük misafir benim” diyerek kendim için kullanıyorum. Vücudum, bana verilen bir emanet ve vakti geldiğinde toprağa hizmet edecek bilinciyle yaşayıp, verilen emanete iyi bakmaya çalışıyorum; bunun bir parçası olarak, depresyona da iyi geldiği bilinen pilatesimi yapıyorum. Ruhumun o emanetin içinde yaşadığını biliyor ve onu sağlıklı kılmak için her şeyi keyifle ve şükür duygusuyla yapıyorum.
Bu davranışlarımı hayatımda her şey yolunda gittiği için değil, geliştirdiğim farkındalıkların bir sonucu olarak yaptığımı bilmenizi istiyorum.
Bu yaklaşım, aynı zamanda mindfulness (bilinçli farkındalık) ile de paralellik gösterir. Danışan, yaşadığı deneyimi farkında olarak gözlemler, hislerini ve tepkilerini bilinçli bir şekilde deneyimler. Böylece travmanın olumsuz etkilerini daha sağlıklı yönetebilir ve travma sonrası büyüme sürecini aktif bir şekilde destekleyebilir.
Zorluklardan Güce: Travmayı Dönüştürmek
Yaşadığı zorluklar karşısında kişisel gücünü fark eden birey, hayatında daha önce fark etmediği fırsatları görmeye, ilişkilerinde daha derin bağlar kurmaya ve yaşamın değerini daha derinden takdir etmeye başlar. Küçük mutlulukların kıymetini anlamak, minnettarlık duygusunu artırmak ve hayata dair yeni anlamlar keşfetmek, bireyin hem kendisiyle hem de çevresiyle olan ilişkilerini güçlendirir.
Tüm bu deneyimler, bireyin travmayı yalnızca bir yıkım olarak değil, aynı zamanda bir dönüşüm ve büyüme fırsatı olarak görmesini sağlar. Teorik bilgiler ve psikolojik yaklaşımlar önemli olsa da, gerçek büyüme yaşamsal deneyimlerle, farkındalıkla ve bilinçli çabayla şekillenir.
Her adımda farkındalık kazanmak, yaşanan acıları anlamlandırmak ve onları göğüsleyebilmek, bireyin hayatını daha değerli ve anlamlı kılar.
Sonuç: Travmadan Büyümeye
Travma sonrası büyüme, insana “acıdan olgunluğa” giden yolu öğretir. Çünkü bazen gerçekten de,
öldürmeyen acı, insanı güçlendirir.


